Basit, pratik, duygusal, sessiz ve etkin sanat hoşuma gidiyor.
Yürümenin sadeliği,
Taşların sadeliği...
İnsanın elinin altında bulabileceği sıradan malzemeler, özellikle de taşlar hoşuma gidiyor... Dünyayı oluşturan malzemenin taş olması düşüncesi hoşuma gidiyor.
Sıradan şeylerin sanat olarak algılanması hoşuma gidiyor.
Bir tekniğe bağlı olmayan duyarlılık hoşuma gidiyor.
Sanatımın görünürlüğünün ve ulaşılabilirliğinin koşullara bağlı oluşu, ayrıca aynı anda hem kamusal hem özel olabilmesi, hem sahip olunabilmesi hem de olunamaması hoşuma gidiyor.
Yerlerle zamanlar, mesafeyle zaman, taşlar ve mesafe, zaman ve taşlar arasındaki şekillerin simetrisini kullanmak hoşuma gidiyor.
Çizgiler ve daireleri tercih ediyorum çünkü onlar işime yarıyor.
Benim sanatım bu geniş dünyada çalışmakla, neresi olursa olsun, dünya üzerinde olmakla ilgili.
Sanatımın temaları malzemeler, fikirler, hareket ve zaman. Nesnelerin, düşüncelerin, yerlerin ve eylemlerin güzelliği.
Sanatım, kendi duyularım, kendi içgüdülerim, kendi boyutlarını ve kendi fiziksel adanmışlığımla ilgili.
Sanatım, yanılsama ya da kavramsal değil, gerçek.
Gerçek taşlarla, gerçek zamanla ve gerçek eylemlerle ilgileniyorum.
Sanatım kentsel olmadığı gibi, romantik de değil. Modern düşünceler, o düşünceleri alabilmesi olası pratik yerlere temellendirilir. Endüstriyel dünyayı ayakta tutan doğal dünyadır.
Ben dünyayı bulduğum gibi kullanıyorum.
Sanatım bazen çok uzakta bazen kalabalıkların tam ortasında olabiliyor, ama bana göre tüm yapıtlar ve tüm yerler eşittir.
Sanatım bazen görünür, bazen görünmez. (Sahip olunabilecek) bir nesne ya da gerçekleştirilmiş bir fikir olabilir. O yapıt hakkında bilgisi olan kişi tarafından paylaşılabilir.
Sanatım bazen görünür, bazen görünmez. (Sahip olunabilecek) bir nesne ya da gerçekleştirilmiş bir fikir olabilir. O yapıt hakkında bilgisi olan kişi tarafından paylaşılabilir.
Açık alan heykellerimi ve yürüyüş yerlerimi satın almak, onlara sahip olmak mümkün değildir. Yolların ve dağların kimseye ait olmaması, herkese ait olması düşüncesi hoşuma gidiyor.
Açık alan heykellerim, belli yerlerde konumlanmıştır. Malzemesi ve fikri o yere aittir; bunlarda heykel ve yer tek ve aynı şeydir. Yer, heykelden itibaren gözün görebileceği kadar geniş bir alanı kaplar. Heykelin yeri yürüyerek bulunur. Bazı yapıtlar yürüyüş sırasında rastlanan belli yerlerin bir toplamıdır; örneğin Köşetaşları böyle bir iştir. Bu yapıtta yürüyüş, yerler ve taşlar eşit derecede önemlidir.
Bir sanatçı olarak benim yeteneğim bir arazide yürümek, ya da yere bir taş bırakmaktan ibarettir.
Benim taşlarım, manzaranın boşluğu içinde kum taneleri gibidir.
Yürüyüş, mekân ve özgürlüğün ifadesidir ve bunun bilinci herkesin hayal gücünde yaşayabilir ki o da başka bir mekândır. Yürüyüş, toprak üzerine insanın ve coğrafi tarihin bıraktığı binlerce katman üzerine eklenen yeni bir katmandır. Haritalar, bunu görmemize yardımcı olur.
Yürüyüş toprağın üzerinde iz bırakır, bir fikrin peşinden gider, gündüzü ve geceyi izler.
Yol, pek çok yolculuğun mekânıdır. Dolayısıyla bir yürüyüşün mekânı, yürüyüşün öncesi ve sonrasıdır.
Bir yığın taşın ya da bir yürüyüşün eşit derecede fiziksel gerçekliği vardır, ama yürüyüş görünmezdir. Benim bazı taş işlerim görünebilir ama sanat olarak tanınmayabilir.
Sanatımın içindeki yaratılar kullandığım bildik biçimlerde -daireler, çizgiler- değil, onları yerleştirmeyi seçtiğim yerlerdedir.
İyi bir iş, doğru yerde, doğru zamanda bulunan doğru bir şeydir. Bir karşılaşma yeridir.
Bir ırmağı geçmek... Şöyle iyice bak, otur, ayakkabılarını ve çoraplarını çıkar, çoraplarını sırt çantana bağla, ayakkabılarını giy, çamurlara gire çıka yürü, otur, ayakkabılarını temizle, çoraplarını ve ayakkabılarını giy.
Yeni bir yürüyüş zamanı...
*
Richard Long
(Çeviri Ahu Antmen'in kitabından)
*
İlgili Bağlantılar / Arazi Sanatı (Landart):
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder