Scream

İki arkadaşımla günbatımında yürüyordum ve cennetler aniden kana bulandı ve  arkadaşlarım yürümeye devam ettiler. Ben parmaklıkların yanında durdum, ölesiye yorgundum. Mavi soğuk fiyortların ve şehrin üzeri alev kırmızısı bir çığlıkla kaplanmıştı ve ben doğanın içinden gelen o büyük çığlığı hissettim, duydum.


Cılızca ve düzensizce, bu tekil deneyimini ucuz mukavva üzerine kustu. Burada her şey korkutucu bir biçimde anlık ve dolaysızdır: dışarıdaki dünya, damarlarında akan "kandan" başka bir şey değildir. Uzaktaki ufuk esnek bir şekilde geriye doğru dolanır; banliyödeki yürüyüş yoluyla işbirliği yaparak, zihni kendi boşluğunda boğarcasına sıkar. Hayatının ilk dönemlerinde, Munch büyük kayıplar, yaslar ve yabancılaşmalar sonucunda acılar çekmiştir; şimdi Berlin'deki bohem ve umutsuz hayat tarzı, dengesizliğinin ince bilenmiş bu ifadesi için gereken çaresiz saldırı hızını tahrik etmiştir. Kısa süre sonra, yeni dünya görüşünün ikonası olarak rağbet görmeye başlamıştır. Bu dünya görüşüne göre, her şey hem zihnin içinde hem de yabancıdır, hem geçici bir eğretilikte hem girdap sarmalayıcılığındadır — sanatın ve hayatın sınırlarının bulanıklaşmaya başladığı bir dünya görüşüdür bu. Kendisini böyle bir geleceğin peygamberi ilan eden Friedrich Nietzsche (“İşte artık tedavülde olmayan bir fikir: ‘gerçek dünya’... haydi onu ortadan kaldıralım!"), ölümcül bir deliliğe yenik düşerek 1889'da kalemini bırakmıştır. Zamana karşı yarışan Munch, uzak kuzeyden gelen tuhaf ısrarcı hayalperest konumu sayesinde, Alman avangard bilincinde bir niş oluşturmayı başararak, 1944 yılına kadar resim yapmaya devam edecektir.

Julian Bell

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder