Lesbos, bir Yunan adası. Ününü, adından türemiş dişil bir sözcüğe borçlu: Lezbiyen (Lesbos'lu kadın). Bu kelime, dün olduğu gibi bugün de adanın ortamıyla hiç ilgisi olmayan bir skandal kokusu yayıyor (ya da yayıyordu). Lesbos (Midilli), Ege Denizi'nin kuzeydoğusunda, Küçük Asya'ya, daha doğrusu, geleneğe göre Akhalı savaşçıların Helene'nin güzelliği için on yıl boyunca çarpıştığı Troya'ya çok yakın bir ada.
Lesbos, hiç de güzel olmayan kadın şair Sapho'nun memleketi. Sapho hiç kuşkusuz, adanın en önemli kenti olan Mytilene'de, M.Ö. VII. yüzyılın son otuz yılında doğdu. Adadaki tüm kentler komşuları karşısında bağımsızlıklarına çok düşkündüler, ama hepsi de Yunan lehçesini, Eolyen dilini konuşuyorlardı. Bu dilin, adaya vaktiyle Troya'yı kuşatmış bazı Akhalı savaşçılar tarafından getirildiği sanılmaktaydı, hatta Lesbos'un büyük ailelerinden biri olan Penthilides'ler, Akha çıkartmasının komutanı Agamennon'un oğlu Orestes'in soyundan geldiklerini ileri sürüyorlardı.
Sapho'nun zamanında, Lesbos zengin bir adaydı. Küçük Asya'daki komşu Yunan kentleriyle, özellikle de daha o zamanlar uzak Batı'ya açılan denizcileriyle ünlü Foça'yla yakın ilişki içindeydi. Foçalılar daha sonra bu uzak Batı'da Marsiya kentini kurdular, bu ilk Batı kolonisinde Foçalılar tarafından oraya getirildiği sanılan Lesbos'ta yapılmış çömlekler bulundu, Foçalılar herhalde bu çömlekleri Kassiterides adalarından (Büyük Britanya) gelen kalayla değiştokuş ediyorlardı, bu değerli kalay, silah ya da değerli eşyalar yapılan bronzun imalinde kullanılıyordu.
Mytilene'nin tarihine gelince, Sapho'nun dönemine kadar bu konuda fazla bir şey bilinmemekteydi, hatta daha sonra bile bu durum devam etti. Ancak kentte çeşitli karışıklıklar çıktı ve aristokrasinin ayrıcalıklarına son verildi. Bu karışıklıklara, artık adları bizim için pek bir şey ifade etmeyen çeşitli kimseler karıştı: Melankhros, Myrsilos ve soyluları kovarak adada huzuru yeniden sağlayan Pittakos gibi.
Sapho çağdaşı ve yurttaşı Alkeus gibi, bu aristokrat sınıfın bir üyesiydi. İkisi de, kişisel duyguları anlatan, bu nedenle de geleneksel dinsel lirik şiirden ayrılan Eolya lirik şiir okulunun temsilcileriydi.
Sapho'nun babasının adı Skamandrominos'tu, Homeros'un İlyada'da anlattığı, Troya ovasındaki ünlü ırmağın (Skamandros)adını andırıyordu. Kızından başka birkaç tane de oğlu vardı. En büyükleri Kharaksos, Mısır'la ticaret yapıyordu, Mytilene'lilerin Nil deltasındaki Naukratis'te yapılan bir tapınakları bulunuyordu. Kuşkusuz Sapho'nun erkek kardeşi de, pek çok soylu gibi, gemisiyle Naukratis'e giderek oradan aldığı malları adasına taşıyordu. Heredotos'un anlattığına göre, Naokratis'te Rhopodis adında bir fahişeye aşık olarak onun uğruna servetini yiyip bitirdi. Sapho, şiirlerinden birinde, kardeşini kendisinden ayıran kadına Dorikha adını vermişti, ancak eğer Kharaksos'un başından bir başka serüven daha geçmediyse, bu iki kadının aynı kişi olması da mümkün. Sapho'nun bir diğer erkek kardeşi olan Eurygios hakkında fazla bilgimiz yok. Üçüncü kardeşi Larikhos ise, daha sonra yaşamış bir yazara göre, Mytilene meclisinde sakilik yapıyordu; yani kentin önde gelen danışmanları toplandığında onlara içki sunuyordu. Bu görev, en iyi ailelerin çocuklarına verilmekteydi.
Homeros destanındaki kahramanların soyundan geldiğini ileri süren Mytilene'li bu soylular, o kahramanlar gibi yaşamaktaydılar. Kadınlar da daha sonra M.Ö. V. ve VI. yüzyıllardaki klasik çağda artık ortadan kaybolan bir özgürlüğe sahiptiler. Bu, evliliğin Sapho için bir görev olmadığını göstermez. Kerkolas adında, Andros adasından gelme "çok zengin" bir adamla evlendi, ondan bir kızı oldu, kızın adını annesinin ki gibi Kleis koydu. Ama kadın, geleneğe göre, her şeyden önce oikos'un, yani evin bekçisi olarak görülse de, tanrıların onuruna düzenlenen sayısız şölen sırasında genç kadınlar ve genç kızlar bir araya geliyor, koro oluşturuyorlardı (koro, şarkı değil dans amacıyla toplanmış bir gruptu).