Arture 434 (İntihar)

Geçen ay Nerval'le başlayıp intihar üzerine epey başlık açtım blogda; 
Yüksel Arslan'ın bir Arture'siyle devam edelim:

ARSLAN. - Suçlulardan sonra, intiharlarla ilgilendim. En sonunda, konu üstüne birkaç tane kitap buldum. Birkaç klasiği okudum.

Herakleitos’un intiharı çok önemli. Ephesos'taymış, hastaymış, hekim falan istememiş! Vücudunu inek gübresiyle kaplamış ve güneşin altına uzanmış. Uyumuş. Ve köpekler onu çiğ çiğ yemişler!

- Onun ölümüne ilişkin farklı farklı hikâyeler var.

ARSLAN. - Biliyorum. Biliyorum. Ama herkes onun vücudunu ya gübreyle ya da çamurla sıvadığını, sonra da köpekler tarafından parçalandığını ileri sürüyor. Öte yandan, Hindistan’da, çok yoksul insanlarda rastlanan bir intihar biçimi bu, onlar da vücutlarını çamura bulayıp kuruyorlar, ardından da kendilerini yakıyorlar! Ama ne adam şu Herakleitos!

- Haklısınız. Herhangi bir beynin hayatı kavramada hâlâ ondan daha ileriye gidemediğine inanıyorum. Benim için bir ışık o. Onun düşüncesinin gücü, sağlamlığı asla aşılamadı.
(Bir meşenin gölgesine oturuyoruz. Devam ediyorum:)

İntihar edenler genellikle düş kırıklığına uğramış hayat aşıkları oluyor. Cioran’ın bir yergisinde söylediği gibi: “Yaşamak için hiçbir nedenleri olmayan ötekilerin neden ölmek için bir nedenleri olsun ki?” Bu bir ozan hastalığı! Örneğin, insan sevdiği zaman ortaya çıkan ışığı dile getirmeyi çok iyi bilen Andre Frederique: “Kadınların gölge teni tan kokuyor...”

ARSLAN. - Acı çeken insanların bazıları için ölüm şiirsel bir şey oluyor. Gabriel Deshaies bir şizofrenin şu sözlerini aktarıyor: “Ölüm, tıpkı superileri, nympha’lar gibi yeryüzündedir. Hayat göksel bir şeydir, bir hayli kötü kalpli bir kadındır o. Ölümse çok güzel bir kadındır, kara bir kadındır.” 

- Yıkılmış insanlarda bu tür izlenimlere rastlanıyor. Paul Celan kendini Seine’e atmadan önce “boş konuksevmezlik”ten söz etmiş. Birçok hasta acılarının başka türlü sözlerle ifade edilmeyeceğini biliyor. Peki ama siz nasıl ele aldınız konuyu?

ARSLAN.-75. İnsan (A 434) özellikle kendilerini asan insanlarla ilgili. Arture'ün ortasına, bir manzara, bir de kendini bir ağaca asan bir adam çizdim. Toprakrengi bir zeminde, mavi bir gökyüzünün altında. Hava güzel. Bu bulaşıcı bir “intihar".


- Açıklar mısınız bunu bana?

ARSLAN. - Bu durumu eski bir kitapta okudum, Aubry’nin bir kitabında, onun betimlemelerinden hareketle çizdim bu manzarayı. “Kentin yakınlarında" kendini bir armut ağacına asan bir adam bu. Gazetede ondan söz ediliyor. Derken, bir kendini asma salgını baş gösteriyor. Onu izleyen haftalarda birçok insan kendini aynı ağaca asıyor.

 - Böyle yerler, böyle dönemler olmuş gerçekten de. Bretagne’da, biri kendini bir köprüden atmaya görsün, bir-iki ay boyunca onunkinin tıpkısı intiharlara rastlanmış. Taklit intiharlar. Bir de, nasıl desem, neredeyse kalıtımsal intiharlardan söz edildiğini duydum: Biri babasıyla ya da dedesiyle aynı yaşta aynı şekilde ve genellikle aynı yerde intihar ediyor.

ARSLAN. -  Bu konuda bir sürü acayip hikâye var. Asılmış adamımın iki yanına onun intiharının bulaştığı, asılmış, tuhaf adamlar çizdim, Balthazard'ın adli tıp kitabında fotoğraflar buldum, ölümün mekanizmasını incelemek için kendini asan insanlarda ipin durumunu gösteriyor. İnsanın kendini öldürmesi kimi zaman çok karmaşık şekillerde gerçekleşebiliyor, kesinkes kararlı olmak yetiyor. Vücut ne konumda olursa olsun intihar edebiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder