"Mutlak bir hüzne sahip bu neşeli melodiler kadar dokunaklı hiçbir şey yoktur" (I)

"Mutlak bir hüzne sahip bu neşeli melodiler 
kadar dokunaklı hiçbir şey yoktur"

Nietzsche


Schubert’in sonatlarını dinliyorum. Kulağım liedlerindeki o kısa, lirik, tatlı ezgileri arıyor. On yedi yaşındayken bestelediği ilk lied Gretchen am spinnrade, Goethe’den. Alman liedinin de doğumu kabul ediliyor.


 *Dinlediğim bütün yorumlar için oynatma listeleri oluşturdum ve çeviri ekledim.
Çeviriler Gül Sabar (Liedler ve Ozanlar) ve İrkin Aktüze (Müziği Okumak) kitaplarından.


Gretchen Çıkrık Başında


Huzurum kaçtı
Yüreğim Ağırlaştı
Hiç bulamam onu
Ve hiçbir zaman artık


Onun olmadığı yerler,
Benim için mezar gibi,
Tüm dünyadan Nefret ediyorum.

Zavallı başım
Dönüyor Çılgınca,
Zavallı aklım
Paramparça.

Yalnızca onu gözlüyorum
Bakıp pencereden dışarı,
Yâlnızca onun için
Çıkıyorum evden dışarı.

Onun saygın tavrı,
Onun soylu endamı,
Onun dudağındaki gülümseme,
Onun gözlerindeki güç.

Ve konuşması ki
Büyülü akıcılıkta.
Onun el sıkışı,
Ve ah, onun öpüşü

Daralıyor göğsüm
Onun özlemiyle.
Ah onu kavrayabilsem,
Ve alıkoyabilsem onu,

Ve öpebilsem onu,
Arzuladığım gibi,
Öpücükleriyle onun
Baygın düşüp ölebilsem!



Auf dem Wasser zu singen, Su Üzerinde Şarkı Söylemek başlığını taşıyan bu lied Friedrich Leopold isimli şaire ait, akşam kızıllığında durgun göl üstünde bir kayık gezintisi: 




Su Üzerinde Şarkı Söylemek:

Parıldayan dalgaların içinde

Sallanan kayık kuğular gibi süzülür
Yumuşak pırıltılı dalgaların
neşesinde,
Ah, ruhumuz da oraya kayık gibi süzülür

Zira akşam kızıllığı gökten inmiş ve 
Dans etmektedir kayığın çevresinde
Ağaç tepelerinden batıdaki koruda
Kızıl ışıltı bize göz kırpar dostça, 
Doğu korusunun dalları altında

Kamışlar hışırdıyor kızıl ışıltıda;
Göklerin neşesini ve korunun
huzurunu
Teneffüs eder ruh bu kızıllaşan
ışıltıda.

Ah, uzaklaşır çiyden ıslanmış
kanatlarla
Zaman kaçar benden, sallanan dalgalarla.

O pırıltılı kanatlarla yine yarın da
Kaçacak zaman, dünkü
bugünkü gibi
Ben daha yüksekte pırıldayan
kanatlarla
Değişen zamandan kendim
kaçana kadar.


Lachen und Weinen ( Ağlamak ve Gülmek) Friedrich Rückert'in şiirinden:



"Her saat ağlamanın bazı nedenleri vardır; sabah neşeyle gülerdim, şimdi akşam vakti neden ağladığımı kendim de bilmiyorum. Akşam acıyla ağlarken sabah neden gülerek uyandığımı, ey kalbim sana sormalıyım."




Heiedenröslein (Çayır Gülü), Schubert’in Goethe’den bestelediği otuz liedden biri.

“Bir oğlan gördüm; bir gül yetişmiş çayırda, bir sabah gibi genç ve saftı; çabucak koştu ona, yakından görmek için; büyük bir sevinçle baktı: Gülcük, kırmızı gülcük çayırda. Çocuk dedi ki, seni kırıp koparayım ey çayır gülü. Gül cevap verdi: Ben de sana, beni her zaman anımsaman için dikenimi batırırım. Yabani çocuk gülü koparınca, gül kendini korudu dikeniyle. Onun vahlarının çaresi yoktu, çekecekti. Gülcük, kırmızı gülcük, çayır gülüm...”






An Silvia, Shakespeare’in Veronalı İki Centilmen oyunundan. Benim en sevdiğim yorumu Barbra Streisand'a ait: 



Söyleyin bakalım ne oldu 
Neden o övülür böyle her tarafta 
Güzel ve zarif görünür yaklaşınca, 
Tanrının lûtfunu ve izlerini

taşımakta,

Ki herkes ona hayran olmakta.

Hem güzel hem de adaletli mi? 
Çekicidir o tatlı 
Çocuksu tavırla: 
Aşka yönelir çabucak gözleri; 
İyileştirir erkeğin görmezliğini.
Ve oyalanarak tatlı bir huzurla.

Bunun için Silvia, tınlasın

şarkılarla,


Mukaddes Silvia’nın onuruna 
Her çekiciliği aşmıştır o çoktan beri, 
Böylece yeryüzü sunabilir ona 
Süsler onu taçla ve tellerin tınısıyla!





Schubert'in en popüler liedi, Die Forelle (Alabalık),  




in einem bächlein helle, (berrak bir derecikte)
da schoß in froher eil (mutlu bir ceviklikle ziplardi)
die launische forelle (huysuz alabalik)
vorüber wie ein pfeil. (bir ok gibi suyun üzerinden)

ich stand an dem gestade (ben kiyida duruyordum)
und sah in süßer ruh (ve tatli bir huzurla seyrediyordum)
des muntern fischleins bade (neseli baligin banyosunu)
im klaren bächlein zu. (berrak derecigin icinde)

ein fischer mit der rute (bir balikci oltasiyla)
wohl an dem ufer stand, (su kenarinda duruyordu,)
und sah's mit kaltem blute, (ve serinkanli seyrediyordu)
wie sich das fischlein wand. (baligin nasil yüzdügünü)

so lang dem wasser helle, (su berrak durdukca)
so dacht ich, nicht gebricht, (dedim kendime)
so fängt er die forelle (yakalayamaz alabaligi)
mit seiner angel nicht. (oltasiyla)

doch endlich ward dem diebe (ama sonunda sabredemedi hirsiz)
die zeit zu lang. er macht
das bächlein tückisch trübe, (suyu karistirdi ve bulandirdi)
und eh ich es gedacht, (ve ben farkedemeden)
so zuckte seine rute, (basladi oltasi titremeye)
das fischlein zappelt dran, (balik cirpiniyordu ucunda)

und ich mit regem blute (ve kanim kabararak
sah die betrogene an. baktim aldanmis baliga)



* İskender Savaşır Schubert’in liedlerinden yola çıkarak sormuş: “Sözler müziğin anlaşılması, tadına varılması önünde bir engel, bir perde mi oluşturuyorlar? Almanca bilmeyerek dinlediğimizde daha bir tadına mı varıyoruz bu şarkıların, yoksa daha eksik bir deneyim mi yaşıyoruz?”http://defterisk.blogspot.com/2009/08/sark-sozleri.html

Bir sonuca varamamış, ama genellikle sözsüz versiyonlarını tercih ediyor. Almanca bilmeyerek dinleyen biri olarak ben genellikle çevirilerin rehberliğiyle yaptığım birkaç dinlemeden sonra kulağımı capcanlı imgelerin yansıdığı "mutlak bir hüzne sahip" bu tatlı ezgilere bırakıyorum. Gretchen çıkrık başında, aşkın yasını tutuyor, kayık göl üstünde, parıldayan dalgalar arasında süzülüyor, yemyeşil çayırlarda koşturan neşe içinde bir çocuk kırmızı bir gül buluyor, berrak bir derecikte bir alabalık yüzüyor... 

Genellikle erkek seslerden; bazen de sözsüz, enstrümantel versiyonlarını, Lizst'in Schubert yorumlarını, çello, keman, koro ve iyi kötü başka daha sayısız versiyonlarını dinleyerek lied üzerindeki yolculuğumu uzatıyorum... 

*İskender Savaşır (1955 - 2018)’ın arkasında bıraktığı bloğunda müzik konusunda epey tüyo var: http://defterisk.blogspot.com/search/label/Schubert

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder