Rene Char'ın, "Gitmekle iyi yaptın Arthur Rimbaud!" şiirine bir seferinde sokulmuştum. Bu yolcu bavulu onunkisi. Birlikte gidilmiş, dönülmüş. Dönmekle iyi yapmadın, Arthur Rimbaud: Dönüş yolunun belirsiz bir noktasında kalmış olsaydın, belki öldüğünü öğrenemeyecektik.
Bir bavula neler sığar?
İşe koşulduğunda, içereceklerinin olası bir dökümünü yapmak daha kolay: Giysi çaput, birkaç çamaşır, 'elzem' sayılan biriki araç, Rimbaud örneğinde ola ki defter kalem -yanına herhangi bir kitap almış mıdır?
Artık işi bitmiş. Arthur'la birlikte son yolculuğunu tamamladığında, güneydeki bir hastane odasında, son yoluna çıkan yolcusu son nefesini salıverdiğinde garip, ikinci bir yolculuk yaşamına hak kazanmış: Şimdi bir ikona olarak yeryüzünü dolaşıyor ara sıra, Rimbaud'yu konu edinen sergilerde başköşeye yerleşiyor -büyük serüvenin en geveze, oysa en suskun tanığı.
Bir belge nicedir: Hücrelerine nüfuz etmiş anı kırıntılarını ele vermekten aciz.
Bir düş bavulu. Açıldığında Pandora'nın kutusu, kapandığında giz deposu.
Hangi aşamada, nereden almış olmalı onu? Biliniyordur, ben sergileri gezdim, gördüm; elimde, 1987'de Venedik'e giderken bir bit pazarından aldığım, sanırım Rimbaud'unkiyle yaşıt, açma kapama mekanizması sonradan bozulan ve onarmayı artık kimsenin bilmediği, derisi kurumuş, üzerinde eprimiş yol etiketleri yeralan bir çanta var, onu tanıyorum: Yolculuklar, kulak kabartmayı biliyorsak, onlardan belli belirsiz fısıldar.
Araştırmacılar, düşe hücum serüvencileri sık sık Rimbaud hayaletini kovalamaya, Afrika'ya yola çıktılar. Kalın, bulutla sisle kaplı kitaplarla dönüldü. Şairin loş, bulanık bir fotoğrafının uzun uzadıya bakıldığında söyleyebileceklerinden fazlasına eriştiğimiz söylenemez.
Herşey, kaldı ki bu bavulun özel tarihinde kayıtlıdır. Bir gün bavulların dilini sökecek uzmanlar yetişir, yaşadıkları yolculukların köşe bucağını böylece öğreniriz.
Beklerken, kendi bavullarımıza dikkat kesilelim.
E.B.