Melancholy and Mystery of a Street, G.Chirico
Bir kent ve orada sığınacak bir yer bulan üç öksüz. Yalnız, dalgın ve avunmasız bu insanlar Torino'ya ayak basarlar. Torino aristokratik barokun şaheseridir; geniş, dümdüz ve ağırbaşlı bir sadelik içindeki ağaçlı caddeleriyle, araba sellerine rağmen, Chirico'nun tablolarındaki gibi sonsuz bir ıssızlık gibidir. Chirico, bu yalnız yaşayan Yunanlı, İtalyan birliğinin başbakanı Cavour'un sultasındaki Savoie hanedanlığının başkentinde görece bir huzur bulmuştur.
Nietzsche, güneyin değişik kentlerinde, Nice'te, Menton'da, Cenova'da, güneşin acılarını ve iç sıkıntılarını dindirmeye yetmediği bu kentlerde aylak aylak dolaştıktan sonra limanına ulaşır. Torino, onun için umut vahasıdır, ona en büyük sağlığı sunacak olan bir mucizedir. Kendini çok iyi hissettiğinden; saf, kuru ve hoş kokulu havayı soluduğundan, hiç uyumamış gibi uyuduğundan ve yaşama gücünden dolayı vazgeçmez buradan; kirası oldukça azdır, sarayında bir derebeyi gibidir, kaldığı bölüm herkese açık bir derebeyi konutunun bir bölümüdür sanki. Nietzsche, tam bir manastır ya da kütüphane sessizliğindeki bir başkentin bütün rahatlığını ve büyüsünü yaşatan bu kente hayrandır. Her gün kemerlerin altında kahvesini içmeye gider, ırmak boyunda bir gezinti yapar, uygarlaşmış kırlarda serüvenlere atılır ve aynı tratoryada yemek yer, burada dikkatli ve kibar hizmetçiler ona, Almanların hayvan yalı gibi yemeklerinin tam tersine, hafif ve rafine yemekler tattırırlar. Bu koşullarda Nietzsche tam bir coşku mutluluk içinde yazar yazılarını. Kendini dünyaya yaymak zorunda gördüğü en yüksek fikirlerin bir temsilcisi gibi hisseder. 1889'un başında, birden bire yıkılıp gitmesi Torino'da olur yine de. Uzun süren sessizlik dönemi başlar o zaman; Torino'dan uzakta, 25 Ağustos 1900 yılında ölümüne kadar...