İnsanların sanatçı olarak doğmadığını düşünüyorum; bence bu çevrenizin, tanıştığınız insanların ve şansın bir karışımından doğuyor. Şükürler olsun ki kalıtımsal değil. Lâkin “sanatçı" büyük bir kelime; gerçekten sanatçı olan çok az ressam varken diğer yandan ağaç veya camla uğraşan ve hakiki sanatçı olan zanaatkârlar da bulunmakta. Yaratıcı içgüdü kesinlikle var. Bu da beni her sabah uyanıp resim yapmaya zorlayan şey; aksi takdirde bir serseri olurdum. Picasso bunu Clouzot'un filminde çok etkili bir şekilde anlatmıştır...
Kendim için resim yapıyorum. Zaten başka bir şey, nasıl yapılır bilmiyorum. Aynı zamanda yaşamım için kazanç sağlamalı ve kendimi bir uğraşa vermek durumundayım. Bence bütün insan davranışları cezbetmeye, hoşnut etmeye adanmıştır. Artık bu konu çok umurumda değil. Lâkin başlarda sevilmek için resim yaptım... Evet bu kesinlikle doğru. Sevilmek çok güzeldir. Şimdi artık umurumda değil; yaşlıyım. Aynı zamanda insanların yaptığınız işi beğenmesi size çok büyük bir mutluluk verir. Artık, her ne kadar çok az resim yapsam da kendimi durduramadığım için sabahları resim yapıyorum veya belki de âşık olduğum zaman resim yapıyorum ama artık bunun için çok geç; çok yaşlıyım. Şu günlerde yaşlı bir kuş gibi görünüyorum. Neredeyse 82 yaşındayım; hafızamı kaybediyorum. İki sene boyunca ciddi boyutta hastaydım, çocukluğumdan beri astım ataklarından dertliyim ve durum, yaşlandıkça daha da kötüleşiyor. Astım çok korkunç bir hastalık; geceleri bir sonraki sabah uyanabileceğinizden asla emin olamıyorsunuz. Hayatın en temel yapıtaşına; nefesinize saldırıyor. Sürekli her an ölmeye hazır durumdaymış gibi hissediyorsunuz kendinizi.