Cehennemin Kapısı (Rodin)

“Açıl Susam Açıl”. O günlerde, Nazif Topçuoğlu'yla birlikte İstanbul'un kapılarını yoklamaya sokaklara döküldük. Bir akşamüstü, Rumelihisarı’nın bir sır gibi yıllar yılıdır kendine kapanmış arka kapısına sokulduydum. Beni en çok dilsiz, sesine sözüne ulaşmayı başaramadığım kapıların ürperttiğini anladım.

Birkaç yıl sonraydı, Floransa’da, gidip Lorenzo Ghiberti’nin elinden çıkma bronz kapının önünde durduğumda, konuşkan kapı bir an bana aralandı sandım. Aylarca, onun ağzından dile gelmeye, onun sözdizimiyle giyinmeye ve monoloğunu kurmaya çalıştım, olmadı, metni belirsiz zamanlara bekleme salonuna aldım.


Ghiberti’nin kapısı çoğuldur aslında: “Cennetin Kapıları” on petekten oluşur, tıpkı Dante’nin Commedia’da Cennet’in onuncu katına doğru arşa tırmanışındaki gibi. Çeyrek yüzyıl sürmüştür bu kapının yapımı; öncesinde, Ghiberti’nin bütün vaktini Vaftizhane’nin kapılarına harcadığı düşünülürse, yaşamını bir kapıyapıcı olarak geçirdiği anlaşılacaktır.

Eski Ahid’den sahneler yeralır “Cennetin Kapıları”nda. Peteklerin herbirinde, kabartma tekniği bronza öylesine belirgin bir derinlik kazandırmıştır ki, gerçekten de herbirinden içeri girilebileceği sanısına kapılabilir kapının karşısında duranlar. Oysa açılmaz kapı: Kimsenin kilidini, anahtarını görmediğini biliyoruz: Rodin’in “Cehennemin Kapısı”nı, Ghiberti’ye nazire yaptığı söylenegelmiştir. Ne birinin, ne ötekinin Araf kapısıyla ilgilenmemiş olması dikkat çekici görünüyor bana. Divinia Commedia’nın en görsel parçalarından biridir Dokuzuncu Kanto; “Yarın karşısındaki giriş kapısı”na Vergilius’la birlikte yaklaştıklarında gözleri kamaşır Dante’nin:

“İlerledik; ilk basamak mermerdi, temiz mi temiz, 
kaygan mı kaygandı, bir aynada gibi gördüm onda kendimi.
İkinci basamak karaya çalıyordu, enine boyuna çatlaklarla dolu 
kireçli sert bir taştan oluşmuştu.

En üstte yükselen üçüncü basamak, sanki tutuşmuş somakiydi, 
damardan fışkıran kan gibiydi.
Tanrı’nın meleğinin iki ayağı da
bu basamakta duruyordu,
melek elmas taşı sandığım eşikte oturuyordu"

Kilitli, altın ve gümüş çifte anahtarlı, melek-bekçili, sınavlı (kapıdan geçenin, Lût Peygamber ve ailesi için geçerli olduğu gibi geri dönüp bakamayacağı) bu kapı, Düşe ya da Kâbusa açılmadığı için mi, Jacques Je Goff oylumlu tarihini yazasıya hiçbir kapıyapıcıyı kurcalamamıştır - sorup geçiyorum.


Rodin’in üzerinde en uzun süre (1880-1917) çalıştığı, bitiremediği yapıtıdır “Cehennemin Kapısı”. Rönesansla bir söyleşi köprüsü kurma amacından çok geçmeden kopmuştur son klâsik usta, bir ayağını içine gömdüğü Asri Zamanların batak zemininden çekip çıkardığı kaos fikrini bronza geçirmeye yönelir. Kapının doruğunda, sayısız çeşitlemesini yaptığı

  “Cennetten Kovulmuş Âdem”ler; 



taç bölümünde, başlangıçta Dante’yle özdeşleştirdiği, zamanla modern insanı simgelediğini farkettiği “Düşünen Adam -Rodin,  Commedia'daki “Cehennem Kapı”sının üstündeki yazıyı sökmüş, yontu dilinin en büyük monologunu kurmak için çevirmiş gibidir.


Ghiberti’deki derinliğin, üçüncü boyutun devamını, Rodin’in kapısında dördüncü bir boyutun getirdiğini okuyabiliyoruz: Kıyametçil bir karmaşa. Kapının iki tarafına döşenmiş sonsuz düşüş eksenlerinde Zaman kayboluyor.




Mekâna gelince, tekrarlamadan edemiyorum: Cehennem Yeryüzü’nün ta kendisi.
İki kapıdan birinden geçeceksin.
Dar olanından ya da daha dar olanından.


Ömrünün yabana atılamayacak bir bölümünü iki kapının arkasındakileri düşünerek, kâh serin düş kâh kor kâbus uykularını delerek geçirdin. Eşik, eşikler hiç aklına gelmedi. Şimdi anlıyorsun, anlayacaksın: Karar burada, eşiklerden birinde, bu kapının ya da şu kapının önünde, karşısında verilecek.



Yaşarken, kararı Öteki’nin alacağına öylesine sarsılmaz bir inançla bağlanmışsın ki, ölmene bir adım kala, son adımını kendin yönlendireceğini öğrenmen, kulba doğru elini, eşikten ötesine ayağını senin uzatacağını kavraman, ârafta titremene yolaçıyor.




Geri dönmek istiyorsun, dönemezsin. İki kapının karşısında kararsız, umarsız kalakalmış, oyalanmak istiyorsun, vaktin az. Ne olacaksa burada, şimdi olacak.



Kapılara bakmalısın.
İki kapıdan birini seçeceksin.

Senin çıkışın bu kapıda, şu kapıda, oysa aklın üçüncü bir kapıya çeviriyor gözlerini, göremiyorsun:
 O kapıyı, yapabilseydin, yaşarken kendin yapacaktın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder