Seyahate çıkan insanlar için
fotoğraf çekmek neredeyse mecburi bir eylem haline gelmişken, tutkuyla fotoğraf
toplamak da kendilerini -ya tercihen, ya imkânsızlıktan, ya da iradeleri
dışında- iç mekânlarda yaşamaya kapatanların gözünde özel bir meraka
dönüşmüştür. Fotoğraf koleksiyonları sayesinde, görüntüleri yüceltmeye,
görüntülerle avunmaya ya da görüntülerle boş umutlar doğurmaya adanmış bir
kopya (ikame) dünya yaratılabilir. Bir fotoğraf bir romansın kıvılcımını
yakabilir (Hardy'nin kahramanı Jude, onunla yüz yüze gelmeden önce fotoğrafını
görerek Sue Bridehead'e âşık olmuştu), ancak daha yaygın bir inanç, erotik
ilişkinin yalnızca fotoğrafla yaratılmakla kalmayıp, aynı zamanda onunla
sınırlı kaldığı şeklinde bir kavrayışın olmasıdır. Cocteau'nun Les Enfants
Terribles'ında (Müthiş Çocuklar), narsisist erkek ve kız kardeş yatak
odalarını, 'gizli odaları'nı, boksörlerin, film yıldızlarının ve katillerin
resimleriyle paylaşırlar. Bu iki ergen kişi, şahsi efsanelerini gönlünce
yaşamak üzere kendilerini yattıkları odalara kapatırken, bu fotoğrafları da
şahsi bir panteon katına çıkarmış olurlar. Jean Genet de 1940'ların başlarında
Fresnes hapishanesindeki 426 numaralı hücresinin bir duvarına, gazetelerden
kestiği yirmi suçlunun (suratlarında 'canavarlığın kutsal işareti'ni seçtiği
yirmi kişinin) fotoğraflarını yapıştırmıştı ve daha sonra da onların şerefine
Our Lady of the Flowers'ı (Çiçeklerin Meryemi) kaleme almıştı; bu suçlu
insanlar ona esin periliği, modellik etmişler, erotik tılsım işlevi
görmüşlerdi. Hayale dalma, mastürbasyon yapma ve yazma huylarını bir arada
düşünerek, "Benim küçük alışkanlıklarımı onlar gözetiyor," diye
yazmıştır Genet ve şöyle devam etmiştir: "Benim ailem, biricik
arkadaşlarım onlardır." Eve kapanmış, hapse atılmış ve içedönük hayat
süren insanlar açısından, cazibeli yabancıların fotoğrafları arasında yaşamak,
yalnızlığa karşı duygusal bir karşılık ve küstahça bir meydan okuma anlamına da
gelmektedir.
Susan Sontag