GENET



Televizyonu açtım. Haberler: Bir cezaevi gardiyanına yedi kez yıldırım çarpmış; saçları alev almış; kirpiklerini, ayakparmağını kaybetmiş; dumanlaşıp yokolmuşlar. işte: Benim hastalığım gardiyansız bir cezaevi. , Genet’yi düşünüyordum, kendi kendime dedim ki:

 “Hastalık benim kürek cezam, Guyana’m, Cayenne’m. Kan ve sperm virüse doğru bir hava köprüsü kurduğunda, gazetelerin birinci sayfasında topluma meydan okuyan, bazen de onunla çakışan paralel bir dünya. Aşk kesinlikle hücrelerin duvarlarını aşıyor ve gezinirken, en küçük bir bakış, en ufak bir sürtünme, dışardaki gibi en ateşli ilan-ı aşka, arkasından da güzel ve açık bir orgazma dönüşüyor. Eskiden, lanetli tropik ülkelerde, en acımasız katil bile seçtiği çocuğun kendisine sevgi göstermesini, vücudunun titremelerini sergilemesini beklerdi. Hiçbir hareket yapmadan o çocuğu hıçkıra hıçkıra ağlayacak kadar isteyebilir, ya da tam tersine ilk anda her şeyi zorla alabilirdi: kıçının çukurunu, taze dudaklarını ve kahreden yaşını.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder