Açık Yolun Türküsü / Walt Whitman

foto: yalnız insan (mayıs 2018)


1

Yayan olarak, yüreğim sevinç içinde çıkıyorum açık yola, 
Sağlıklı, özgür, bütün dünya önümde, 
Uzun, toprak rengi patika önümde, nereye istesem götürür 
beni. 

Bundan böyle talihin arkasına düşmeyeceğim, ben kendim 
talih'im, 
Bundan böyle sızlanmayacağım, işimi geri bırakmayacağım, 
hiçbir şey istemeyeceğim, 
Çatı altındaki mızmızlıklardan, kitaplardan, her şeye bir 
kusur bulan kurallardan bıktım artık. 
Güçlü, doygun, açık yolda yürüyorum. 

Yeryüzü yeter bana, 
Yıldız kümeleri daha yakın olsa demem, 
Biliyorum, oldukları yerde iyidir onlar, 
Biliyorum, kendi üstündekilere de onlar yeter. 

(Ben, burada, hâlâ o eski, o tatlı işimi yapıyorum, 
insanları taşıyorum, kadın erkek, nereye gidersem birlikte 
götürüyorum, 
Yemin ederim, onlardan kurtulmak olanaksız benim için, 
Onlarla doluyum ben; karşılığında ben de onları dolduraca­ğım.) 




Haydi! kim olursan ol, gel, benimle yürü! 
Benimle yürürken, insanı hiç yormayan, bıktırmayan şeyi 
bulursun. 

Toprak hiç bıktırmaz insanı, 
Toprak kabadır, sessizdir, kolay anlaşılmaz, doğa kabadır, 
kolay anlaşılmaz, 
Cesaretin kırılmasın, ilerle, tanrısal şeyler vardır üstleri iyice 
örtülü, 
Sana yeminle söyleyeyim, sözcüklerin anlatamayacağı kadar 
güzel, tanrısal şeyler vardır. 

Haydi! durmamalıyız burada, 
Ne kadar tatlıysa da bu biriktirilmiş şeyler, ne kadar kullanışlıysa da bu ev, biz burada kalamayız, 
Ne kadar kuytuysa da bu liman, ne kadar durgunsa da bu 
sular, biz burada demir açmamalıyız, 
Ne kadar iç açıcıysa da bizi saran bu konukseverlik, biz onu 
yalnızca kısa bir zaman için tatmaya izinliyiz. 

11 

Dinleyin! açık konuşacağım sizinle, 
Ben eski, pürüzsüz ödüller vermiyorum, ben kaba, 
yeni ödüller veriyorum, 
Bugünü, kendi günlerinizi yaşamalısınız diyorum: 
Siz zengin olmaya bakmayacaksınız, 
Siz bütün kazandıklarınızı, ya da ele geçirdiklerinizi, 
cö­mertçe dağıtacaksınız, 
Gitmekte olduğunuz kente vardığınızda, şöyle oturup yor­gunluğunuzu bile almadan, dayanılmaz, karşı durulmaz bir ses çağıracak sizi, yeniden yola çıkacaksınız, 
Arkanızda kalanlar gülümseyecek, alay edecek, dudak bü­kecekler, 
Aşklarını sunanlar da olacak, onlara yalnızca ateşli ayrılış öpücükleriyle cevap vereceksiniz, 
Sizi tutmak, yolunuzdan alıkoymak için, ellerini uzatanların dokunuşlarına göz yummayacaksınız. 

14 

Haydi! kavgaların, savaşların arasından, ileri! 
Yola çıkarken söyledik nereye gideceğimizi, değiştirmek olmaz. 

Eski kavgaların bir yararı oldu mu? 
Kime yararı oldu? size mi? ulusunuza mı? doğaya mı? 
Şimdi iyi dinleyin beni, anlamaya çalışın — her şeyin yapısı 
böyle örülmüş, her başarının getirdiklerinden, ne olursa 
olsun, daha büyük bir kavgayı gerekli kılan bir şey çıkı­yor ortaya. 
Benim çağrım savaş çağrısıdır, ben gerçek bir başkaldırmaya 
çağırıyorum insanları, 
Benimle gelecek olanlar tepeden tırnağa silahlanmak, 
Benimle gelecek olanlar açlığa, yoksulluğa, kızgın düşman­lara, tek başına kalmaya katlanabilmen. 

15 

Haydi! yol önümüzde! 
Korkacak, çekinecek bir şey yok — ben daha önce de geçtim 
bu yoldan — ayaklarım bilir bu yolu — durmayın, geride 
kalmayın! 
Bırak yazılmamış kâğıtları masanın üstünde, kitap açılma­sın, 
kalsın öylece! 
Bırak aletleri çalıştığın yerde! bırak, para kazanılmasın! 
Bırak dursun okul! kulak asma bağırmasına öğretmenin! 
Bırak, din adamı konuşsun istediği kadar! 
bırak, avukat sa­vunmasını yapsın, yargıç yasaları açıklasın. 

Arkadaş, sana elimi veriyorum! 
Sana paradan daha değerli olan sevgimi veriyorum, 
Sana din konuşmalarından, yasalardan önce, kendimi veri­yorum; 
Sen de bana kendini verecek misin? gelip benimle yürüye­cek misin? 
Yaşamımız boyunca birbirimize bağlanacak, tutunacak mıyız?

(Song of the Open Road'dan)
Türkçesi: Memet Fuat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder