Gece'ye Mum
Güzellik / Philippe Sollers
Georges Bataille’a ve öfkenin, murdarlığın ve çürümenin, alkolün etkisiyle mazoşist tarafa meyil gösteren tuhaf bir Sade’ı yeniden yaşattığı eserlerindeki Simone, Madam Edwarda, Dirty Rea, Hansi, Loulou gibi deli kadın karakterlerine ve aklını kaçırmış annesine çok hayrandım. Bu deliliği yaşadım. Kurtuldum.
Hakiki erotizm sadedir, utangaçtır, kendisinin ve yumuşaklığının efendisidir. Lisa’yla nasıl seviştiğimi anlatmaya ihtiyaç duymuyorum. Tatmin olduktan sonra yalnız kalırız, ama nasıl söylemeli, dahası. Parıltı devam devam ediyor, ağaçsız bir yer, görünmez dönemeç ortaya çıkıyor, ışık size bakıyor. Lisa bir takımyıldızı, ben de bir başka takımyıldızıyım. Bu bizim aynı gökyüzünde atomlar olmamıza engel değil.
Histeriyi, yüceyi, ölümü, sarhoşluğu ve deliliği olağanüstü bir şekilde birbirine karıştıran marazi türde, Bataille’dan daha iyisini yapmak mümkün değil.
“Bir solucan parçası gibi nefes alıp verirken spazma yakalanmış, çırpınıyordu. Üstüne eğildim ve yutup paramparça ettiği maskenin dantellerini açmak zorunda kaldım. Hareketlerindeki kargaşa onu tüylerine kadar çırılçıplak bırakmıştı: Çıplaklığı duygusuzluktu şimdi, aynı zamanda ölü bir kadın giysisinin aşırı duygularıydı. En tuhafı -en can sıkıcısı- Madam Edwarda’nın içine hapsolduğu sessizlikti: çektiği acıdan ötürü artık iletişim kurmak mümkün değildi ve bu çıkışsızlıkta kendimi kaybediyordum) - boş gökyüzünden ne daha ıssız ne de daha düşman olan bu gönül gecesinde. Bedeninin balıksı çırpınışları, kötü yüzündeki iğrenç öfke, bendeki hayatı yok tediyor ve iğrenmeye yol açacak şekilde parçalıyordu.”
Bataille “iyileştirilemez bir yarayla yaralanmış” kalbinden söz eder. Yayılan teknik normalleşmeden önceki son romantiklerden biridir o. En tuhafı da Bataille’ın, Manet’nin müthiş kayıtsızlığını sevebilmiş olmasıdır. Gelgelelim bu sahne güzel, eğer aynı fikirde değilseniz güzellikten hiç bahsetmeyin. Siyah zeminde güzellik, işte gerçek.
Erotizmi ölüme benzetmek bana hep bir hata, bir sağırlar yanılgısı gibi geldi. Konuşmalar, fısıltılar, paylaşılan melodi, eşlik etme gezintinin anahtarlarını oluşturur. Evet, çocuksu bu gezinti, sınırı olmayan bir karşılıksızlık da. Masmavi gökyüzünde çakan şimşek, savaş yoluyla barışın ta kendisi olduğu için, barıştan doğuyor. Erotizm bir tanrıça ya da tanrı gibi iyilikseverdir. Hiçbir şeye ihtiyacı yok ve hiçbir şey aramıyor. Erotizm akorttur.
Erotizm ile ölüm arasında bağ yok mu? Var, tek bir tane: İki randevu arasında yok olmuş gibi yapmak. Yeniden yaşadığını görmek ne mutluluk! Ani Hint aydınlanması (Samadhi) şöyle iddia ediyor: Bu, tıpkı ‘‘yitirilmiş bir ebeveyne yeniden kavuşmaya” benzer. İşte: Hiçlikten kurtulan iki kişi selâmlaşıyor ve öpüşüyor.
Bataille “İmkânsız,” “tanrı" "ölüm, “egemenlik,” “şans,” “geçici heves” gibi sözcüklere güçlerini yeniden kazandırdı ve bazen ağır pornografik sahnelerle şu tür şeyler yazdı:
“Yiyeceğim, sikeceğim, yazacağım, güleceğim, yalan söyleyeceğim, ölümden korkacağım, tırnağımın tersine dönmesi fikriyle betim benzim atacak.”
Ve şu da:
“Küçük bir domuz gibi neşe içinde, zarif, çıplak ve hüzünlü bir orospu hayal ediyorum.”
Ve de:
“Ahlaki bozukluğa kendi anlaşılmaz meyledişimi unutmak isterdim.”
Ya da şöyle:
“Mezarın kenarındaki dehşet kutsaldır ve çocuğu olduğum bu dehşetin içine gömülüyorum.”
Lisa da benim gibi hakiki müstehcenliğin, kanaatkârlığın ve utanmanın tarafında olduğunu ve güzelliğin dehşete rağmen elde edildiğini düşünüyor. Karanlıkta ne yaptığımızı söylemeyeceğim.
Bataille / Philippe Sollers
1944 yılında, savaşın tam ortasında Georges Bataille, hasta ve sıkıntının körüklediği bir yalnızlıkta şöyle yazıyor:
“Nasıl bir toz girdabı fırtınayı haber verirse, işi başından aşkın kalabalıklarda açılmış bir tür boşluk da hayal kırıcı ama sınırları olmayan bir facia anına girildiğini ilan ediyordu.”
Küçük bir Fransız köyünde kaybolmuştur, kurgusal karakteri kalbine bir el kurşun sıkar (isabet ettiremez), bir sürü yanlış anlaşılmadan sonra kız arkadaşı gelir, birlikte bolca içerler, ağır bir deliliği başlatırlar, başarısızlık ve marazilikle paramparça olmuş güçsüz bir ülkenin aynası, ‘Az anlaşılır hale gelmiş çalkantı ve hiç akıl ermez bir gelecek, zihinler inanılmayacak şekilde şaşkınlık ve hatta son aptallık duygusuna adapte oluyordu.”
Her şey felaketli, hayal kırıcı ve aptalca. Fransa, aklını yitirmiş yaşlı bir kadının çığlıklarını duyarken panjurları kapatmanın daha iyi olduğu boğucu bir kasaba evinin odasına benzemiştir. Anlatı asılı kalır, tamamlanmamıştır. Bu karanlık çağa dair, beyinsiz ve karmaşık bir şekilde devam eden yıkıma dair içeriden yazılmış en güzel anlatı.
Sakatlanmış bir şey bozguna uğrar.
“Titreyişi kâğıdın yüzeyinde koşuşturan cümle, rüzgârla dağılan biçimsiz bulutların güzelliğine sahiptir. Bu tümce belirsiz bir düşünceyi haber verir. Ne istediğimi bilebilecek miyim, cümle düşünceden gizleniyor. Uykuyu çağırıyor. Cümle tuhaf olduğu ölçüde, onda gizlenemeyen uyku bir şey yapamaz.”
(1962’de ölen) Bataille’ın son metinlerinden biri şöyle:
“Sonunda uzun uzun ölümden söz ediyorum, ölümden nasıl söz etmek gerektiğinden. Rüya görerek değilse, eğlenceli bir kayıtsızlık gülüşüyle değilse, ölümden nasıl söz edilir? Kim bir bulut gibi dağıtılmayı sever? Kendini bozguna uğratmayı?”
Bataille 1935 yılında Barselona’da (ancak 1957 yılında yayımlanacak) Göğün Mavisi'ni yazar. Bataille 38 yaşında, ondan çok sonra parfümlü, temiz, asil güzel kadınlarıyla son günlerine yetişeceğim Barrio Chino genelevlerindeki sefahat günlüğünü tutuyor. Şöyle şeyler yazıyor:
“Gündüzleri ya güneşin altında kumsaldayım ya denizdeyim ya da kayalıklarda dolaşıyorum, geceleri naif bir şekilde kendimi sefahate sürüklediğim Barselona'nın Barrio Chino’sundayım. Hafif ve tutarsız bir adam olduğum kesinleşmişti. Tavandaki aynada, çıplak bir kızla birlikte ben de çıplak bir halde uzanmış olarak kendimi fark ettiğimde, böylesine densiz postürlerle süslenmiş bir gökyüzüne bakarken gülmekten kendimi alıkoyamadım.”
Buradaki önemli sözcükler “naif bir şekilde.” Barselona'nın Çin mahallesinden aldığım diplomayı özenle saklıyorum. Şu tür bir cümle yazabilmeyi isterdim:
“Bu durumda aynı anda hem yaşamımın tamamını hem onun tüm aşırılığını dayanılmaz bir şekilde kucaklama ihtiyacı duyuyordum.”
İşte bilinçli, zevkten yoksun müstehcenlik.
*Burada Sollers’in kendi kelimeleriyle aktardığı metin, Bataille’ın Göğün Mavisı’nin ilk taslağından çıkardığı ve sonradan bulunan el yazmalarındandır -ed.n.
NİETZSCHE & BATAİLLE
"Ben kendisini, Nietzsche'nin bir yorumcusundan ziyade
onunla aynı gören tek kişiyim."
Bataille'ın yoğun biçimde Nietzsche'ci olduğu iki dönem vardır kuşkusuz: İlki inanç yitimine ve dünyayı onaylamasına denk düşer. Şunu söyleyebilirim ki, eğer Bataille ömrü boyunca bir ahlaka ve tek bir ahlaka boyun eğmişse, bu, Nietssche okumasından çıkardığı bir ahlaktır. Bataille 1923 yılında dünyaya Evet demeye karar verir. O dönemden itibaren bu Evet'e cevap vermeyen ve hem deneyimi hem de düşünceyi yargılamakta mihenk taşı olmayan hiçbir şeyi artık ne söyleyecek ne de yazacaktır. Bataille yine de bir süre Nietzsche’ye olan sevgisini yitirdiği -kimi zaman olumlanan bir dönem yaşayacaktır.
...
Bataille’ı gençliğindeki dinsel deneyimden çıkartan kuşkusuz Nietzsche’dir; kapanma arzusundan onu kurtarıp dünyanın canlılığını ona keşfettiren Nietzsche’dir. Fakat 1939 yılında, onu yeniden başka türde bir dinsel deneyime daldıran ve ona canlılığı mahkûm ettiren de yine Nietzsche’dir.
...
Bataille resmi eğitim almış bir filozof değildir- etkilenmiştir. öncelikle de bilgilendirici kitapları okumuştur. Sonradan ne okursa okusun -görüleceği gibi: Proust, Dostoyevski, Nietzsche- bunları, sofuluk ve coşkuyla Tanrı’yı “okuduktan” sonra (aynı şekilde okuyarak da denebilir) okuduğu gerçeğini hiçbir şey değiştiremez (ve silemez).
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/01/Acephale |
“İşte, benlik: İnsanların her konuda birbirine bel bağladığı, insanın uzun çocukluğundan çıkış, uyanış.”
*
Michel Surya
BATAİLLE
SADE OLAYI
1956 yılında, edebiyat tarihinin tuhaf bir özeti ve ikiliklerinin ilave bir etkisi olarak, birçok yasadışı kitabın bilinmeyen yazarı olan Bataille, D.A.F. de Sade’ın dört kitabını yayımladığı için Jean Jacques Pauvert’e açılan davada tanık oldu.
ve
Kuşkusuz Bataille anlaşılmamaktan ya da yanlış anlaşılıp bulaşıcılığı teşvik etmekten çekindiği için değil, başkanın sorusu, tersine dönmesi dışında, pek az anlam taşıdığından böyle cevap verir. Kimse Sade okuyarak Sade ya da kişilerinden biri olmayacaktır. Onu okumak yetmez: Bu eserde, alışılmadık boyutlarda, baştan çıkartıcılık yoktur. Bununla birlikte bazıları Sade’ın kafasına taktığı şeye kafayı takabilir. Buna kafayı takabilirler, çünkü tutku oyununun mantığı budur, olasılığın ötesine geçerek imkânsızı ister. Ve öncelenmiş bu cevap (1953 tarihlidir) yine hukuku ilgilendirmektedir: Gerçekten de adaletin bu “korkunç altüst oluşla uygun cevaplarının olmadığına inanmasına gerek yoktur. Genellikle, olasılıktan geçen kişi, böylece arzusunu sonuna dek taşıyarak, suçunun karşılığını ölümden bekler. Sadece ölüm -ve adalet bu ölümü ona vermekte suçsuz kalır- onu suça teşvik etmiş olan imkânsız niteliği bu suça verebilir.
Bu cümle davadan on yıl öncesine aittir (OC XI, 249-250).
SADE & GERÇEKÜSTÜCÜLÜK & BRETON & BATAİLLE
(Andre Masson, yazarla söyleşi).
*
Michel Surya
BATAİLLE
CİNSELLİK
Bataille’ın cinsel bir sapkın olduğunu biliyordum, ama bu beni ilgilendirmiyordu. Bu eğilimin
‘zihnin kimyası’ ve konvansiyonel bile olsa, ahlak sağlığı bakımından rahatsız edici sonuçlara yol açabileceğini elbette gorüyordum, fakat hiçbir şey yapamadım. Ayrıca, ilgilenmem gereken ciddi şeyler vardı ve sonuç olarak, Bataille’ın libidinal takıntılarıyla, onun sado-mazoşist zırvalıklarıyla ilgilenemezdim.
*
BATAİLLE
LANETLİ EROTİZM
“Anladın mı? diye sözüne devam etti annem,
zevk ancak kurt meyvenin içinde olduğu anda başlar ve mutluluğumuz
zehirle yüklü olursa çok hoştur.” (Annem'den)
Rimbaud'cu Çağrı
İmkansız
Günün birinde bu canlı dünya benim ölü ağzımda çoğalacak.
YÜZ PARÇA İŞKENCESİ
Lingchi: Echoes of a Historical Photograph
*
yönetmenin film üzerine konuşması için (1:25'ten sonra):
https://www.youtube.com/watch?v=xqqca2EmXa8
Execution by lingchi of pseudo-Fu-zhu-li
Date Accuracy: Dubious
Place Continent: Asia
Place Country: China
Place Region: Hebei (Zhili)
Place City: Beijing
Place_Street: Caishikou
PlaceAccuracy: Exact
EventNature: Execution
Gülmek
Sofu'luktan Sefihliğe, Kilise'den Geneleve: Bataille
“Georges Bataille’la karşılaştığımda, o çoktan sefih bir hayat içindeydi. Alemlere dalmış, içkici ve kumarbaz biriydi. Dar çevrelerde kumar oynuyor ve korkunç kaybediyordu.”
İnancını yitirmesi sadece kesin değil, şiddetli de gözükmektedir.
Bataille bir hali terk edip zıddını benimsemiştir.
1922’de sofu,
1924’te sefih.
Genelevlerde Bataille zevk bulur; “pis” ve savunulamaz bir zevk: Bu yerleri ve müdavimlerini niteleyen karanlığın, çirkinliğin ve müstehcenliğin seviyesine inmemiş birinin asla erişemeyeceği bir şey. Bataille’ın birkaç yıl önce kiliselerde aradığı dipsiz uçurum yanıltıcıdır, yanıltıcıdır çünkü Tanrı cevap verir: (sadece görünüşte bir uçurumdur);
"Kerhane benim gerçek kilisemdir; bana gerçek tatmin veren tek kilise"
Genelev özgürlüktü: Ayakları dibinde diz çökmenin bir haçın karşısında diz çökmekten daha gerçek olduğu çıplak bedenlerin özgürlüğü; onur kırıcı bir alışverişe teslim edilmiş bedenlerin özgürlüğü. Genelevlerin özgürlüğü, kapılarını açıp içeri girmenin bedelinden daha fazladır. Nasıl bir dehşete açıldıklarını da görmek gerekir ve bu dehşet ilahidir. İlahidir, çünkü utanç vericidir, çünkü savunulamazdır. Mama, sanki hiç sınır tanımazlarmış gibi arzuya sonsuza dek hazır, dokunulan ve sahip olunan kadınların sahte cinsel hazzını düzenleyen Tanrı’dır. Fahişe, teninin altında boşluk olduğundan, uzanmış yatan bedenden daha alçak bir gökyüzü -Tanrı değil, boşluk- olduğundan, herhangi bir kadından daha derin olan, çilekeş bir gece gibi açılan Tanrı’dır.
NOBODADDY
Sadece boşluk. Oysa ki... Tanrı yok, yakaracak Tanrım yok benim.”
GEORGES BATAİLLE
Yavaştı, çünkü belki de sadece Bataille konuşurken arıyordu. İnsanın ne söyleyeceğini bilerek konuşmaması enderdir; konuşmaya başlar başlamaz cümle —ve cümleyle birlikte, taşıdığı fikir— tamamen oluşmadan konuşmak enderdir. Bataille ise, tersine, kendi kendini keşfeden bir konuşma riskine kendini ve dinleyenleri maruz bırakıyordu. Söz böyle dile geliyordu; amaçlarında belirsiz, genellikle tereddütlü, kimi zaman göz kamaştırıcıydı; kendi yetersizliklerini kabul ederek uygun imgeyi ya da bunu destekleyen anıyı imdada çağırıyordu; kendisi için bile neredeyse her zaman öngörülemezdi. Kimi zaman böyle bir cümle bulmayı umduğu anlamın içinde bütünüyle ertelenmiş kaldığı gibi, bir amacının olmaması da mümkündü; o zaman bir el kol hareketi bu cümleyi tamamlıyordu, daha doğrusu, ertelenmiş bırakıyordu. Diane Bataille, daha ilerde söyleyecektir:
"Bataille, gecenin geç vakti... genellikle Tanrı’dan -çünkü belli ki sohbetlerinin en değişmez konusu, en sıklıkla zihnini meşgul edeni buydu- konuşurken olduğundan hiç daha fazla göz kamaştırıcı olmamıştı."