Yazmasaydım ne olacaktı, demek vardı. "İki tür melankolik görülür" diyor Petrarca, "biri taşlar atıyor, öbürü kitaplar yazıyor." Yazma hastalığı ile yaşa(yama)ma hastalığı göğüs göğüse çarpışıyor aslında. Oyalanmama anlam veremezsem, yola devam edemem ki. Herkes tutunuyor, aczimin üstünlüğüne kapılmıyorum. Düpedüz yalan söylüyorum işte: Pekala, zaman zaman (eskisi gibi sık sık değil ama), aczimi üstün tuttuğumu biliyorum -ben değil miyim 'şu beni uçuran notaların ikiyüzelli yıl sonrasına hak kazanmış olmalarına benzer bir yazgısı olsun dilerim harflerimin' diye yanıp tutuşmuş, tutuşmakta olan? Claude Darreye gibi, inancı bana gerçekten, dipten inandırıcı gelen bir avuç insan dışında, kendi aczime tutunuş biçimimi yenik kılabilecek güç(lülük)te kaç duruşla karşılaştım bugüne dek?
Taşlar kitaplardan farklı olsalardı.
E.B.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder