Francis Giacobetti / Francis Bacon



 İnsanların sanatçı olarak doğmadığını düşünüyorum; bence bu çevrenizin, tanıştığınız insanların ve şansın bir karışımından doğuyor. Şükürler olsun ki kalıtımsal değil. Lâkin “sanatçı" büyük bir kelime; gerçekten sanatçı olan çok az ressam varken diğer yandan ağaç veya camla uğraşan ve hakiki sanatçı olan zanaatkârlar da bulunmakta. Yaratıcı içgüdü kesinlikle var. Bu da beni her sabah uyanıp resim yapmaya zorlayan şey; aksi takdirde bir serseri olurdum. Picasso bunu Clouzot'un filminde çok etkili bir şekilde anlatmıştır...





 Kendim için resim yapıyorum. Zaten başka bir şey, nasıl yapılır bilmiyorum. Aynı zamanda yaşamım için kazanç sağlamalı ve kendimi bir uğraşa vermek durumundayım. Bence bütün insan davranışları cezbetmeye, hoşnut etmeye adanmıştır. Artık bu konu çok umurumda değil. Lâkin başlarda sevilmek için resim yaptım... Evet bu kesinlikle doğru. Sevilmek çok güzeldir. Şimdi artık umurumda değil; yaşlıyım. Aynı zamanda insanların yaptığınız işi beğenmesi size çok büyük bir mutluluk verir. Artık, her ne kadar çok az resim yapsam da kendimi durduramadığım için sabahları resim yapıyorum veya belki de âşık olduğum zaman resim yapıyorum ama artık bunun için çok geç; çok yaşlıyım. Şu günlerde yaşlı bir kuş gibi görünüyorum. Neredeyse 82 yaşındayım; hafızamı kaybediyorum. İki sene boyunca ciddi boyutta hastaydım, çocukluğumdan beri astım ataklarından dertliyim ve durum, yaşlandıkça daha da kötüleşiyor. Astım çok korkunç bir hastalık; geceleri bir sonraki sabah uyanabileceğinizden asla emin olamıyorsunuz. Hayatın en temel yapıtaşına; nefesinize saldırıyor. Sürekli her an ölmeye hazır durumdaymış gibi hissediyorsunuz kendinizi.







Aslında gerçekten dağda yaşamam lazım; lâkin dağlarda resim yapmak benim için imkânsız. Şehre ihtiyacım var; etrafımda dolaşan, kavga eden, düzüşen yani yaşayan insanlara; her ne kadar burada kafesimde yaşayıp dışarıya çok az çıksam da ihtiyacım var. Etrafımda insanların olduğunu bilmem benim için yeterli.

Sık sık çok aptal olduğumu düşünüyorum; sık sık iyimserliğim de beni şaşırtıyor. Zira bu benim doğam ve böylesi bir yapıya sahipken asla resim yapmamam lazım. Belki kim bilir bir dolandırıcı, bir hırsız veya bir fahişe olmam gerekirdi. Resmi seçmemi kibir sağladı; kibir ve şans.

Bütün sanatçılar kibirlidir; tanınmak ve gelecek kuşaklara bir şey bırakmayı arzularlar. Sevilmek ve aynı zamanda özgür olmak isterler. Lâkin kimse özgür değildir. Kimi sanatçılar yüz yıl sonra kesinlikle işe yaramayacak ama ilk yaptıklarında hatırı sayılır şeyler bırakırlar. Ben imzamı bıraktım; eserlerim müzelerde gösterildi, lâkin belki bir gün Tate Galeri veya başka müzeler beni mahzene gönderebilirler... Asla bilemezsiniz. Her ne kadar kişisel olarak bu benim için önemli olmasa da kibirim halen önemli olduğunu söylüyor. Resim, hayatıma asla onsuz kazanamayacağım bir anlam bahşetti. 





Resim yapmaya başlamadan önce nispeten belirsiz bir hissiyata sahip oluyorum; mutluluk özel bir heyecandır çünkü ve mutsuzluk her zaman bir an sonra mümkündür. Hayat da böyledir; ölüm sürekli bizi çağırdığı için bu kadar kıymetlidir. O an ne yapmak istediğime dair belirsiz bir düşüncem vardır. Hiçbir ilhama sahip olmadığımı sadece resim yapma ihtiyacı duyduğumu söyleyebilirsiniz. Heyecanlı bir durumdayımdır. 

Boyayı elle uygulayarak başlarım. Bu yolla ya bir şey gerçekleşir ya da gerçekleşemeden başarısız olur.

Yaratım süreci içgüdü, yetenek, kültür ve şiddetli bir yaratıcı ateşe sahip olmanın birleşimidir. Uyuşturucu gibi değildir, bu her şeyin çok çabuk gerçekleştiği özel bir durumdur, bilinçlilik ile bilinçsizliğin, korku ve zevkin bir karışımıdır; biraz sevişmeyi; sevişmenin fiziksel hareketlerini andırır. Sonuç çoğunlukla heves kırıcıdır, fakat süreç hayli heyecan vericidir.


*

Röportaj: Francis Giacobetti
Türkçeye Çeviren: Ömer Aybars Yurdun

*
bak:
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2014/01/francis-bacon-by-francis-giacobetti.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2014/01/the-blood-is-stll-running.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder