William Blake "Hayalci"

The Ghost of a Flea c.1819-20
" Bedlam hastanesinin iki ünlü konuğu vardı: Kundakçı Martin... ve Hayalci lakabıyla anılan Blake. Bütün bu suçlu ve kaçık takımını gözden geçirip birer birer inceledikten sonra Blake'in hücresine gitmek istediğimi söyledim. Uzun boylu ve solgun yüzlü bir adamdı; çok düzgün hatta belagatli konuşuyordu; Cinbilim 
yıllıklarında yer alan örneklerin hiçbiri Blake'in sanrıları kadar olağanüstü değildi. - Onun gördükleri sıradan yanılsamalar değildi; o, sanrı değil gerçek görüntüler gördüğüne yürekten inanıyordu: Michelangelo ile sohbet ediyor, Semiramis ile akşam yemeği yiyordu... Hayaletlerin ressamlığını yapıyordu... Onu hücresinde, hayaletini gördüğünü iddia ettiği bir pirenin resmini yaparken buldum..."

(1833'de bir gazetenin köşe yazarına ait bilgi.)


***
William Blake'in eşsiz cümlelerini dikkatle okumalıyız. Bunlar tarihin en anlam yüklü cümleleridir: İnsanın kendi acısıyla, en sonunda da ölümle ve onu ölüme iten davranışla anlaşmasını anlatırlar. Sıradan şiirsel cümleler olmanın çok ötesindedirler. İnsanın kendi kaderine kaçınılmaz olarak kavuşacağını belirtirler. Blake daha sonraki bölümlerde kendi iç çalkantısını, çılgın ve karmakarışık bir üslupla ortaya koyar, çünkü kargaşanın doruğu onu da içine alır. Buradan baktığında, kendi bütünselliği ve şiddetinin içinde kaynayan hareketi bütün boyutlarıyla görebilmektedir; bizi bir yandan en kötüye doğru iterken bir yandan da Cennet katına yükselten işte bu harekettir. Elbette, buradan yola çıkarak Blake'in bir filozof olduğu söylenemez; yine de öze ilişkin görüşlerini, felsefeye parmak ısırtacak kadar belirgin, hatta kesin biçimde dile getirmiştir.


"Karşıtlıklar olmaksızın, ilerleme de yok. Çekicilik ve iticilik,
Akıl ve Enerji, Sevgi ve Nefret,
İnsan varoluşuna gereklidir.
Bu karşıtlıklardan, dinselin İyi ve Kötü dediği çıkar. İyi, Akla boyun eğen edilgindir. Kötü, Enerjiden doğan etkindir. 
İyi cennettir. kötü cehennemdir...
Tanrı, Enerjilerinin peşinde olduğu için insana sonsuzluk içre acı çektirecektir.      
Enerji biricik yaşamdır, ve Gövdeden gelir; ve Akıl enerjinin sınırı ya da dış çemberidir.
Enerji sonsuz Hazdır."



Ünlü Cennet ile Cehennem'in Evliliği 1793 yılına doğru işte bu tuhaf biçimi aldı; insanlara önerisi, Kötülük korkusuna bir çözüm getirmek ya da gözlerini ondan kaçırmak değil, onu berrak bakışlarla izlemekti. Bu koşullarda huzura kavuşmak imkansızlaşıyordu. Sonsuz Zevk aynı zamanda Sonsuz Uyanış'tır. Hatta belki de o, Cennet'in kendi içinden atmak için çabalayıp durduğu Cehennem'di.

Blake'in hayatının mihenk taşı hissetme sevincidir. Nefsi, aklın karşısına koyar. Nefis adına ahlak kurallarını mahkum eder. Şöyle yazar: "Tıpkı, tırtılın yumurtalarını bırakmak için en güzel yaprakları seçmesi gibi, papaz da lanetini en güzel sevinçlere yöneltir." Eserlerinde nefsin mutluluğundan, bedenlerin coşkuyla dolu olmasından yanadır. "Teke'nin azgınlığı Tanrı'nın bir Lütfu'dur"; biraz daha ileride: "Kadının çıplaklığı Tanrı'nın eseridir." William Blake'in nefse yaklaşımı oldukça farklıdır; o, gerçek nefsi inkar eden ve onun, yalnızca sağlıkla ilgili yanını gören kaçamak görüşü kabul etmez. Blake nefis konusunda, ona derin anlamını kazandıran Enerji'den, ani Kötülük'ten yanadır. Eğer çıplaklık Tanrı'nın eseriyse - eğer tekenin azgınlığı Tanrı'nın bir lütfuysa- Cehennem de, bilgeliğiyle gerçekleri ortaya koymaktadır. Şöyle yazar:


"Bir eşte arzuladığım
Her zaman bulunandır fahişelerde
Çizgileri doyurulmamış arzunun,"     


Başka bir yerde Kötülüğün, enerjinin fışkırması -şiddet- anlamına geldiğini kesin bir dille söyler. Aşağıdaki şiirde, Blake bir rüyasını anlatır:


Her yeri altından bir kilise gördüm
Kimse girmeye cesaret edemiyordu,
 Ve bir sürü insan dikilmiş önünde,
Ağlıyor, dövünüyor, dua ediyordu.

Bir yılanın yükseldiğini gördüm
Kapının beyaz sütunları arasında
Ve zorladı, ve zorladı,
Altın menteşeleri söktü sonunda.

Ve inci yakut kakmalı pırıl pırıl
Güzel döşeme boyunca
Çekti yapışkan vücudunu
Ta varıncaya beyaz sunağa.

Sonra kustu zehirini
ekmeğe ve şaraba.
Bir domuz ahırına gittim ben de
Ve uzandım domuzlar arasına.


Elbette Blake'in bu şiirle anlatmak istediği belli bir şey var. Altın kilise, "Tecrübe Şarkıları'ndaki "Aşk Bahçesi"nin kilisesidir; hani şu alınlığında "Yapmayacaksın" yazan kilise.

Şehvetin ve dehşet duygusunun da ötesinde Blake'in zihni kötülük gerçeğine de açıktır.

Bugün klasikler arasında sayılan mısralarında, Kötülüğü Kaplan kılığına sokar. Bazı cümlelerde, kaçamak ifadelere karşı tavrını açıkça ortaya koyar. Gözlerini zulmün güneşinden hiç ayırmaz:


Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el, ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini?

Neydi ki çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve beyninin, hangi dehşetli kabza,
Ölümcül korkularını alabilir avcuna?

Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca göz yaşlarıyla
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?


Blake'in sabitleşen bakışlarında korku kadar kararlılık da görebiliyorum. Kötülüğü tanımlayan başka bir şiirinde, insanın ta kendisi olan uçurumun öylesine derinlerine iner ki, daha öteye gitmek neredeyse imkansızdır:


İnsan Yüreği var Kıyıcılığın,
Ve Kıskançlığın İnsan Yüzü,
Dehşetin Tanrısal İnsan Sureti,
Ve gizliliğin İnsan Giysisi.

İnsan Giysisi dökme Demirdir,
Kızgın bir dökümhane İnsan Sureti
İnsan Yüzü damgalanmış bir Ocak,
Onun aç Karnı İnsan Yüreği.




*
Georges Bataille,
Edebiyat ve
 Kötülük

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder