kan incileri


İtalya Meydanı, Vincent-Auriol Bulvarı, açık metro; nehre
dönüş, beton, yaz sonunda sidik kokusu.

Eller pantolonumun önünü açıyor, tişörtümü kaldırıyor, göğüslerimin ucunu çimdikliyor ve buruyor. Vücudumu kurban seçmiş bu ellerin uzantısında bir adamın vücudu var. Bu acı bana ait; gerekli bir ıstırap bu.











Adamı ışığa doğru, yüzeyden gelen, hava deliğini geçen, duvara bir demir parmaklığın şeklini yansıtan ışıklı çizgiye doğru çekiyorum. Hayali bir kafeste, parmakları yalnızca gölge ve ışıktan yapılmış bir hücrede tatmin olacağız. ( Adamı bu daha aydınlık yere yüzünü görmek için çekmiyorum; güzel mi çirkin mi, düzgün mü yoksa bir hastalıkla şekilsizleşmiş mi, bunu anlamak için değil. Kendi vücudum görünür olsun diye. Kendimi sergiliyorum, ama her şeyden çok kendi kendimi görüyorum.

Adam lateks bir pantolon giymiş. Teni sırılsıklam; pense dönüşmüş parmaklarının, kerpeten gibi dişlerinin altında göğüs uçlarımın derisi yırtılıyor ve birkaç kırmızı damla düşüyor. Kan incileri, ender bulunur inciler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder