Rodin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rodin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Rilke & Rodin

Sevgili Klara,

Bugün, havanın sıcağından belki, elim yazmaya gitmiyor, ve yazım müthiş çirkin, buna
rağmen bir kaç kelime. Kısa. Önemli. Dün, pazartesi, öğleden sonra saat üçte, ilk kez Rodin'deydim. Atölyesinde, Rue de l'Universite 182. Sen nehri üzerinden gittim. Modelle çalışıyordu, bir kız. -Elinde kazıyıp durduğu bir şey vardı. İşini bıraktı, yer gösterdi oturmam için, ve konuştuk. İyi ve mülayimdi. Sanki onu çoktan beri tanıyordum. Şimdi yeniden görüyorum onu, ufalmış, ama daha kudretli, daha lütufkar ve daha yüce buluyordum. Alnı, limanından çıkan bir gemi gibi olan burnuyla
ortaya koyduğu şekil bakımından ilginç. Bu burun ve alında taştan bir stil var. Ve ağzı, çınlayışı hoş ve canlılık dolu bir dile sahip. Onu çok sevdim, ve bunu hemen anladım. Zamanın elverdiği ölçüde bazı şeylerden konuştuk. Sonra, çalışmasını sürdürdü, ve bana atölyedeki her şeye bakmamı söyledi. Çok şey var orada. «El» orada. «C'est une main comme-ça» dedi, ve eliyle, insanı objelerin bu elden neşet ettiğine inandıran hakim bir jest yaptı. «C'est une creation, ça, une creation». Harikulade söyledi bunu.

Daha, kil pişirme yerleri ve çeşit çeşit işler var orada. Devasa büyük, ayrıcalığı olan bir etki bu, bu büyük mahal bütün beyaz, göz kamaştıran figürleriyle bir çok yüksek camlı kapılardan dışarıya doğru bir akvaryum halkı gibi. Etki büyük, devasa büyük. Bütün bu 100 hayatın bir tek hayat olduğu görülüyor, hepsi bir tek güç ve bir tek iradenin ifadeleri. Orada olan her şey, -hepsi, hepsi. Bir yüz senenin eseri gibi. Bir iş ordusu. Anlatılmaz. Dante'nin İlahi Komedi'sindeki cehennem kapısının harika parçalarıyla tamamen dolu gulyabani vitrinleri. Ve bu zenginlik, bu daimi buluş gücü,
bu ifade haslığı, bu gençlik! İnsanlık tarihinde eşi yok bunun.

Yarın erkenden çıkacağım yine : görülecek sonsuz şey var. Ama çok da yoruyor insanı. İlkin
sayının çokluğu, her şeyin beyaz oluşu. Aydınlık pavyonda bir çok parıldayan alçı figürlerin ortasında karda gibi dolanıyorsun. Gözlerim acı veriyor, ellerim de. Bu berbat mektubu bağışla. Bugün yaşadıklarımı hemen yazmalıydım sana. Zira önemli. Hoşça kal sevgilim. Bu denli çok büyüklük bulunduğu, ve alabildiğine cesaretsiz dünyamızda ona giden yolu bulduğumuz için mutluyum. Biz ikimiz.


R. Maria


Hand of God (Rodin - 1896?)





Lou Andreas-Salome'ye:


"Çalışmayı öğrenmeliyim; çalışmak öyle eksik ki bende. ıl faut toujoun; travailler, böyle
dedi bana Rodin. Bu yüzden müthiş gerekli: sanatımın aletini bulmak. Çekicini, benim çekicimi.
Herhangi bir şekilde şeyler, nesneler yapmak durumuna gelmeliyim, plastik değil, tersine
yazarak yapılmış nesneler. Benim iş'imden çıkacak olan gerçeklikler."


"Rodin çok büyük, ve eserine çok yakın, eseriyle aynı. Bütün beklenenleri aşıyor o. Etrafında güneşin, yeryüzünün, ve tüm yıldızların döndüğü bir dünya bu, yeni bir güneş sistemi. 


"Yazabilmek, tanrı bilir, heykeltraşlıktan daha az zor bir işçilik
değildir"

Cehennemin Kapısı (Rodin)

“Açıl Susam Açıl”. O günlerde, Nazif Topçuoğlu'yla birlikte İstanbul'un kapılarını yoklamaya sokaklara döküldük. Bir akşamüstü, Rumelihisarı’nın bir sır gibi yıllar yılıdır kendine kapanmış arka kapısına sokulduydum. Beni en çok dilsiz, sesine sözüne ulaşmayı başaramadığım kapıların ürperttiğini anladım.

Birkaç yıl sonraydı, Floransa’da, gidip Lorenzo Ghiberti’nin elinden çıkma bronz kapının önünde durduğumda, konuşkan kapı bir an bana aralandı sandım. Aylarca, onun ağzından dile gelmeye, onun sözdizimiyle giyinmeye ve monoloğunu kurmaya çalıştım, olmadı, metni belirsiz zamanlara bekleme salonuna aldım.


Ghiberti’nin kapısı çoğuldur aslında: “Cennetin Kapıları” on petekten oluşur, tıpkı Dante’nin Commedia’da Cennet’in onuncu katına doğru arşa tırmanışındaki gibi. Çeyrek yüzyıl sürmüştür bu kapının yapımı; öncesinde, Ghiberti’nin bütün vaktini Vaftizhane’nin kapılarına harcadığı düşünülürse, yaşamını bir kapıyapıcı olarak geçirdiği anlaşılacaktır.

Eski Ahid’den sahneler yeralır “Cennetin Kapıları”nda. Peteklerin herbirinde, kabartma tekniği bronza öylesine belirgin bir derinlik kazandırmıştır ki, gerçekten de herbirinden içeri girilebileceği sanısına kapılabilir kapının karşısında duranlar. Oysa açılmaz kapı: Kimsenin kilidini, anahtarını görmediğini biliyoruz: Rodin’in “Cehennemin Kapısı”nı, Ghiberti’ye nazire yaptığı söylenegelmiştir. Ne birinin, ne ötekinin Araf kapısıyla ilgilenmemiş olması dikkat çekici görünüyor bana. Divinia Commedia’nın en görsel parçalarından biridir Dokuzuncu Kanto; “Yarın karşısındaki giriş kapısı”na Vergilius’la birlikte yaklaştıklarında gözleri kamaşır Dante’nin:

“İlerledik; ilk basamak mermerdi, temiz mi temiz, 
kaygan mı kaygandı, bir aynada gibi gördüm onda kendimi.
İkinci basamak karaya çalıyordu, enine boyuna çatlaklarla dolu 
kireçli sert bir taştan oluşmuştu.

En üstte yükselen üçüncü basamak, sanki tutuşmuş somakiydi, 
damardan fışkıran kan gibiydi.
Tanrı’nın meleğinin iki ayağı da
bu basamakta duruyordu,
melek elmas taşı sandığım eşikte oturuyordu"

Kilitli, altın ve gümüş çifte anahtarlı, melek-bekçili, sınavlı (kapıdan geçenin, Lût Peygamber ve ailesi için geçerli olduğu gibi geri dönüp bakamayacağı) bu kapı, Düşe ya da Kâbusa açılmadığı için mi, Jacques Je Goff oylumlu tarihini yazasıya hiçbir kapıyapıcıyı kurcalamamıştır - sorup geçiyorum.


Rodin’in üzerinde en uzun süre (1880-1917) çalıştığı, bitiremediği yapıtıdır “Cehennemin Kapısı”. Rönesansla bir söyleşi köprüsü kurma amacından çok geçmeden kopmuştur son klâsik usta, bir ayağını içine gömdüğü Asri Zamanların batak zemininden çekip çıkardığı kaos fikrini bronza geçirmeye yönelir. Kapının doruğunda, sayısız çeşitlemesini yaptığı

  “Cennetten Kovulmuş Âdem”ler; 



taç bölümünde, başlangıçta Dante’yle özdeşleştirdiği, zamanla modern insanı simgelediğini farkettiği “Düşünen Adam -Rodin,  Commedia'daki “Cehennem Kapı”sının üstündeki yazıyı sökmüş, yontu dilinin en büyük monologunu kurmak için çevirmiş gibidir.


Ghiberti’deki derinliğin, üçüncü boyutun devamını, Rodin’in kapısında dördüncü bir boyutun getirdiğini okuyabiliyoruz: Kıyametçil bir karmaşa. Kapının iki tarafına döşenmiş sonsuz düşüş eksenlerinde Zaman kayboluyor.

Rodin's Thinker (Edvard Munch)

Balzac


Büyük sanatçıların eserleri ebedi gerçeklerin sessiz kitaplarıdır. 

 Rodin, Balzac’ın heykelini yaparken heykelin yüzüne yaratıcılığın vahşiliğini, zorakiliğini ve acısını silinmez bir şekilde kazımıştır. Rodin, muazzam yaratıcı yeteneğin dolup taşmak anlamına gelmediğini göstermiştir. Aksine, heykelin yüzündeki ifade yardım arayan ve kendini özgürleştirmeye çabalayan birinin ifadesidir. Bir çocuk korktuğunda yanından geçenlere yardım için kollarını uzatır. Aynı şekilde yaratıcı sanatçılar üzüntülerini, sevinçlerini ve taşıyacaklarından daha fazla can yakan acıları yansıtırlar. Bunları içine düşülecek bir ağ yahut kaçmaya yarayacak bir ip gibi uzatırlar. Istırap ve yoksullukla sokakta çökmüş dilenciler gibi bu büyük sanatçılar da yoldan geçenlere kelimelerini sunarlar. Her bir hece bir rahatlıktır çünkü böylelikle kendi hayatlarını yabancılara sunabilirler. Onların talihleri ve talihsizlikleri, sevinçleri ve yakınmaları onlar için çok fazladır ve kadın yahut erkek olsun başkalarının kaderlerine ekilidir. Yaratıcılık tohumu tam da bu hem hüzünlü hem de neşeli anda atılıp bir bayram havasına dönüşür. Fakat bu dürtünün kaynağı diğer dürtüler gibi ihtiyaçtadır, tatlı ve zulmeden bir ihtiyaçta ve fazlasıyla olgun, acı bir güçtedir.

Stefan Zweig

*
Rodin'in Eserleri

*

Düşünen Beden


The Thinker in The Gates of Hell at the Musée Rodin

Bu heykel, aslında Paris'te yapılacak bir dekoratif sanatlar müzesi için sipariş edilen Cehennemin Kapıları isimli, detaylı çalışmanın sadece bir parçasıydı. Eserin tamamı Dante'nin İlahi Komedya’sındaki çeşitli karakterlerin heykellerinden oluşuyordu ve bu figürün de bir lento üzerine oturtularak altındaki rölyefte işlenen azap çeken figürlerin kaderi üzerine düşünürken betimlenmesi planlanmıştı ancak müze inşa edilmedi. ı888’de bağımsız bir eser olarak sergilenen heykele, Dante’yi temsil edecek şekilde Şair, Düşünür adı verildi; oysa Auguste Rodin, Dante’nin kostümü gibi ayrıntıları göz ardı edip, zaman üstü ve evrensel bir imge ortaya koyan, çıplak bir figür yapmayı tercih etmişti. 





Düşünen Adam heykelinin her bir öğesi, konsantre olmuş halde düşünme eylemini tasvir etmektedir. Rodin’in dediği gibi  “Heykel yalnızca beyniyle, çatık kaşlarıyla, açık burun delikleriyle ve bitişik dudaklarıyla değil; kollarının, sırtının ve bacaklarının her bir kası ve çenesine dayadığı bileği ve hareketli ayak parmaklarıyla da düşünüyor." 

Bu başyapıt, Rodin’in çıplak insan vücuduna kattığı olağanüstü ifade gücünü de ortaya koyar.

*
Sanatın Tarihi

RODİN'DE CİNSELLİK


Zaten şöhret de yeni bir ismin çevresinde kümelenen yanlış anlamların toplamıdır.

- R. M. Rilke, "The Rodin Book"

Rodin'in eserlerindeki ilke cinselliktir. Kendinin farkında olan ve olanaksız bir amaca ulaşmak için umutsuzca enerji harcayan bir cinsellik.

- Arthur Symons, "Les Dessins de Rodin"


***

RODİN'İN ÜNÜ

Anne M. Wagner

Rodin'in ünü halen oluşmaktadır. Onu anlama ve sonuç olarak yanlış anlama çabaları sürekli birikmektedir. Kamuoyunun tanıdığı Rodin’le ilgili en ilginç yön, hakkında en son söylenilenlerin Rodin’in çağdaşlarının görüşlerine çok uymasıdır. Bizim Rodin’imiz, tıpkı onlarınki gibi, hem çok ünlü, hem de kötü şöhretlidir. Sanatı ve cinselliği (hem kendi, hem de eserlerinin cinselliği) ümitsizce birbirine dolanmıştır. Bu kadarı açıktır. Daha az açık olan Rodin’de cinsellik ve sanatın açık ilişkisinin günümüzde ne anlama geldiğidir. Bu ilişkilendirmeyi Richard Dorment göz ardı etmemizi istemekte, fakat bunu yapamayız. Sanatçının eserleri ve davranışlarındaki "sapkınlıktan” iğrenen Dorment, Rodin'in bu kolay hazmedilmeyen yönlerini dışlamıştır: "Eminim Rodin'in ünü son hesaplaşmada bitmiş bronz anıtları ve portrelerinin üzerinde duracaktır." Rodin'den söz ederken iğrenme söz konusudur fakat "nihai ün" kavramıyla (belki de Kıyamet günü kastediliyor) baş etmek güçtür. Kabullenmesi daha da güç olan bir konu daha vardır ki bu da Dorment'in son değerlendirmesinin temeli olan radikal ayıklamadır. Burada ayıklamadan kasıt sanatçının eserlerinde hoşa gitmeyen, sakıncalı sayılan yönlerin temizlenip eserden çıkarılmasıdır. Bu sanatçının ameliyat masasından kalkamadığı bir tür estetik ameliyat gibidir. Fakat cinselliği açıkça ortaya koymanın da sakıncaları vardır: Rodin’in resimlerinden bir seçkiyi büyük boyutlu bir kitap yapın, kitaba aşikar bir isim verin: Rodin: Erotik Desenler, Alan Kirili gibi bir çağdaş Fransız heykeltıraşının sanat, aşk ve kadın konusunda ilhamlarını ekleyin, edebiyatta sürü başı olan Philippe Sollers'a üstünde dumanı tüten, nefes nefese bir makale yazdırın (“Rodin'in Sırları") ve işte kötü şöhret bir kez daha sizinledir.

Dorment'in endişelerinde ve Fransızların oturaklı düşüncelerindeki gülünçlük bize kendi yüzyılımızın sonlarına erişirken tarihin kendini yinelediğini göstermekte, bir önceki yüzyılda olanlar tekrarlanmaktadır. Ancak günümüzün bu iki tür tepkisi (yani "sapık" malzemenin ayıklanması ve tahrik edici malzemenin paketlenmesi), artık sanat eleştirisi dünyasında pek iş yapmamaktadır. Rodin'in sanat ve cinsellik arasında kurduğu denklem bugün sorunsaldır. Bu denklemin çözülüp açığa çıkması Rodin'in eskiden yerleşmiş ününün nelere dayandığını ortaya çıkarmıştır. Rodin'in yaşadığı çağın sanat dahisi olarak dünyaca tanınması iki şeye dayanmakta ve bunlardan beslenmektedir: Kendi cinselliğine tepkileri ve sanatın cinsel yoğunluğuna tepkileri. Rodin'in ilk izleyicileri arasında olan erkek ve kadınlar, şairler ve edebiyatla uğraşanlar, amatör ve profesyoneller, sanatçılar, karikatüristler ve sosyologlar Rodin'in önemini anlatırken seçtikleri terimlerle onun yaratıcılığını cinsel performans ve sanatını cinsellikle ilgili doğruların anlatımı olarak okuduklarını göstermektedir. Bu izleyici kitlesi Rodin'in tek izleyicisi olmasa da kesinlikle en etkili olanıdır. Rodin'in sanatını yakından görmekteydiler ve bu sanat onların anlattıklarını etkilemekteydi. Kısacası, kişi ve sanatçı olarak Rodin'in kültüre girmesi kendi heykellerinden çok bu insanların gayretleriyle gerçekleşmiştir.

edvard steichen

Rodin'in dehasının cinsellikle ilişkilendirilmiş okumalarının ne denli yaygın olduğunun en güvenilir göstergesi, bu tür okumaların hem hırslı hem de sıradan aldatmacalarda ortaya çıkmasıdır. Bunun en güzel örneği seçkin sanat fotoğrafçılığı ve gazetecilikte kullanılan karikatürlerdir: 1901'de Edward Steichen'in çektiği Rodin portresi ve 1913'te Sem'in yaptığı karikatür bu tür yaklaşıma örnek verilebilir.


Her iki eserde de imgenin Rodin'in dehasına odaklandığını söylemek yanlış olmaz, ama bu ifade bilgi vermekten hayli uzaktır. Her iki eserin de bu dehayı tanımlamaya çabaladığını söylemek de yeterli değildir. Steichen bu amaçları kucaklar, ancak önemli olan bu amaçlara şekil vermek için kullandığı tipik abartma ve dramatik aşırılıktır. Steichen'ın dediğine göre Rodin yalnızca insanlar arasında bir insan değil, ölümsüzler arasında bir ölümsüzdür. Bu kardeşliğe girmesini sağlayan ise derin olduğu kadar ustaca da olan bir yaratıcılıktır. Steichen'ın eserinde öne sürülen fikri kanıtlamak için üç ayrı simge üst üste bindirilmiştir: Rodin'in heykelini yaptığı Victor Hugo, bir başka şair olan Rodin'in Düşünen Adam' ı ve Rodin’in kendisi. Aynı yüceltme havasını yansıtan bazı makalelerin isimleri ise şöyleydi: "Rodin: O bir Tanrı mı?". Steichen'ın yanıtı, aynı Rilke'nin veya Octave Mirbeau'nun yanıtı gibi, muhteşem bir "evet" olmuştur.  Böylece fotoğrafçı 1907'de Rodin'i bir kez daha resmetti. Bu fotoğrafta Tanrı gibi beyaz uzun giysili Rodin'i bu kez de Incil'den güç alan ve yaratıcılığını vurgulayan bir başka simgeyle ilişkilendirdi. Bu fotoğrafa Havva hayalet gibi olmasına karşın tam oluşmuştur ve ustanın bedeninden çıkar gibidir. Yaratılan etki rastlantısal değildir. Steichen bu fotoğrafı bir önceki eserini tamamlaması için tasarlamıştır.

edvard steichen

Steichen'in fotoğrafları biraz aşırı görünmekle birlikte, Rodin'in ününü tanımlamakta yalnız değillerdir. Benzeri şekilde tasarlanmış yığınla portre vardır: Usta nutuk atarken, 1900 yılındaki tek kişilik sergisinde veya Gertrude Kasebier'in çektiği bir düşünme anını gösteren fotoğraf ve hatta hepsinden daha düşünceli göründüğü başını Adem'e dayamış, Havva'dan uzak duruşuyla hiç benzeşmeyen o fotoğraf. Bu tür imgeler sanatçının çağımızda baskı yoluyla hızla yüceltilmesine katkıda bulundu. Bu yaygınlaşma sıkıcı makalelerle de sürdürüldü, maceraperest yazılarla ve bu iki uç arasında değişen sürüyle küçük dergi yoluyla genişledi.

Gertrude Kasebier & edvard steichen


Rodin & Balzac


fotoğraf: Edward Steichen, 
Balzac Toward the Light, Midnight, 1908



BALZAC, dünyanın bir ucundan öbür ucuna büyük adımlarla ilerleyen çok güçlü bir adam heykelidir. Rodin başyapıtı gözüyle bakıyordu ona. Rodin üzerine yazı yazanların hepsi onun kendisini Balzac'la özdeşleştirdiğinde birleşirler. Bu heykel için yaptığı çıplak eskizlerden birinde cinsel anlam oldukça açıktır: Sağ el, sertleşmiş penisi tutmaktadır. Bu, erkeklik gücüne dikilmiş bir anıttır. Frank Harris heykelin daha sonra yapılan elbiseli çeşitlemesi üzerine bir yazı yazmıştır; onun söyledikleri tamamlanmış heykel için de geçerli olabilir: "Kolları boş olan eski manastır cübbesi altında adam, elleriyle erkeklik gücünü kavramış, başını arkaya doğru atmış, dimdik durmaktadır." Bu yapıt, kendi cinsel gücünün öylesine doğrudan onaylanmasıdır ki Rodin bir defaya mahsus olmak üzere yapıtın kendisine egemen olmasına izin vermiştir. Başka biçimde söylersek, Balzac üzerinde çalışırken kil belki de yaşamında ilk kez Rodin'e eril bir şey gibi görünmüştür.

Rodin'in sanatını bozan ve bu sanatın bir bakıma en derin gene de olumsuz içeriğini oluşturan çelişki, pek çok açıdan kişisel bir çelişki olsa gerek. Ama bir tarihsel durumun da tipik çelişkisidir bu. Yeterince derinine inilerek çözümlendiğinde on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki burjuva cinsel ahlakının doğasını Rodin’in heykelleri ölçüsünde gösterebilecek başka hiçbir şey yoktur.

Bir yanda güçlü cinsel arzuyu -sözde doyurulabilir olsa da- hummalı ve hayale dayalı kılma eğiliminde olan ikiyüzlülük, suçluluk; öte yanda (mülk olarak) kadınları elden kaçırma korkusu ve onları sürekli denetleme gereksinmesi.

Bir yanda kadınların dünyada düşünülmeye değer en önemli şey olduğuna inanan Rodin; öte yanda rahatça "Aşkta, önemli olan sevişme edimidir," diyebilen Rodin.

John Berger

Rodin & Balzac

balzac
İçi Balzac’ın ruhuyla dolup taşan Rodin, eldeki bu kaynaklardan yararlanarak işe koyuldu, yazarın dış görünümünü kurup çatmaya çalıştı. Bunun için beden ölçüleri Balzac’ınkilere uygun düşen canlı modellere başvurdu ve değişik pozisyonlarda hepsi de tamamlan­mış yedi ayrı heykel oluşturdu. Hantal bacaklar ve kısa kollarla tıknaz vücutlu modeller kullandı. Söz konusu çalışmalardan yola koyulup yazarın Nadar tarafından çekilen fotoğrafındaki anlayış doğrultusunda bir Balzac heykeli yarattı. Ama bunun da henüz kesin ve son bir Balzac figürü oluşturmaktan uzak sayılacağını hissediyordu. Lamartin’in Balzac portresine döndü yeniden. Balzac’tan şöyle söz ediyordu Lamartin: “Bir doğa gücü­nün yüzü vardı kendisinde.” Sonra da şöyle diyordu: “İçinde barındırdığı o büyük ruhsal dinamizm, ağır göv­desini sanki bir tüy kadar hafifmiş gibi taşıyordu.” Ro­din, kendisini bekleyen ödevin büyük bölümünün bu cümlelerde yattığını sezmişti. Ön çalışmayı oluşturan ye­di ayrı figürün de sırtına yazarın çalışırken giydiğine benzer keşiş cüppeleri geçirerek söz konusu ödevin çözümüne yaklaşmaya çalıştı. Sonunda cüppeli bir Balzac doğup çıktı ortaya, fazlasıyla bir mahremiyet havasına bürünmüş, giysisinin suskunluğu içine fazlasıyla gömül­müş bir Balzac.


Ama şekilden şekle geçmelerle Rodin’in yazara iliş­kin vizyonu büyüdü giderek. Ve sonunda aradığı Balzac gözleri önünde belirdi, karşısında vücudunun tüm ağırlı­ğını üzerinden aşağı dökülen cüppesinin alıp götürdüğü geniş bedenli, yürüyen bir Balzac buldu. Saçları kalın en­se üzerine bastırmış bir Balzac, saçlara yaslanmış bakan, bakışının esrikliğini yaşayan, yaratıcı güçle coşup köpü­ren bir yüz: Bir doğa gücünün yüzü. O bolluk ve verimli­liği içinde Balzac’tı bu, kuşakların yaratıcısı Balzac, yaz­gıların saçıp savurucusu Balzac. Gözleri hiçbir nesneyi gereksinmeyen adamdı bu; dünya boş olsa, bakışları onu nesnelerle doldurabilirdi. Adeta o efsanevi gümüş ma­denleriyle zenginliğe ulaşmak isteyen, yanında bir ya­bancı kadınla mutlu biri. Ete kemiğe bürünmek için Bal­zac figürünü kullanan yaratı eyleminin kendisiydi bu; ya­ratmanın büyüklenişi, gururu, coşkusu ve esrikliğiydi. Geriye atılmış baş bir fıskiyeden fışkıran sular üzerinde dans eden toplara benziyordu. Tüm ağırlıklar hafiflemiş yükseliyor, ardından düşüyordu.

Alabildiğine bir konsantrasyon ve trajik bir abartı anında Balzac’ını görmüş ve onu bu durumda yaratmıştı Rodin. Vizyon kaybolup gitmemiş, yalnızca değişime uğ­ramıştı.

Rilke

RODİN - Rainer Maria Rilke

edward steichen'den  rodin  the thinker - 1902


Rodin'i ilk defa ziyaret ettiğimde ve Meudon'daki evinde tanıdığım kişilerle aynı masada kahvaltı ettiğimde, evinin onun için önem taşımadığını anladım; belki yalnızca küçük ve yoksul görünüşlü bir sığınaktı; yağmur ve uyku zamanları için başının üzerinde bir çatıdan ibaretti; ve şunu da anladım ki, evi onun için ne bir kaygılanma nedeniydi, ne de yalnızlığında ve yoğunlaşmasında herhangi bir ağırlığı vardı. Rodin evinin loşluğunu, inzivasını ve huzurunu iç dünyasının derinliklerinde taşımaktaydı; kendisi için o evin üzerindeki gökyüzüne, çevresindeki ormana ve uçsuz bucaksızlığına, hep yanından akıp giden büyük nehre dönüşmüştü. Kendi içine dalmış, özsular içerisindeki haliyle sonbaharda bir ağacı andıran bu yaşlı adamınki, nasıl bir yalnızlıktı! Rodin, bir derinliğe dönüşmüş; kalbinde derin bir yer kazmış ve darbeleri, sanki uzaklarda bir sıradağın ortasından gelir gibi uzak. Düşünceleri iç dünyasında dolanıp duruyor, onu ağırlıkla tatlı bir şeyler dolduruyor ve kaybolup gitmiyor. Rodin önemsiz olan her şeye karşı duyarsızlaşmış ve insanların arasında sanki her yanını çok eski bir ağacın kabuğu bağlamışçasına duruyor. Fakat önemli olan karşısında bir çırpıda açılıveriyor... O zaman bir öğrenciye, izleyiciye ve normalde uyuklayanların arasında yitip gitmiş güzelliklerin yeniden yaratıcısına dönüşüyor... Rodin için baktığı, bakışlarıyla sardığı şey her zaman biricik, her zaman dünyanın ta kendisi...



The Kiss (Auguste Rodin)

1888 1889


 "Rodin imgelem gücünü özgür bıraktı: Kutsal kitabın tanrısını grek tanrılarıyla, Dante'nin kahramanlarını Baudelaire'nin lanetli kadınlarıyla harman etti. Gerçekte, aktöresi, dini ve ahret mutluluğu anlayışı, tek başına sanattır."   

Bernard Champigneulle