Tutuklu fotoğraf sanatçısı ve gazeteci Çağdaş Erdoğan’ın “Şiddet içeriği ve olumsuz örnek oluşturabilir” başlığıyla ilettiği yazı... (http://platform24.org/p24blog/yazi/2504/dikkat----18)
Malûmunuz bir süredir devletin birtakım gazeteci, hukukçu, siyasetçi, için tahsis ettiği dinlenme tesislerinde tatil yapıyorum. Bizim için ayrılan kısımda 20 kişi kalıyoruz. Gündüzleri 8 metreye 4 metre havalandırmada kimimiz golf oynuyor, kimimiz at biniyor, kimimiz vücut geliştirme ile uğraşıyor. Ben çoğunlukla kitap okuyup, fırsat buldukça da havuza giriyorum… Dış dünya ve sizin gürültünüzden korunmamız için “sağolsunlar” bütün önlemleri almışlar. Burada dış dünya ile aramızdaki tek iletişim kanalı “koruma” amaçlı yapılan demir kapıdaki sürgülü (af edersiniz) delik. Sürgü her açıldığında istemeden bir heyecanlanma oluyor açıkçası. Acaba avukat mı, mektup mu, iddianame mi ve acaba kime… derken güne kötü başlamış bir gardiyanın sesi yankılanıyor delikten;
G: Çağdaş Erdoğan!
B: Evet!
G: Senin bir kitabın varmış, arkadaşın göndermiş.
B: Evet. CONTROL…
G: Her ne ise. Şimdi şöyle bir durum var, bu kitap bu hâli ile komisyondan geçmez.
B: Sebep!
G: Onu diyecektim. Kitapta +18 görüntüler var, bilgin var mı?
B: Gayet tabii. Ben çektim onları…
G: Sen mi çektin! O çıplak karıları?
B: Kadın değil onlar! LGBTİ bireyler.
G: Neyler?
B: Çoğunlukla geyler.
Arkadaki gardiyan memnuniyetsiz ve şaşkın; “Vay a… k…! Karı sandım.”
B: Eee! Kitabımı ne zaman vereceksiniz?
G: İşte onu diyecektim. Müdür bey, +18 fotoğrafların yırtılması şartı ile kitabı verebileceğimizi söyledi.
B: İyi de! Ne anlamı kalacak o zaman kitabın?
G: Valla gardaş, benim yapabileceğim bir şey yok. Böyle kabul ediyorsan senin denetiminde sayfaları yırtıp vereceğiz kitabı.
Dişlerimi sıkıyorum. Duruma ağlasam mı, gülsem mi… Sonra aklıma beni buraya getiren sebeplerin saçmalığı geliyor.
B: Tamam, getirin kitabımı.
Ertesi gün yine aynı saatte de gardiyan geliyor. Elinde kitabım. İçimde buruk bir sevinç var.
G: Çağdaş, şimdi şöyle bir durum var, müdür bey kitaptaki şiddet içeriği ve olumsuz örnek oluşturacak fotoğrafların da yırtılmasını istedi.
B: Hayda! Dalga mı geçiyorsunuz? Ne kalacak kitaptan geriye?
G: Valla en başında söyledim. Benim bir yetkim yok, müdür beyin talimatı…
B: Yaptığınızın rezillik olduğunun farkındasınız değil mi?
G: Gardaş! Ben uğraştım ama müdür bey…
B: Tamam!
Kitap masaya konuyor ve benim “gözetimimde” incelenmeye başlıyor, açılır açılmaz daha ilk sayfa işaretlenmiş!
G: Bu sayfayı yırtacağız.
B: Yahu bu sayfayı yırtarsanız arka sayfadaki fotoğraf da gidecek!
G: Yapacak bir şey yok gardaş… bu arada arkadaki fotoğraf da yırtılacakmış zaten (gülümsüyor)
B: Çok sağol ya! İçimi rahatlattın.
Sayfaları çevirmeye devam ediyor.
G: Bu sayfa da… bu da… bunu da…
B: Yahu o fotoğrafta ne var!
G: Kadın memesi var!
B: Ne kadını! Trans erkek o.
G: Erkek mi?
B: Evet erkek! (Transı hiç anlamamıştı, ben de hiç çaktırmadım.)
G: O zaman bu kalsın.
Artık elimde “Genel İzleyici” kategorisine uygun bir CONTROL kitabı var. Kitabın bende kalan kısmında kitabın kapağı ve birkaç sayfası kaldı… içeriğin geri kalanı onlarda! Aklıma Kibar Feyzo filminden o ölümsüz replik geldi.
“Allah aşkına hâkim bey! Sen söyle, şimdi CONTROL onlar da mı bende mi?”
Neyse ben havuza gireceğim. Kalın selametle.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder