Where Do We Come From?.. / GAUGUİN



Burada, tamamen sessizliğin hakim olduğu küçük atölyemin yanında, doğanın zehirlenmeyen kokularının ortasında, göz alan harmonileri düşünüyorum. Kutsal korkunun ne olmadığını bilmemle artan bir hazzı sonsuzlukta hissederim. Şimdilerde soluduğum, uzun vadede kaybolan neşenin korkusu. Tuhaf hareketsizliklerinde, duruşlarının ritminde anlatılmayacak şekilde heybet ve dinsellikle, heykeller kadar katı olan hayvan figürleri. Gözlerde düşlenen, anlaşılmaz bir muammanın bulanık yüzeyi. Gece burada. Her şey uykuda. Sonsuz uzayda, önümde gözden kaybolan rüyayı gerçekten anlamaksızın görmek için gözlerim kapalı ve umutlarımın kederli ortaya çıkışından kaynaklanan, bitkinlik veren o hissi tadıyorum.

Mallarme’nin söylediği gibi, ‘O ahenkli bir şiir, opera metnine ihtiyacı yok.’ Sonuç olarak bir çalışmanın özü, cisimsiz ve erişilmez; tamamen ifade edilmez şeyden oluşur; mısralardan ima yoluyla akar, maddi bir yapı değildir. Tahiti resimlerimden birinin önümde duran Mallarme şöyle dedi: 

"Birisinin bu kadar ihtişamın içine bu denli çok gizem koyabilmesi hayret verici."

Nereden Geliyoruz... resmime gelince, oradaki put, bir edebiyat sembolü gibi değil, bir heykel gibi fakat belki de hayvan figürlerinden daha az heykel, aynı zamanda daha az hayvan; kalbimin önünde tüm doğasıyla hayalimi bir araya getiren, ilkel ruhumuza hükmeden, kaynağımızın ve geleceğimizin gizeminden önce belirsiz ve anlaşılmaz olan ıstıraplarımızın müthiş tesellisi.

Görüş alanım içinde gerçek olmayan bir kinaye ile aynı anda resim yaparken ve hayal kurarken, ruhumdaki ve fikrimdeki tüm bu hüzünlü terennümler belki de edebi eğilim eksikliği yüzünden.

Biten çalışmamın uyanışıyla, kendime soruyorum; Nereden geliriz? Neyiz? Nereye gidiyoruz? Tuvalle artık daha fazla yapacak bir şeyi olmayan, onu çevreleyen duvarda oldukça ayrı, kelimelerle ifade edilen düşünce. 

Başlık değil.

Bir İmza. 

*
Paul Gauguin


*
İlgili Okumalar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder