Gülmek


Gülmek, dünyaların dibidir; Bataille daha 1920’de bunu söylüyordu, fakat bunu hiç bu kadar basit ve acımasız söylememiştir. Gülmek dünyaların dibidir, çünkü en derin muğlaklıktır: 

“[...] İnsanın muğlaklığı, ölüme ağlamasıdır, ama güldüğünde, ölüme mi gülüyor, bilinmez.” Onun acımasızlığı aşırıdır (öyle aşırıdır ki, tereddüt ediyor gibidir. Don Juan’ın “yaşlı âşığa” HAYIR'ıdır): “[...] belki kendimle övüneceğim, fakat ölüm dünyada bana en gülünç gelen şeydir.” 




Ondan korkmadığından değil (konuştuğu sırada ölüm onun üzerindedir), fakat ölüm korkusundan sadece gülmek kurtarır, sadece gülmek onu hafif kılar, gülmek Evet der, çünkü erotizm gibi, hayatın -ölüme dek- en derin onaylanmasıdır: 

“Bana öyle geliyor ki, öncelikle, ölüme gülmeyecek kadar beni etkilemeden, ölümü en korkunç veçhesiyle yitip yutacak gibi davranmalıyım. Burada açıkça ateist bir şey söz konusudur, çünkü yargıç yerine geçen bir Tanrının huzurunda kimse ölüme gülemez.” 

Ölüm başlı başına her şeydir. Tanrının ölümüyle bıraktığı derin boşluktur. Bataille da ölürken, Tanrı’nın bıraktığı boşluğu doldurmaktan, ama kesin olarak doldurmaktan başka bir şey yapmaz: 
“Bu boş yerden söz etmek istedim.” ölürken, bu kez de, bu boş yerden yola çıkarak susacaktır.


*
Mıchel Surya
BATAİLLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder