Arnulf Rainer


1973

Eski tahıl ambarının duvarları önünden ayakları birbirine dolaşırcasına yürüyordu. Bir yandan da “Ben bir işkenceciyim...” diye söyleniyordu. 250 metre karelik bir alanı çevreleyen duvarlar üstünde 20 tane haç biçiminde kesilmiş kontrplak resim altlığı asılıydı. Bunlardan birinin, üstünde birdenbire bir avuç boya patlayıveriyordu. Kesim altlıkları aynı zamanda palet görevi de görüyordu. Ressamın eli boyaları, bunların üstünde yoğuruyordu.


Arada bir duruyor, soğuktan kabuk tutan boyaların üstünde parmaklarını dolaştırarak onları inceliyordu. İçleri renkli bulamaçlarla dolu kovalar koca salona yayılmıştı. Sıcaklık biraz daha yükselince zorbanın çırağı yeniden işe koyulacaktı. Ressam Arnulf Rainer korunmasız resim altlıklarına saldıracak, bunların üstüne gerili resim kâğıtlarına kovalardan aldığı boyaları savurmaya başlayacaktı. Vıcık vıcık elleriyle bu boyaları onların üstüne yayacak, parmaklarıyla boyayı dağıtacaktı. Tırnaklarıyla üstlerini çizecek, tokatlar atacaktı. Tıpkı bir vucudu aşağılamak ister gibi.

“Ben bir bakıma çarmıha gerilişi yineliyorum!..."





 Rainer bir tepki sanatçısıdır. En büyük korkuyu boş yüzeyler Önünde duyar. Onun esinlenmeleri Hieronymus Bosh’dan, savaş felaketini anlatan Goya’dan, Rembrandt’ın acımasız otoportrelerinden, Van Gogh’un yakıcı bakışlarından, ölü maskelerinden ve kendilerine kaba davranıldığı belli olan cesetlerden kaynaklanmaktadır. “Ölülerden korkmam,” demiştir. Bununla onları dostça bir biçimde renklere sardığını mı anlatmak istemektedir acaba?



Rainer, gençlik yıllarında


Arnulf Rainer karanlık bir insan değildir. Onun resimlere kara çalması, vücudun doğumdan ölüme kadar geçirdiği itiş kakışları yansıtan anlık fotoğraflar gibidir. Çağdaş sanatta benzeri olmayan bir duyarlılıkla vücudundan akıl dışı gibi görünen roller çıkarır. Kimi zaman bir palyaço olur, kimi zaman işkence gören sıradan bir adam, kimi zaman dans eden bir derviştir, kimi zaman da çarmıha gerilmiş, bulutlara doğru çekilirken acı çeken bir peygamber.

Ölüme ne denli yakın olursa figürlerindeki renkler de o denli patlama noktasına yakın bir canlılıkta olurlar. Acıdan tat alan Goya’dan başka hiç bir ressam Arnulf Rainer kadar yaşamın karanlık yanlarını haz duygusu iletebilecek birer sanat yapıtı durumuna getirememiştir.



*
Günter Engelhard

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder