Romantizm ve Yücelik

Caspar D. Friedrich - Wanderer above the Sea of Fog 1818

XVIII. yüzyıl yeni manzaralarla ve yeni adetlerle karşılaşmaya can atan gezginlerin çağıydı; bu tutkunun nedeni, daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi fetih değil, yeni keyifler ve yeni heyecanlar tatmaktı. Bu merak egzotik, ilginç, tuhaf, farklı ve şaşırtıcı olandan alınan zevkin gelişmesine yol açtı. Bu dönem, "dağların şiirselliği" olarak adlandırabileceğimiz bir akımı doğurdu: Alp Dağları'nı aşacak kadar cesur  gezgin, aşılmaz zirvelerin, sonsuz buzulların, dipsiz yarların ve sınırsız toprakların karşısında hayranlığa düşüyordu.

Daha XVII. yüzyıl sona ermeden, Thomas Burnet, Telluris Theoria Sacra'da dağların deneyimi'nde insan ruhunu Tanrı katına yükselten bir sonsuzluk iması, büyük düşünceler ile tutkular yaratabilecek bir şey gördü. XVII. yüzyılda, Shaftesbury Kontu Moral Essays adlı eserinde yalçın kayalıkların, nemli mağaraların, yarların ve çavlanların, vahşi hayatın zarafetini taşıdıkları, gerçekten, doğayı ifade ettikleri için, hayranlık uyandırdıklarını, krallara layık bahçelerin "gülünç sahtelikler" olarak tanımladığı güzelliğinden daha ihtişamlı olduklarını anlatır.   

Romantik duyarlılığı besleyecek olan bu fikirler daha sonra XVIII. yüzyıl boyunca çeşitli yazarlarca ele alınıp, farklı yönlerde geliştirildi. Schiller için Yücelik, tıpkı mantıklı doğamızın kendini tüm kısıtlamalardan bağımsız ve hepsinin üzerinde hissettiği gibi, fiziki doğamızın da kendi sınırlarının farkına vardığı bir simgenin varlığıdır. Hegel içinse Yücelik, olgular alanında böylesi bir ifade için uygun görecek bir unsur bulunmaksızın sonsuzluğu betimleme girişimidir.

Daha önce belirttiğimiz gibi, Yücelik kavramı, sanat hakkında değil de, doğa hakkında hissettiğimiz bir deneyimle ilgili olduğundan, tümüyle yeni bir yoldan yerleşir. Bir dizi sanatçının Yücelik kavramını sanatlara uygulamaya çalışmasına rağmen, romantik duyarlılık kendini bir sorunla karşı karşıya buldu: Doğanın gösterilerine tanık olurken duyduğumuz yücelik izlenimini nasıl ifade etmeli? Sanatçılar bu sorunu çeşitli yönlerden çözmeye çabaladı, fırtınalar, uçsuz bucaksız büyüklükler, görkemli buzullar ya da ölçüsüz tutkular hakkında yazılar yazıp resimler çizdiler, hatta besteler bile yaptılar.

Mesela Friedrich tarafından yapılmış ve insanları Yüceliği hayranlıkla izlerken gösteren resimler vardır. Burada insanlar, onlara değil de onlardan bakmamızı, kendimizi onların yerine koymamızı, gördüklerini görüp doğanın görkemli manzarasında kendimizi onlar gibi önemsiz hissetmemizi sağlayacak şekilde, sırtlarından çizilmiştir. Bütün bu resimlerde sanatçı, bir Yücelik anında doğayı çizmekten çok (bizim de katkımızla) Yücelik karşısındaki deneyim'i ifade etmeye çalışmıştır.    

Umberto Eco 
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder