Borges'in Whitman'ı

Walt Whitman'ı Cenevre'de Johannes Schlaf'ın Almanca çevirisi aracılığıyla (“Als ich in Alabama memen Morgengang machte " - "As I have Walk'd in Alabama my morning walk") tanıştım. Hiç kuşkusuz, Amerikalı bir şairi Almanca okumak o zaman çok saçma gelmişti ve hemen Londra'dan bir Çimen Yaprakları istetmiştim. Gönderilen kitabı hâlâ anımsıyorum, yeşil ciltliydi. Whitman'ı bir süre yalnızca büyük bir şair olarak değil, tek şair olarak gördüm. Daha doğrusu, 1855'e kadar dünyanın bütün şairlerinin eninde sonunda Whitman’a vardığını, ona öykünmemenin cahillikten başka bir şey olmadığını düşünüyordum. Böyle bir sanıya, daha önceleri de, şimdi artık hiç katlanamadığım Carlyle'ın düzyazısı ve Swinburne'ün şiiri karşısında kapılmıştım. İçinden geçtiğim evrelerdi bunlar. Daha sonraları da, belli bir yazardan müthiş etkilendiğim benzer deneyimler yaşayacaktım.

1919-20 kışını Sevilla'da geçirdik. İlk şiirim de Sevilla'da yayınlandı. “Denize Övgü” adlı şiirim, Grecia dergisinin 31 Aralık 1919 tarihli sayısında çıktı. Şiirde, Walt Whitman olabilmek için elimden geleni ardıma koymuyordum:

Ey Deniz! Ey mitos! Ey güneş! Ey sonsuz dinginlik! Biliyorum neden sevdiğimi seni, ikimiz de çok yaşlıyız yüzyıllardır tanıyoruz birbirimizi...

Ey Proteus, senden doğmuşum ben-İkimiz de zincire vurulmuş, yollara düşmüşüz,
yıldızların özlemindeyiz ikimiz de, ikimiz de umut ve Düş kırıklığı yüklüyüz...!


Bugün artık deniz neredeyse aklıma bile gelmiyor, yıldızların özlemini çektiğimi düşünemiyorum bile. Yıllar sonra, Arnold Bennett'ın “üçüncü sınıf muhteşem” deyimini gördüğümde, ne demek istediğini hemen anlayacaktım tabii. Yayınladığım tek şiir bu olduğundan, birkaç ay sonra Madrid’e gittiğimde orada herkes bir deniz şairi gözüyle baktı bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder