William Blake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
William Blake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Walt Whitman & William Blake


Walt Whitman mezarını William Blake'ın Ölümün Kapıları isimli gravüründen yola çıkarak tasarlamış. Ölümün Kapıları'nda Whitman'a benzeyen sakallı bir adam elinde değneği ağır aksak adımlarla ölümün kapısından içeri adımına atarken, yukarıda ölümden sonrasını temsil eden etrafı ışıktan halelerle çevrili genç bir erkek yer alıyor.

Walt Whitman'ın William Blake ile arasındaki tek yakınlık yalnızca bu gravür ve mezar değil, İngilizce bilen okur hem Whitman'ın Blake okurluğuna, mezar tasarımının ayrıntılarına, hem de Whitman ile Blake arasındaki benzerliklere dair ilgi çekici bir yazı için bağlantıya yönelebilir: 



Düş Söylemleri


William Blake America, a Prophecy adlı yapıtında düşlerin insanlar tarafından kavranılamazlığını vurgular:

“Düş gören yakalamaya çalışır hoş imgeleri boş yere,
 onlarsa uçar belli belirsiz izler halinde...”

Onun Thiralatha’nın Düşü adlı gravüründe böyle geçici bir durum gösterilir. Thiralatha, yani Blake’in mitolojisinde özgür aşkın simgesi kadın, oturduğu yerde uykuya dalmış, dizlerinin üstüne kapanmıştır. Bir mağaranın iç duvarı ya da büyük bir dalga olan yarı oval bir biçim çevreler onu. Başının hemen üstünde ve arkasında resmedilmiş iki siluet vardır. Bu silik, gölgemsi profiller kadının kafasından geçen bir anlık görünümleri simgeler. Düşte görülen mağaralar ve dalgalar psikanalistler tarafından genellikle uterusla ve amniyon sıvısıyla ilişkilendirilir. Uyuyan Thiralatha, annesinin rahmine hayali bir geri dönüşü yaşıyor olabilir. Bu düşün rahatlatıcı, hoş niteliği, sağa doğru uçan bir kuşla vurgulanmıştır. Ama kadın sadece hoş duygular duymakla kalmaz; buna katılan başka bir imge daha vardır: Bir çocuğu tutan ve öpen ince, çıplak bir kadın görür düşünde. Kendisini annesinin kollarında mı görüyor? Ya da daha büyük bir olasılıkla, kendisi bebeğiyle birlikte mi?

Blake’in gravürü hoş bir düşün yarattığı etkiyi mükemmel biçimde anlatır. İlk olarak bir duygu, yoğun ama net olmayan bir derin düşüncelere dalmışlık hissi vardır. Blake’in karakteri rahatlamıştır; belli belirsiz figürler uçup geçer kafasından. Bunların kökeni tamamen fizyolojik olabilir. Ama kökleri zihinsel yaşamımızın derinlerinden gelen nörolojik fenomenlerin yapısında, onları kavrama yolundaki dilsel çabalara karşı bir direnç vardır. Eğer ortada bir imge yahut anlatısal bir öğe yoksa, gece ne düş gördüğümüzü anlatmaktan aciz kalırız. Aklımızda kalanlar görsel ve işitsel olduklarından, bunlar anlatılabilir. Fakat aynı zamanda, bunlar hafızadan çabucak silinip giden şeylerdir. Blake’in kadını hoşa giden, güzel figürler algılamışsa da bunların kimliği pek belirgin değildir. Onun gördüğü şeylerin ne olduğunu açıklama yolundaki her çaba kısmidir ve tam anlamıyla tatmin edici olamayacaktır.

*
Pierre Sorlin
Düş Söylemleri

After the Life Mask of William Blake

Kimilerinin kaygısından, kimilerininse düzenbazlığından, ama herkesin cehaletinden doğmuş bu iğrenç varlığın, bizden bir an bile iman, bir an bile saygı hak etmeyen, insanı isyana sevk eden bir yavanlık olduğunu kabul edeceksiniz; zekayı iğrendiren, kalbe isyan saçan ve insanlara eziyet edip aşağılamak için karanlıklardan çıkmış acınası bir zırvalık! Bu hayal mahsulünü lanetleyin; bu berbat şey ancak sersemlerin ya da aklını kaçırmışların zekasında var olabilir. Dünyada ondan daha tehlikeli hiçbir şey olamaz, insanların daha fazla korktuğu... daha fazla tiksindiği bir şey olamaz


Bu ilk yalanların meyvesi olan öte dünya umudu ya da kaygısı sizi asla endişelendirmesin. Özellikle kendinizi frenlemeyi bırakın. Değersiz ve ham bir maddenin zayıf kısmı olan bizler, ölümümüzle birlikte, yani bizi oluşturan elementler genel kütlenin elementleriyle birleştiğinde, sonsuza dek yok olacağız ve ne şekilde davranmış olursak olalım, bir an için doğanın potasından geçip başka biçimlerde yeniden fışkıracağız. Üstelik ömrü boyunca erdemi çılgınca göklere çıkarmış olan da, en korkunç suçlara gırtlağına dek gömülen de eşitlenecektir, çünkü hiçbir davranış doğayı gücendirmez ve bütün insanlar doğanın bağrından eşit olarak çıkmışlardır; yeryüzündeyken herkes bu ortak ananın itkileriyle davrandığından, hepsi de, yaşamlarından sonra, aynı sonu ve aynı yazgıyı paylaşacaktır   


Francis Bacon, Study for Portrait II (after the Life Mask of William Blake) 1955


Bütün bu dinlerde benim gördüğüm nedir? Akla ziyan gizemler, doğayı ihlal eden dogmalar, yalnızca akıldışılık ve tiksinti esinleyen grotesk seremoniler

Ey evladım şuna emin ol ki, sen öldükten sonra gözlerin artık görmeyecek, kulakların işitmeyecek; tabutunun içinde hayal gücünün bugün sana siyah renklerde sunduğu bütün bu sahnelerin tanığı olamayacaksın artık; nasıl ki doğumundan önce, doğadan alacağın organlar çeşidi değildiysen, artık sen olmayacak olan küllerini ne yapacaklarıyla da ilgilenme. Ölmek, düşünmeyi, hissetmeyi, zevk almayı, acı çekmeyi bırakmaktır: Fikirlerin de seninle birlikte yok olacaktır; acıların ve zevklerin mezarda senin peşinden asla gelmez. Dolayısıyla ölümü, kaygılarını ve melankolini besleyecek bir şekilde, huzurlu bir gözle düşün, ölümü sakin bir gözle görmeye kendini alıştır, huzurunun düşmanlarının sana aşılamaya çalıştıkları sahte korkulara karşı kendini teskin et  

Marquis de Sade

K - a - p - ı - l - a - r



Algının kapıları temizlenirse, her şey insana olduğu gibi, 
sonsuz biçimiyle görünecektir. Çünkü insanoğlu kendisini, 
her şeyi daracık çatlaklarından gördüğü mağarasına kapatmıştır.

William Blake




*İblisin Sesi*

Kutsal kitapların ya da kutsal yasaların hepsi, şu
 yanılgıların nedenleri olmuşlardır:

1. Hani ya, insanın iki gerçek varoluş ilkesi vardır: bir Beden ve bir Ruh.

2. Enerji, ki Kötü bellenmiştir, yalnızca Bedenden gelir, ve Akıl, ki İyi denir ona, sadece Ruhtan gelir.

3. Tanrı, Enerjilerinin peşinden giden İnsana, Sonsuzluk içinde eziyet edecektir.

Oysa, bunların Karşıtlarıdır Gerçek olan:

1. Ruhundan ayrı Bedeni yoktur İnsanın, zira Beden, beş Duyuyla sezilen Ruhun parçasıdır, ki bu Duyular, bu çağda Ruhun başlıca giriş kapılarıdır:

2. Enerji yegane yaşamdır ve Bedenden
kaynaklanır, ve Akıl, Enerjiyi sınırlayan ya da onu dıştan kuşatandır.

3. Enerji Sonsuz Hazdır.

Arzuyu kısıtlayanlar, kendi arzuları dizginlenemeyecek denli zayıf olduğu için böyle yapar; ve kısıtlayıcı olan ya da Akıl, arzunun yerini zorla ele geçirir ve gönülsüz olanı yönetir.  Ve kısıtlandığı için giderek edilginleşir, sonunda ve sadece arzunun gölgesi kalıncaya kadar.  Bunun tarihi Yitik Cennet'te anlatılır ki, Yönetici ya da Akıl'a Mesih adı verilir.  Ve ilk Başmelek' e, ya da göklerin sahibinden emirler getirene İblis ya da Şeytan denir, ki onun çocuklarına Günah ve Ölüm adı verilir.  Oysa Eyub'un kitabında, Milton'ın Mesih'ine Şeytan denmektedir.  Zira bu tarih, her iki tarafça da benimsenmi§tir.

Gerçekten de, Arzu sanki defedilmiş gibi görünür Akıl'a, lakin İblis, Mesih'in arzusuna yenik düştüğünü ve 'Cehennemden çaldıklarıyla bir cennet kurduğunu söyler.

Teselli ediciyi ya da Arzuyu yollaması için Mesih'in Baba'ya yalvarması İncil'de betimlenir, ki Akıl, gelenler üzerinde Fikirler inşa edebilecektir; Kutsal Kitabın Yehova'sı alevler üzerinde oturandan başkası değildir. Bilin ki, İsa'nın ölümünden sonra Yehova olan, odur.

Fakat Milton'da, Baba Yazgıdır, Oğul beş duyunun Oranı ve Kutsal-ruh ise Boşluk!
Not: Melekleri ve Tanrıyı yazarken Milton'ın elinin kolunun bağlanması, İblisleri ve Cehennemi yazarken ise özgür kalmasının nedeni, onun gerçek bir Şair olması ve farkında olmadan İblis'in yanında yer almasıdır.

Cehennem Meselleri (William Blake)

Cehennem ateşleri arasında, Dehanın Meleklere azap ve çılgınlık gibi gelen zevkleriyle kendimden geçmiş yürüyorken, onların bazı Mesellerini derledim. Bana öyle geliyordu ki, kullandığı deyişler bir ulusun karakterini nasıl gözler önüne sererse, Cehennem Meselleri de, Cehenneme ait bilgeliğin doğasını, yapıların ya da giysilerin betimlenmesinden çok daha iyi ortaya çıkaracaktı.

Eve geldiğimde, sarp bir uçurumun varolan dünyaya öfkeyle baktığı yerde, beş duyunun cehenneminde, siyah bulutlara bürünmüş ve kayalığın üzerinde dolanan kudretli bir iblis gördüm; küle çeviren alevlerle, insan zihnince algılanan ve yeryüzündekilerin okuduğu şu cümleyi yazdı:

Havaya parsellenen her kuşun, beş duyunuz içine hapsedilmiş,
Engin bir haz dünyası olduğunu bilmelisiniz!  

Death's Door,  William Blake




****CEHENNEM MESELLERİ****


Ekim zamanı öğren, hasat vakti öğret, kışın keyfine bak. 

Arabanı ve sabanını ölülerin kemikleri üzerinde sür. 

Aşırılığın yolu bilgeliğin sarayına varır.

Sağgörü, Yeteneksizliğin kur yaptığı zengin ve çirkin bir kız kurusudur. 

Arzulayan ama eylemeyen, hastalık üretir. 

Biçilmiş solucan sabanı affeder. 

Suyu seveni ırmağa daldır. 

Budala ile bilgenin gördüğü ağaç aynı değildir.

 Yüzü ışık saçmayan asla bir yıldız olamaz. 

Sonsuzluk, zamanın nimetlerine aşıktır.

Meşgul arının kedere vakti yoktur. 

Budalalığın zamanı saatle ölçülür, bilgeliğinkini hiçbir saat ölçemez. 

Tüm sağlıklı besinler ağsız ya da kapansız yakalanır. 

Kıtlık zamanında sayıyı, ağırlığı ve ölçüyü kaydet.

 Hiçbir kuş sadece kendi kanatlarıyla çok yükseğe uçamaz. 

Ölü bir gövde yaraların öcünü alamaz. 

En yüce edim, kendinizden önce başkasını düşünmektir. 

Budala kişi budalalığında diretseydi, bilge olurdu. Budalalık hilekarlığın maskesidir. 

Gururun pelerini Utançtır. 

Tyger and Lamb






 Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini?

Hangi uzak derinlerde, göklerde
Yandı senin ateşin gözlerinde?
O hangi kanatla yükselebilir?
Hangi el ateşi kavrayabilir?

Ve hangi omuz ve hangi beceri
Kalbinin kaslarını bükebildi?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el? ayaklar ya da

Neydi çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını alabilir avcuna?

Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?


Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabilir o korkunç simetrini?




***




  Küçük Kuzu seni kim yarattı?
     Bilir misin seni kim yarattı?
Kim hayat verdi, ırmak kıyılarında
Ve çayırlarda yiyecek sundu sana;
Sana sevinç giysisini kim verdi,
Tüylü parlak yumuşacık giysiyi;
Sana kim verdi bütün vadileri
Şenlendiren böyle tatlı bir sesi:
     Küçük Kuzu seni kim yarattı?
     Bilir misin seni kim yarattı?


    Küçük Kuzu söyleyeceğim sana,
    Küçük Kuzu söyleyeceğim sana:
Senin adınla bilinir kendi de,
Çünkü bir Kuzu der o da kendine:
O alçakgönüllü, yumuşak huylu,
O küçücük bir çocuk oldu.
Ben bir çocuğum, kuzusun sen de,
Onun adıyla biliniriz ikimiz de.
     Küçük Kuzu Tanrı seni kutsasın.
     Küçük Kuzu Tanrı seni kutsasın.





William Blake


William Blake "Hayalci"

The Ghost of a Flea c.1819-20
" Bedlam hastanesinin iki ünlü konuğu vardı: Kundakçı Martin... ve Hayalci lakabıyla anılan Blake. Bütün bu suçlu ve kaçık takımını gözden geçirip birer birer inceledikten sonra Blake'in hücresine gitmek istediğimi söyledim. Uzun boylu ve solgun yüzlü bir adamdı; çok düzgün hatta belagatli konuşuyordu; Cinbilim 
yıllıklarında yer alan örneklerin hiçbiri Blake'in sanrıları kadar olağanüstü değildi. - Onun gördükleri sıradan yanılsamalar değildi; o, sanrı değil gerçek görüntüler gördüğüne yürekten inanıyordu: Michelangelo ile sohbet ediyor, Semiramis ile akşam yemeği yiyordu... Hayaletlerin ressamlığını yapıyordu... Onu hücresinde, hayaletini gördüğünü iddia ettiği bir pirenin resmini yaparken buldum..."

(1833'de bir gazetenin köşe yazarına ait bilgi.)


***
William Blake'in eşsiz cümlelerini dikkatle okumalıyız. Bunlar tarihin en anlam yüklü cümleleridir: İnsanın kendi acısıyla, en sonunda da ölümle ve onu ölüme iten davranışla anlaşmasını anlatırlar. Sıradan şiirsel cümleler olmanın çok ötesindedirler. İnsanın kendi kaderine kaçınılmaz olarak kavuşacağını belirtirler. Blake daha sonraki bölümlerde kendi iç çalkantısını, çılgın ve karmakarışık bir üslupla ortaya koyar, çünkü kargaşanın doruğu onu da içine alır. Buradan baktığında, kendi bütünselliği ve şiddetinin içinde kaynayan hareketi bütün boyutlarıyla görebilmektedir; bizi bir yandan en kötüye doğru iterken bir yandan da Cennet katına yükselten işte bu harekettir. Elbette, buradan yola çıkarak Blake'in bir filozof olduğu söylenemez; yine de öze ilişkin görüşlerini, felsefeye parmak ısırtacak kadar belirgin, hatta kesin biçimde dile getirmiştir.


"Karşıtlıklar olmaksızın, ilerleme de yok. Çekicilik ve iticilik,
Akıl ve Enerji, Sevgi ve Nefret,
İnsan varoluşuna gereklidir.
Bu karşıtlıklardan, dinselin İyi ve Kötü dediği çıkar. İyi, Akla boyun eğen edilgindir. Kötü, Enerjiden doğan etkindir. 
İyi cennettir. kötü cehennemdir...
Tanrı, Enerjilerinin peşinde olduğu için insana sonsuzluk içre acı çektirecektir.      
Enerji biricik yaşamdır, ve Gövdeden gelir; ve Akıl enerjinin sınırı ya da dış çemberidir.
Enerji sonsuz Hazdır."


The Good and Evil Angels

1795  c.1805



William Blake bir kum tanesinde gezegeni görmüştü,
biz de onun bu resminde her şeyi görebiliriz.


Jan Wobble