C.S. Lewis'in Narnia ülkesine açılan gardrobu mükemmel bir benzetme olmasa da, sanırım yararlı olacaktır. Aslan, Dolap ve Cadı kitabında, içine girilecek bir kabuk işlevi kazanan dolabın keşfi her şeyi değiştiriyordu. Lucy dolabın içine adım attığında bütünüyle yeni, parelel bir dünya ile karşılaştı ve ayağının altındaki toprağı hissederek şöyle dedi: "Bu çok tuhaf." Her ne kadar çocuklar için, özgürlüğe kavuşturucu hareket, dolabın dışına çıkmaktansa içine girmek olsa da, Lewis'in elbise dolabının tanıdık ve can sıkıcı bir dünyayı, birbiri üzerinden çok az etkiye sahip iki farklı parelel dünyaya ayırıyor olması, büyük gey kabuğunun erken ve orta dönem tarihiyle büyük bir benzerlik gösteriyor. Kabuk, hemcinsleriyle cinsel ilişkide bulunan insanlar için iki olası varoluş durumunu şart koşar; bu, gey ve heteroseksüelleri ayıran çizgiyle parelellik gösteren bir ikiliktir. Ya kabuğun içindesinizdir, ya da dışında. Ara aşamalar da söz konusu olabilir, dışarı çıkma işlemi sizi kendinize açık olmaya, gey arkadaşlarınıza açık olmaya götürse de, heteroseksüel arkadaşlarınıza açık olmaya götürmeyebilir, arkadaşlarınıza evet, ama ailenize değil, herkese evet ama annenize değil, çünkü bunu duymak onu öldürür. Fakat bunların hepsi de dışarı çıkış yolunuzda az çok göz ardı edilebilecek, tercihen hızlı adımlardır. Dışarıda olmak kurtuluş, içeride olmak ise baskı altında yaşamaktır. Michelangelo Signorile, en yalın ve etkili ifadesiyle şunları yazmıştı:
Hepimiz anne ve babalarımıza anlatmalıyız. Hepimiz ailelerimize anlatmalıyız. Hepimiz arkadaşlarımıza anlatmalıyız. Hepimiz iş arkadaşlarımıza anlatmalıyız... Çocukken bize yapılanların tacizden aşağı kalır yanı yoktu... Kendinizi ve kabuğunu kıramayan herkesi özgür bırakın. Kabuğunu kıramadığını bildiğiniz herkesin, arkadaşlarınızın, aile fertlerinizin, iş arkadaşlarınızın kabuklarını kırmaları için başlarının etini yiyin. Eşcinsel olduğunu bildiğiniz iktidar sahiplerine baskı yapın. Onlara mektuplar gönderin. Telefon edin. Faks gönderin. Sokakta yollarını kesin. Onlara bir sorumlulukları olduğunu söyleyin; kendilerine, sizlere ve insanlığa karşı.
Signorile, kariyerinin zirvesine geldiği sırada, kabuğunu kırmak kavramı tamamen kullanılmış bir şeydi. Yukarıdaki paragrafın alındığı kitaba, Signorile şu alt başlığı koymuştu: "Seks, Medya ve İktidarın Kabukları." Ya şu, ya da buydunuz. Bir kadınsanız ve diğer kadınlarla sevişiyorsanız veya seviştiyseniz ve kabuğunuzu kıramadıysanız, o zaman kabuğun içindeydiniz. İki seçenek vardı: gey ya da heteroseksüel; Narnia ya da İngiltere. Eşcinselliğin başlangıcını oluşturan Ulrich ve Hirschfeld'in biyomedikal tanımlamalarının doğal uzantısı olan kabuk kavramının ortaya atılmasıyla birlikte iki dünya yaratılmıştı. Bizim Narniamız kabuğun içinde değil dışında olsa da, hem geyler, hem de Lewis'in Pavensie çocukları olarak bizler daha heyecan verici bir dünyaya, kendimize karşı daha dürüst olabileceğimiz, yapımızdaki özgünlüğün ve yeteneklerin gerçek anlamda parıldayacağı bir dünyaya ulaşmak için bunun içinden geçmek zorundaydık.
Bert Archer
Eşcinselliğin sonu
ve Heteroseksüelliğin Ölümü
sf. 110