Blue etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Blue etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

MAVİ


Derek Jarman ve son filmi Mavi (1993)'de filmin başından sonuna dek, beyazperdeye kesintisiz olarak mavi rengi yansıtılır. Ses ise, müziğin eşlik ettiği bir tür şiir günlüğü olup, ölümcül AIDS hastası Jarman, bu günlüğe giderek ilerleyen görme kaybını ve hızla kötüleşen sağlık koşullarını kaydeder. Tam anlamıyla belgesel bir film olan Mavi, yaşam ile sinema, hastalık ile sanat özdeşleştirmesi üzerine kuruludur ve kâh ironik kâh yürek burkucu bölümlerle doludur; gene de film, salt bir ıstırabın tutanağı gibi değil, bir yapıt gibi değerlendirilmeyi talep eder. Son yıllarda, görsel antropoloji bağlamında, yönetmenin müdahalesi ne kadar azsa, çekimi bilimsel olarak o kadar ilginç bulma eğilimi yaygınlık kazandı. Böylece, saf bir tutuma düşme riskiyle karşı karşıya kalınıyor: Bilimcilik ile doğallığı birleştirerek, kayıt cihazında ya da kamerada hiçbir dolayım olmadan gerçekliğin bütün çıplaklığıyla aktarılabileceğini hayal eden bir saflık bu. Oysa Jarman’ın filmi, tam da etkileyici özyaşamöyküsellik niteliğinden ötürü, en kişisel ve en öznel iç dökmenin bile, gene de bir filmde (bir kitapta olduğu gibi) hep bir staged authenticity (kurgulanmış sahicilik-bir gerçeklik efekti) olduğunu gösterir. Ama bu, yapıtın sınırı değildir; aksine, onun büyüklüğüdür. Önemli olan, doğrudanlığı içinde belgelenmiş olan ölme değildir; Jarman’ın ölümünden üretmeyi başardığı şeydir. Varsayalım ki, Jarman ölmemiş olsun; hatta hasta bile olmasın ve bütün film hayal gücünün bir ürünü olsun: bir belgesel değil, kurmaca bir film. Bir şey değişir miydi? Kanımca, değişirdi. O durumda, Jarman’ın bir AIDS hastasının hissettiklerini zihninde nasıl canlandırdığını görürdük, Jarman’ın kendi hastalığından ürettiği şeyi değil. Kısacası, Mavi ile, hem kurmacadan, hem tutanaktan farklı olan, gerek düş gücüne gerek yaşanmış hayata göre merkezsiz olan (ikisiyle de ilişki içinde olsa bile) bir bölgede dururuz.


   Mavi, son derece bütünlüklü bir filmdir; dünyanın büyük çeşitliliğini çok küçük kendiliklere indirgeme şeklindeki felsefi tutumu tam olarak yerine getirir. Bu durumda başlık deneyimin hem gerçek hem mecazi yönlerini birleştirir: Görüşün puslanması ve aşamalı görme kaybı (bu seyirciye hem söylenir hem gösterilip kabul ettirilir); Jarman’ın imgeleminde merkezî bir yer işgal eden denizin rengi; sanatçının içine gömüldüğü depresyon ve keder hali (blue [mavi] sözcüğünün, Amerikan kültüründeki blues sözüne de kaynaklık eden mecazi anlamı geçerlidir burada) ve son olarak, hastalığın kaynağı olan ve bir yazgı oluşturduğu için bağlı kalınan norm dışı cinsel deneyimler ufku (blue movie, pornografik film demektir). Görüntülerin kaldırılması, engin bir yaşama duygusu, haz ilkesinin ötesi, sapkın cinsellik: “Mavi deneyiminin" dört boyutu bunlardır. Uzun bir gelenek, biri tasvir yasağı ile pederşahi tektanrılı dinsellik arasında sıkı bir bağ kurmaya alıştırdı: Tanrının mutlak aşkınlığına, kutlu tasvirlerin yapılması yasağı eşlik eder. Oysa Jarman’daki tasvirsizliğin bambaşka kuramsal ve duygusal temelleri belirsiz bir varlığın, ilksel okyanusun, büyük ürobonik ananın içinde, bireysel varoluşumuza göre zihinden önce ve sonra olarak canlandırılan dişil bir arketipin içinde bireysel kimlik ve biçimin yitirilmesinin bir sonucudur. Büyük cinsellik psikologu Henry Havelock Ellis, “undinizm” terimiyle, üretral erotizmde suların çekiciliğini tanımlamıştır. Gerçekten de, Jarman’ın duyarlığı, Ellis’in terimini devşirdiği kaynağa -Friedrich de la Motte-Fouque'nin romantik öyküsü Undine'ye- çok yakın görünmektedir. Mavi’de olduğu gibi bu öyküde de, cinsellik, suyun çağrısı ve ölüm, geçmişteki aşkın silinmez iziyle birleşir.


*
kitap:
Mario Perniola
Sanat ve Gölgesi

I place a delphinium, Blue, upon your grave



Gökmavisi denizlerde
İnci avcıları

Ölüler adasını yalayan
Derin sular

Mercan limanlarda
Amfora altın döküyor

Kıpırtısız denizdibinin üzerine
Orada yatıyoruz

Unutulmuş gemilerin kabaran
Yelkenleriyle yelpazelenerek

Derinlerden gelen
Hazin rüzgarlarla savrularak

Yitik Oğlanlar
Sonsuza kadar uyuyorlar

Candan bir kucaklaşmada
Tuzlu dudaklar değiyor birbirine

Denizaltı bahçelerinde
Serin mermer parmaklar

Antik bir gülümseyişe dokunuyor

Denizkabuğu sesleri
Fısıldaşıyor

Derin aşk med cezirle
sonsuza kadar sürükleniyor

Onun kokusu
Ölümüne yakışıklı

Güzelliğinin yazında

Blue jean'i
Ayak bileklerinde

Hortlaksı gözümde mutluluk

Öp beni dudaklarımdan
Gözlerimden

Adımız unutulacak zamanla

Kimse işlerimizi hatırlamayacak


Hayatımız bir bulutun
son izleri gibi kaybolacak

Ve güneşin ışınlarıyla kovalanan bir sis gibi
Dağılıp gidecek

Çünkü bir gölgenin geçişidir zamanımız

Ve hayatlarımız, kıvılcımlar gibi,
Ekin saplarının arasından çakıp gidecek.

Mezarının üstüne bir hezaren bırakıyorum,
Mavi.

Çeviri: Meltem Ahıska
...


Blue




İmge, ruhun hapishanesi, senin kalıtımın, eğitimin, kötülüklerin, heveslerin, niteliklerin, psikolojik dünyan.

Yürüdüğüm göğün ardına geçtim. Bulmaya çabaladığın nedir? Mutluluğun sırrına erilmez mavisi. 

Boşluğun astronotu olmak için, sana güven vererek hapseden rahat evini terk et.

Unutma, 


Gidiyor olmak ve sahip olmak sonsuz değil. Giriş, gelişme, ve sonu doğuran korkuyla savaş. Mavi için sınırlar ve çözümler yoktur. 

Zaman, ışığı bize ulaşmaktan alıkoyandır.

Ben bir Gay Değilim





Bir erkeğimsiyim

Göte dalan

Büyük çük düşkünü

Pek menfi davranışlı

Kıç yalayan bir Psikoibne

Mahremiyet sineklerini taciz eden

Lezbiyen oğlanları düzen

Sapkın bir heterocin

Ölümle

sidik yarıştıran

Ağzına alan

Normalmiş gibi davranan

Taşak sızlatan kötü tavırları

Delikanlıca nemfoman bir politikası

Akrabalarla cinsi münasebet ve

Yakışıksız terminoloji kabilinden


Cüretkâr cinsiyetçi arzuları olan

Lezbiyen bir erkeğim

Ben bir Gay Değil'im

*
Blue, Derek Jarman 




Gay kavramı 20. Yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkmış bir kavramdır. Açıkçası, bu kavrama kendimi yakın hissetmedim hiç, bana, hep, yanlış bir iyimserlik sunuyormuş gibi geldi. Gay, ibne, homoseksüel (eşcinsel) bütün bu adlar sınırlayan etiketler. Bunlardan kurtulabilmeyi isterdim. Elbette biz karar vermeliyiz hangi isimleri, nasıl ve nerede kullanacağımıza. "Aynı cinsiyet ilişkileri" nasıl Belki de bu en iyisi.

Eğer hetero toplumun ötesine geçmek istiyorsanız, cinselliği yeniden yaratmak durumundasınız. Kendimi straıght arkadaşlarımın hayal bile edemeyeceği bir şekilde yaratmalıyım.

 aslında bütün erkekler eşcinseldir. Bazıları sonradan straıght olur. Straıght bir erkek olmak çok tuhaf olmalı, çünkü o durumda cinselliğiniz kaçınılmaz olarak ve umutsuzca savunmaya dönüktür. Irksal bir temizlik ideali gibi kof ve anlamsız. Kendimi düzdürene kadar, dengeli bir erkekliğe kavuşamadım. Korkularınızı aşabildiğinizde, gender'ın (toplumsal cinsiyet) bir hapishane olduğunun farkına varırsınız. Hetero seksüel erkeklerle karşılaştığımda biliyorum ki, eksik kalmış bir aşkı yaşıyorlar.

 Gay barlardaki genç erkekler de değildi benim hoşlandıklarım. Aslında aradığım tek şey gözlerde bir kıvılcımdı. Cinsel organlarla sınırlanmış bir cinsellik bana göre değildir ve cinsellikte çekici olabilecek tek şeyin kamışlar olabileceği gibi bir şeyi düşünmek bile beni dehşete düşürüyordu. Hiç porno magazinleri almadım, onlara bakmaktan hoşlanmış olsam da, benim için asla gerçek olanın yerini tutan şeyler olmadılar.

Aids


Virüse karşı savaşı kazanamayacağım. 'AIDS'le yaşamak' gibi sloganlara rağmen. Virüse sağlıklılar el koydular, böylece onlar şarap rengi deniz üzerindeki Ithaka'ya ulaştırmak için larvalarına yorgan sererlerken, bizim AIDS'le birlikte yaşamamız gerek. Bu duyuları keskinleştiriyor ama başka bir şey kayboluyor. Teatrallikte boğulan bir gerçeklik duygusu. Kör düşünmek, kör olmak. Arkadaşlarım o kobalt mavisi nehri nasıl geçtiler, sandalcının parasını neyle ödediler? Bu kuzgun karası göğün altında, çivit mavisi kıyıya doğru yola çıktıklarında kimileri gözleri geride kalarak ayakta öldü. Siyah arabayı çeken cehennem tazılarıyla Ölümü gördüler mi, mavi-siyah berelenmiş, ışığın yokluğunda giderek kararırken, borazanların kulak paralayan sesini duydular mı?

Derek Jarman and his partner Kevin Collins, also known as
H.B. in Jarman’s last film Blue (1994).


Virus amansızca kol geziyor. Artık hiçbir arkadaşım yok ki, ölmüş ya da ölmekte olmasın.
Mavi bir ayaz gibi yakaladı onları. İşteyken, sinemadayken, yürüyüşlerde ve de plajlarda. Kilisede diz çökmüşken, koşarken, uçarken, susarken ya da slogan atarken. Gece terlemeleri ve şiş bezelerle başladı. Sonra yüzlerine siyah yaralar yayıldı, tüberküloz ve zatürreenin ciğerlerine, toksoplazmanın beyinlerine indirdiği balyoza karşı nefes almak için mücadele verirken. Refleksler karıştı tropikal ormanlardaki sarmaşıklar gibi başa yapışmış saçlardan ter boşandı. Sesler kaymaya başladı ve sonra tamamen kayboldular. Kalemim fırtınada bir o yana bir bu yana savrularak kağıdın üzerinde bu hikâyeyi kovaladı. Duyarlılığın kanı mavidir. En mükemmel ifadesini bulmaya adıyorum kendimi.

*
Blue'dan

Mavi


Kalbimin mavisi
Blue of my heart

Düşlerimin mavisi
Blue of my dreams

Ağır aksak mavi aşk
Slow blue love

Hezaren günlerinden
Of delphinium days

Mavi insanın içinde yıkandığı evrensel aşktır - yeryüzü cennetidir.
Blue is the universal love in which man bathes it is the terrestrial paradise.



Yves klein after Michelangelo's Dying Slave (1962)


İmgenin keşmekeşinde 

Sana Evrensel Mavi'yi sunuyorum

Mavi, ruha açık bir kapı

Elle tutulur olan

Sonsuz bir ihtimal



Mavi, beyazı masumluktan korur

Mavi, yanı sıra siyahı sürükler

Mavi, görünür kılınmış karanlıktır