Hırsızın Güzel Talanı / Zeki Z. Kırmızı'dan



Bir hırsızın talanından ancak bu kadar mutlu olunabilirdi ve kendime dün akşamdan beri, beni çokça etkileyen ve duygulandıran bu olay karşısında, bunu hak etmek için gerçekten ne yaptım ki, diye sordum durdum. 

Benimkini aratmayan ve belki de aşan senin okurluğunla onurlandığımı baştan belirtmek istiyorum, bu benim için önemli. Okurluğum ve buna bağlı gelişen yazım, dikkatli bir gözün odağında bu biçim ve içerikle hiç yer almadı, okunmadı. Hiç kimse beni, yalnızca yazımdan söz etmiyorum, senin gibi yakından ve içeriden okumadı (ki bunu kestirmek hiç zor değildi. Okuyacağım, demen yetmişti bana.) Zaten en başta ben başkasının beni, hele de böyle okuması için bir neden, gerekçe bulabilmiş değildim. 

Seni ve senin gibileri bambaşka ve özel kılan şey de tam bu. Kemiklerle, görünmez dokularla, tırnaklarla, döküntü ve atıklarla da ilgilidir bizim gibilerin yaptığı okumalar. Bütün bunlar bizde, içimizde buluşsunlar diye değil, bizden ayrı, orada var olmalarına saygı duyabilmemizden ötürü; atladığımız, kendimizi haklı görmemize yol açacak bir hafifliği bağışlayamayacağımız için  tinin boşluklarında ıslık sesi çıkararak estiği kemiklerle, kemiklerin iliğiyle de ilgiliyiz.

Kemiklerime değin okunduğumu, yazdıklarımdan öte, yazabileceklerimin, yani aslında doğrudan benim okunduğumu görüyor ve ürperiyorum. Kendimi saklamadım ama göstermeyi de istemiş değildim. Senin okumansa başlangıç imgesine, ilkörneğe (arketip) dönük bir okuma girişimi. Kusursuz, etkileyici bulduğumu söylemek zorundayım ve bunu sen yaptığın için hiç huzursuz, tedirgin olmadığımı hemen belirtmeliyim, senin röntgeninle ortaya çıkabilecek tüm olumsuz verinin bile benim için önemli, anlamlı bir girdi olacağını varsaydığımdan. 

Genç, diri ödünsüzlüğün başlı başına göz yaşartıcı bir erdem, bu erdem sözcüğü sayısız çağrışımıyla gıcık olmana yol açabilse de. Onayla(n)malarla uzaktan yakından ilgin olmaz senin. Sınırın ötesinden düşünen, yazan, seslenen birisin. Bütün bunları üçüncü kişilere anlatmak nasıl da zor. Ama gerekli mi?

Sana neden teşekkür etmeliyim? 

Bunun için gerek ve yeter nedenlerin bir çoğunu sen de kestiriyor olmalısın. Yinelemem anlamsız olur. 

Ama ayrıca teşekkür ediyorum, 66 yaşımda ilk kez kendimi saçılmış başka başka, uzam/zaman birliğinden yoksun ve dağınık yaşamlar olarak kabul etmişken, üstelik tüm bu paramparça şeyleri artık bir araya getirme çabasından tümüyle vazgeçmişken, bana yazınla bir sahici ayna tutarak kendimden bir şey anlamamı, bir imge çıkarabilmemi sağladığın için.

Ve yine teşekkür ediyorum, her ne yapmışsam ve bir şeyler yapmaktan vazgeçmezken bile yapıp ettiklerimi hiçler, önemsemezken, dahası tüm bunları yapmak için geçerli neden bulma sıkıntım giderek artarken, yalnız olmadığımı, bütün bunların bir ses, fiziksel bir alan yaratarak başka bir yerden, benzer bir ten ve tinden yankılanabileceğini bana gösterdiğin, neyi aradığımı bilmeden sürdürdüğüm arayışımda yalnız olmadığımı duyumsattığın, gösterdiğin için.

Teşekkür ediyorum, sana, senin için. Sendeki Rimbaud, sendeki Camus, sendeki adını sayamayacağım tüm ötekiler için. Evet, sen içinden çıkamadığım, yanıtını kıskançlık krizleriyle belki bulmayı olanaksız kıldığım süreğen sorumun yeni bir kanıtı olarak önüme dikildiğin için. Zaman ve su yalnızca sıralı akan bir şey değildir, bazen ters ya da beklenmedik biçimlerde sıçrayabilir, delebilir, usumuzu bir yerinden kesip kanatabilir. Belki de hazine (imge) orada gömülü, saklıdır.

Zamanın patladığı yerden yer yeniden bireşimlenebilir. Rimbaud 17-20 yaş arasında o hiçbir okumanın tüketemeyeceği Illumination'u yazabilir ve hiç kimse bu yüzden bir tansımayla, kayrayla (mucize) karşı karşıya olduğunu düşünmek gibi bir hafifliğe kapılmasın, kapılmamalı. 

Sana teşekkür ediyorum çünkü sen tanıdığım ender dil (ve düşünce) emekçilerinden birisin. Tanıdığım derken üreten, yaratan sanatçıları da içine katarak söylüyorum.

Ve sevgili Yalnız İnsan, dostum, bir teşekkür daha etmeliyim unutmadan.

Gizilgücün, yarın ortaya çıkaracağın yapıtın (nedir bunu kestirmek zor) için şimdiden teşekkür etmek istiyorum. 



Şimdi burada keseceğim. Sanırım bu konu ve yazın üzerine yine yazacağım. 

Birkaç açıklama:

1) Aşağı yukarı 2005'lere dek yazmak yaşam izlencem içinde yer almıyordu. Hatta yazmayı, okumak gibi olağanüstü bir eylem dururken reddediyordum, yazılanlardan daha iyisini yazamayacağımı bildiğim için. Gereksiz gürültü çıkarmayı hiç sevmedim. Okumalarımdan el yazması notlar alıyordum ama öncelik okumadaydı. O nedenle ergenlik (neredeyse çocukluk diyeceğim:1962-3) yıllarımdan 2005'lere dek yaptığım okumalarım yazılarıma dolaylı olarak yansıyabilir ancak. Bunlar görünmüyor. Veritabanımda da en erken 1984'lere dek gidiyor okuduğum kitapların bilgisi. Öncesinin kayıtları yok.

2)Senin bu birçok bakımdan (ama özellikle benim için) önemli, anlamlı yazını izin verirsen sitemde yayımlamak isterim (sakınca görmezsen). İlk kez ve gönlüm rahat bir konuk ağırlamak isterim çünkü buraya özgün imzasıyla girecek en başta gelen kişisin. Belki bu amaca uygun ufak tefek düzenlemeler yapmak isteyebilirsin. (Gerçi bana göre gerekmez.) Tabii sen izin verirsen. Bugünlerde çok gecikmiş bir güncelleme yapacağım. 

3)Yazı odaklı yapmayı umduğum, düşündüğüm çok şey var dostum. Dediğin gibi bunların başında bir düşünce olarak okurluk deneyimimi paylaşmak gelmeli aslında. Bu nedenle sitede bir bölüm de açmıştım, hatta başlıkları bile oluşturmuştum. Birkaç yazı yazdım ama bugün utanç duymadan okuyabilir miyim bilmiyorum. Bu benim de istediğim bir şey.

4) Şu 20 yaşında ölen, 'baştan başlamalıyım,' diyebilen ve arkasından ölen Casanova bilgileri için teşekkür ederim. Sanırım kitabını bu ayın listesine koyacağım, merak ettim. 

5) Ben de senin gibi düşünüyorum. Şimdi kitabın seni yazıyor. Buna inanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder