Yapım süresi açısından olduğu ölçüde, bu süreye emdirilmiş süreç açısından bakıldığında, gerçeküstücü nesne'nin en karakteristik örneklerini Marcel Duchamp vermiştir. Gene de, bitmek tükenmek bilmeyen bir yapılış öyküsüne dayanan "Le Grand Verre" dizisinden ya da sonul hali "La Mariee mise a nu par ses celibataires"den çok, Duchamps'ın daha spontane ürünlerine bakmak gerekir, gerçeküstücü nesneyi tanımlayan kırılgan felsefeyi tutabilmek için. burada şiirsel an herşeye baskın çıkar: Rastlantının bağrından neredeyse en dokunulmamış haliyle kotarılıp bir tasarım sınırına, gündelik yaşamın sıradanlığına giydirilmiştir. Yarattığı bütün efektlerle Man Ray'in Armağan'ı belki de kataloğun ilk parçası olmaya hak kazanır.

Ama asıl parça, farklı parçalardan oluşsa bile, Hans Bellmer'de, Bebek'te biçimlenir. Hareketin merkezinde değil de kuytuda, derkenarda oluşmuş bu nesnel-yontularda poetik öğe, telaffuz edilmemiş, som bir politik boyutla kaynaşır. Çağdaş dünyanın gövdeye fırlattığı bütün bakışlar Bebek'te, onun bütün hallerinde buluşmuştur. Trajik ve erotik olan, ölüm ve sonsuz haz gibi o bloklar da birleşip susar: Herşey, bir yandan civatalarından kopmakta, bir yandan da haddini arayarak cendereye alınmaktadır.
Gerçeküstücüler bize bizi kuşatan şey alemine bakma biçimimizi hepten değiştirmeyi öğreten, radikal farklılıkta bir bakma/görme odağının yerini gösterdiler.
1987 - Enis Batur
Bellmer:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder