Virüse karşı savaşı kazanamayacağım. 'AIDS'le yaşamak' gibi sloganlara rağmen. Virüse sağlıklılar el koydular, böylece onlar şarap rengi deniz üzerindeki Ithaka'ya ulaştırmak için larvalarına yorgan sererlerken, bizim AIDS'le birlikte yaşamamız gerek. Bu duyuları keskinleştiriyor ama başka bir şey kayboluyor. Teatrallikte boğulan bir gerçeklik duygusu. Kör düşünmek, kör olmak. Arkadaşlarım o kobalt mavisi nehri nasıl geçtiler, sandalcının parasını neyle ödediler? Bu kuzgun karası göğün altında, çivit mavisi kıyıya doğru yola çıktıklarında kimileri gözleri geride kalarak ayakta öldü. Siyah arabayı çeken cehennem tazılarıyla Ölümü gördüler mi, mavi-siyah berelenmiş, ışığın yokluğunda giderek kararırken, borazanların kulak paralayan sesini duydular mı?
Derek Jarman and his partner Kevin Collins, also known as
H.B. in Jarman’s last film Blue (1994).
Virus amansızca kol geziyor. Artık hiçbir arkadaşım yok ki, ölmüş ya da ölmekte olmasın.
Mavi bir ayaz gibi yakaladı onları. İşteyken, sinemadayken, yürüyüşlerde ve de plajlarda. Kilisede diz çökmüşken, koşarken, uçarken, susarken ya da slogan atarken. Gece terlemeleri ve şiş bezelerle başladı. Sonra yüzlerine siyah yaralar yayıldı, tüberküloz ve zatürreenin ciğerlerine, toksoplazmanın beyinlerine indirdiği balyoza karşı nefes almak için mücadele verirken. Refleksler karıştı tropikal ormanlardaki sarmaşıklar gibi başa yapışmış saçlardan ter boşandı. Sesler kaymaya başladı ve sonra tamamen kayboldular. Kalemim fırtınada bir o yana bir bu yana savrularak kağıdın üzerinde bu hikâyeyi kovaladı. Duyarlılığın kanı mavidir. En mükemmel ifadesini bulmaya adıyorum kendimi.
*
Blue'dan
*
Blue'dan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder