Aynı anda ayakta dikilen ve yürüyen bu heykelin ayakları hareket ile köklülük arasında sıkıca yerleşmiştir. Keskin kıvrımlı badem gözleri ve ten gibi pürüzsüz taşın üzerine öylesine güzel sıralanmış yumak yumak saçları var. Çıplak ama saç bandı ve boynunda düğümlenen boyunluk öyle zarif ki... Kesin çizgilerle vurgulanmış kasları, doğal değil ama erkek olmanın işareti. Cinselliğine vurgu yapılmamış ama tipik bir erkek. Elleri iki yanında serbestçe ya da hareket edecekmişçesine gergin duruyor, yoğun ve uzağa odaklanmış bakış ve dudaklarındaki hafif gülümsemeyle gözlerini dikmiş, arkaik sonsuzluktan bakıyor.
Nereye bakıyorsun, mermer adam?
Eski zamanlarda, Yunanistan’ın erken döneminde üzerinde dikildiğin ya da yürüdüğün Atina mezarındaki kayıp gençliğin yasını tutan ve bir zamanlar senin erkekliğine hayran olan gelip geçenlerin bakışlarını yakalıyor musun? Ya da şimdi, parkın doğusuyla kucaklaşan taş galerilerde salınarak, mermerinin yontuluşunu gözlemleyenlere mi bakıyorsun? Ne görüyorsun Yunanistan’ın taştan aristokratı? Geldiğin yerdeki kahramanların, kralların ve efsanevi canavarların ölen dünyasını mı? Heykellerin gerçekten yürürmüş gibi göründüğü, taşın insan derisi görünümü kazanana kadar inceltildiği demokratik geleceği mi, kralların devrildiği ve mitolojinin felsefenin konusu olduğu zamanları mı? Ya da gruplaşan milyonların arasında Antik Yunan’ı temsil ederek eriten kazana katılmış bir başka göçmen olarak geldiğin, New York'taki kaosu mu?
Dünyanın sabahında yakalanmış, ergenliğin doruğunda çıplak ve hareketsiz duran bu cesur gençlik ve dik yürüyüş, hareketsiz görünümüyle geçmiş, geçmekte ve gelecek olanı bütünlüğüyle kapsıyor gibi görünür.
Jas Elsner
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder