Kimdir Bataille?

Kimdir Bataille? Maurice Blanchot'un deyişiyle, aynı anda hem skandal uyandırıcı ve en güzel anlatıları yazmış bir edebiyat adamı mı? Yoksa, 1950'li yıllarda Heidegger'in "Fransa'nın en sağlam düşünen aydını" saydığı bir filozof mu? Breton'un da, Sartre'ında varlığından huzursuz oldukları (ilkine göre bir "dışkı düşünür", ikinciye göre "yeni bir mistik") bir uç yazar mı? Bir sapkın, bir erotoman, melek ya da deccal, melek ve deccal mi?

   Herbiri, hiçbiri -tek yanıtı bize artık yapıtları verebilir. Bu yapıtların arkasında örtünen yaşamöyküsü, puslu bir efsane getirir: 1897 - 1962. İlk kitap, pek çok yazarda olduğu gibi, geniş çapta çocukluk yıllarından ve aile ortamından kesitler içerir: Açığa çıkararak, gizleyerek, çarpıtılarak. Tanıklardan, 20 yaşlarına dek, koyu bir inanç yükü ile donandığı öğrenilir Bataille'ın; o köklü tanrıtanımazın, gerçekten terkedildiğini anlaması ile gerçekleşmesi sözkonusu olmuştur. Sifilisin kemirdiği kötürüm babayı annesiyle birlikte terk edip gitmeleri, Suçlu'yu emzirecek yaralı, kronik bir meme olur.

Bunu hayatının en önemli kadını olan "müthiş" Laure'un erken yaşta ölümü ve Faşizm'in yaşlı Avrupa'ya çöküşü tamamlayacaktır.

İlk kitabın görece olarak geç ve gizli yayımlanması, istenmiş bir saygınlığın yolda hayli oyalanarak gelmesi, bitkinin kendi saksısını bir türlü bulamaması Bataille'ın olgunlaşmasını geciktiren belli başlı etkenlerdir: Asıl oturmuş kimlik, II. Dünya Savaşı sonrasında belirecek, etkisi halka halka o tarihten başlayarak yayılacaktır.

Başlangıçta yazarın Gerçeküstücülükle bir komşuluk arayışına giriştiği görülür. Breton'un merkezi/şahsi doğrultusunda yol alan topluluğun bazı üyeleri, özgürleşme süreciyle kökten çelişen bu eğilimin karşısında, Bataille'ın da itildiği bu bölgede buluşurlar: Antonin Artaud, Roger Caillous, Raymond Queneau, Michel Leiris gibi içeriden ya da kıyısından akımın bünyesinde yer almış, ama Papa'yla çatışarak dışlanmış olanlara Pierre Klossowski ve Maurice Blanchot türünden birkaç ayrıkotu eklenince bütün bütüne bir topluluk biçimi ortaya çıkmasa da, ciddi bir kolektiflik tabanı oluşur.  

Bataille ve arkadaşlarının ilgi alanları, hem ufuk düzleminde, hem felsefi içerik açısından Gerçeküstücü serüvenden enikonu farklı bir panaroma getirmiştir. Acephale'dan Documents ve Crituque'e yayın organlarına; Collage de Sociologie gibi hepten aykırı bir karşıkurumsal kurum arayışına aynı odaklaşmalar göze çarpmıştır: Alexandre Kojeve'in etkisiyle Hegel ve Nietzsche'yi bir daha terk etmemesiye baş uçlarına çeker Bataille ve arkadaşları; Sade'ın yapıtının etrafında, egemen burjuva etikasını sarsmaya yönelik bir iç değerler dizgesi kotarılmaya çalışılır (cinsel siyasetler düzleminde, gerçekten de gerçeküstücülerin "hedonist" perspektifinden tümüyle kopma görülür grupta); Sosyalizmin ve Faşizmin koşut yükselişleri çerçevesinde, topluluk-cemaat-toplum üçgeni çerçevesinde etnolojik, antropolojik, ekonomik çözümlemelere girişilir: İlkeller ve modernler büyüteç altındadır.




Gözün Öyküsü




Hans Bellmer - Gözün Öyküsü İçin Çalışma



Gözün Öyküsü, bu bağlama bakıldığında, bir tek Bataille'ın bütün yapıtını değil, yakın çevresindeki sanatçı ve düşünürlerin de yapıtlarını geniş ölçüde bağlamış bazı ana izlek ve sorunların çekirdeğini barındırır. Critique'in Bataille'ın ölümünü izleyen aylarda yayımladığı özel sayıda yer alan Roland Barthes, Blanchot, Foucault, Klossowski, Leiris, Masson, Metraux, Queneau gibi yazarların yazarların yaklaşımları bu gözlemimi doğrular: Bataille'ın ilk dönem anlatıları: Gözün Öyküsü (1928), Güneş Dubur (1931), Çük (1934) Kurbanlar (1936) ve Madame Edwarda (1937) bir yandan yazarın ham metaforlarını kendi yapıtında gördüğü tohum işlevini gösterirler, bir başka yanda da yazarın çevresindekilerin bu atardamarlardan nasıl ve ne oranda beslendiklerini.


Kaynakları da: Sade'ın şen tanrıtanımazlığından Nietzsche'nin trajik uğultulu "Tanrı Öldü" kahkahasına uzanan çizgide Bataille canını ara vermeden acıtan bir hayata göz kırpmadan bakmayı dener. "Biz buraya kendi ölümümüzü ölmeye geldik". Düşüncelerini kendi yaşadığı dünyaya geçirme tutkusu, Bataille 'yı erozyondan erozyona sürükler. Savaş yıllarının yarattığı büyük savrulma Klossowski'nin manastıra kapanmasına, Leiris'in Afrika'ya, Caillois'in Arjantin'e gitmelerine yol açmıştır. Hayalet gibi çıktığı sokaklarla kendisini tam anlamıyla soymaya giriştiği odası arasında parçalanan Bataille, 1943 -47 arası günışığına çıkacak, kendi deyişiyle "bir sürü yarıkla birbirinden ayrılan" bir bütünü kağıda döker: İç Deney (1943), Suçlu (1944), Başmelekçil (1944), Nietzsche Üzerine (1945), Haleluya (1947) Derin Düşünme Yöntemi (1947).

  
Bataille'ın felsefesini çerçeveleyen, sağlığında iyi kötü ayıklayıp budayarak, gerekli eklerle besleyerek bütünlediği bu toplam, ne bir dizge getirmeye çalışmış, ne de teknik bir açılım sunmuştur. Metafizik geleneğin gecikmiş bir çığlığı olarak yorumlandığı olmuştur; ne var ki, Avrupa'nın yaşadığı şiddetin içinde, felsefi sözün anlamının Bergson, Husserl ya da Heidegger'in soruşturma alanlarıyla sınırlanıp sınırlanmayacağı sorununu da su yüzüne çıkarabilmiştir. Bataille'ın düşüncesini ve yaklaşımını şüphesiz Nietzsche'den, "çekiçle felsefe yapma" anlayışından soyutlamak güçtür: Buna herkesten önce kendisi dikkat çeker. Tutamaklarıyla, boşlukta oynayışıyla, bir anlamda negatif bir Kerkegaard da sayılabilir. (Chestov'un etkisi unutulmazsa: Biraz Dostoyevski de) Öte yandan, ilişkileri ne denli inişli çıkışlı olmuş olursa olsun, onun Sartre ve Camus'yle hısım bir duruş benimsediği de ileri sürülebilir.

Simone'un göz ve güneş gibi iki metafor arasına gerilen kısa, dopdolu öyküsü, vecd ve ölüm kutuplarına bölünmüş bir pusuladan tensel aşkınlığı kurcalar. Sonradan, kuramsal bir zeminde, "Erotizm" ve Eros'un Gözyaşları"nda acı ve haz kefelerini terazide nasıl dengelediğini göstermeye çalışmıştı Bataille; ama, buradaki yokoluş, çok daha sahici, kendiliğindendir.

Gözün Öyküsü'nün kapağında, yaşarken kendi adını göremedi Bataille; Masson ve Bellmer gibi sıradışı iki ressam çizgileriyle el altından yıllarca dolaşıp yüzeye vurduğunda bu şiddet dolu lirik öykü, kendisiyle çarpışmaya hazır bir okur topluluğuyla karşılaştı. Bu hazırlığın arkasından Acephalein, Collage de Sociologie'nin, Caillois ve Klossowski'nin çalışmalarının, en çok da Bataille'ın serüveninin bütününe yayılmış tutarlı, çilekeş, cüretkar bakışın payı olduğunu kim bilir kaç kişi  fark edebildi?

Burada, bu diyarda ona hazır olunduğunu sanmıyorum.

1992 - Enis Batur    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder