Harfler

Başlangıçta sessizlik, karanlık bile yokmuş - ses, ışık olmadığına göre onlar olabilir miymiş?
Sonra söz'ün, ses'in, sessizliğin, Gün'ün ve Tün'ün olduğu yazıyor eski kaynaklarda.
Demek zaman geçmiş, bir de Yazı olmuş.
Dünya kendisini içeren, içermeye çalışan, kendisinden giderek taşan bir Kitaplık içerdiğine göre bugün, Ayna Ayna'ya bakıyor artık.
Yazıyorlar okuyoruz, yazıyoruz okuyorlar.
Nasıl oluyor bu iş?

Çin işi, Mezopotamya işi. Tabletler, rulolar, ciltler, hard-diskler. Harf, ideogram, işaret. Kağıt, kalem, mürekkep, klavye, ekran. Umut, düş, karabasan, gerçek, imgelem, saptama, uyduru, anlatı. Hangi dünya, hangi dünya'nın içinde kimse bilemiyor şimdi. Uzaktan kıyamet haberleri alıyoruz: Yazı ölüyor, ölecek. İçeride direniş sürüyor: Yazıyorum, ergo sum. İki ucun ortasında: Hurufi hayat.

Çocuktum okumayı yazmayı öğrettiler. Gençtim, okumayı yazmayı öğrenmeye karar verdim: Açık denizde ücra ıssız bir adanın harfler prensi olmak istedim. Haritalar üzerinde çalışıyorum yıllardır. Kitap kitabı, ben kendimi ve kendimdeki ötekileri kovalarken, bir firar, bir üzerine gidiş, durdum ve Kitab'ın kendisine bakmak istedim. Yüzüne, gövdesine, tenine, tinine eğildim. Tutacaktım: Kıpırdadı. Ele geçirmeye kalkıştım, sıvışıp gideceğini anladım. Dokundum ona, izin verdi. Temasların sonrasında, birkaç iz, öylece kaldım. Bana mahşeri gösteren Yazı, sonunda saf bir yalnızlık sunmakla yetinecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder