Suskun
gece, kaybolan ayın eldeğmemiş ışığı;
ve sen, görünürsün sarp kayalığın
üstündeki sessiz ormandan günün habercisi;
ey gözlerime tatlı ve doyurucu gelen bir
zamanların görüntüsü;
tanıyana kadar aşk ve yazgıyı; gülmüyor artık hiçbir tatlı
manzara umutsuz duygularıma. Alışılmadık bir sevinç kaplıyor içimizi tozun
dumana karıştığı tarlalarda,
dingin havalarda, estikçe tozlu rüzgarlar dalga
dalga.
Ve Jüpiter'in ağır arabası gürlerken
başımızın üstünde,
parçalar bulutlarla kaplı kapkaranlık havayı baştan başa.
Bize
keyif veriyor dağlarda başıboş dolaşmak bulutlar arasında;
derin vadilerde;
korkuya kapılmış sürülerin kaçışlarını izlemek
upuzun uzanan ovalarda; ya da
dinlemek kabarmış ırmağın uğultusunu
belli belirsiz kıyısında ve ürkütücü
taşkınlığını dalgaların.
Üstündeki örtü güzel, ey
tanrısal gök.
sen
de güzelsin ey buğulu toprak; ama
ne yazık, vermemiş bu
güzellikten bir
parça gökler ve acımasız
yazgı Sappho'ya.
Ey doğa, senin mağrur
krallığına boyun eğdim tıpkı değersiz
ve can sıkıcı bir konuk ve aşağılanan bir
sevgili gibi;
gönlümü ve gözlerimi çevirdim senin güzel şekillerine boşuna
yalvararak.
Gülmüyor bana çiçekli,
aydınlık tarlalar
ve doğu kapısından sabah
güneşi;
selamlamıyor beni renk renk
kuşların cıvıltısı;
hışırtısı kayın ağaçlarının;
ve salkım söğütlerin
gölgesinin düştüğü yere
aydınlık sularını yayar
berrak dere;
çeker kıvrımlı dalgalarını
iğrenerek,
kıyısında
tutunamayıp kayan
ayağımdan ve hızla dalar
kokulu tarlalara.
daha doğmadan önce, gökler
düşman kesildi yazgı astı suratını bana?
Ne idi günahım daha çocuk
yaşımda, yaşamın kötülüklerden uzak çağında;
öyle ki yaşamımın demir ipliği,
gençlikten ve albenisinden yoksun,
takıldı iğine katı yürekli Parca’nın.
Neler söylüyorsun;
ağzından çıkanı kulağın
duysun;
Gizli bir güç güder olayları
yazgının belirlediği;
giz dolu herşey; ıstırabımızın dışında.
Ağlamak için
doğduk, bir üvey evlat gibi;
nedeni tanrıların aklında gizli.
Ey arzuları,
umutları ilk gençlik yıllarının!
Ne ki, dış görünüşe,
güzellere sonsuz
bir iktidar verdi Babamız
insanlar arasında;
ister yiğit olsun, ister
usta, liriyle, türküsüyle;
parıldamıyor erdem çirkin bedende.
Öleceğiz.
Çirkin kılıfımızı yeryüzünde
bırakarak;
çıplak ruhumuz Dite'ye sığınacak;
ve insanlara körükörüne yazı yazanın insafsız
hatasını silip düzeltecek.
Boşuboşuna
bir sevgi beni sana bağlayan:
sonsuz bir bağlılık ve boş bir çılgınlık,
karşılıksız
bir arzudan doğan. Ama sen mutlu yaşa!
Mutlu yaşadıysa yeryüzünde eğer ölmek
üzere doğan.
Düşmedi payıma tatlı içkisinden Jüpiter'in,
sürahisinde
kıskançlıkla saklı tuttuğu; öldükten sonra
düşleri ve imgeleri
çocukluğumun.
Ne çabuk geçiyor neşeli günlerimiz.
Hastalık, yaşlılık alıyor
yerini ve gölgesi soğuk ölümün.
İşte, tatlı yanılsamalar ve
umduğum bunca zeytin dalından
bir tek Tartarus kalıyor bana.
Ve soylu ruhum cehennem karanlığında, yeraltı
kraliçesinin
ve suskun kıyıların malı oluyor.
Leopardi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder