Bu göçebe -yazlar Sils'te, kışlar Nice'te- yaşam tarzının amacı, sağlığı için
en iyisi olduğuna karar verdiği ve üretken hayatının sonuna kadar devam
edecek "kalıcı, ılık kış" havasını yaratmaktı.
Tan Kızıllığı'nın yayımlanması neredeyse tam olarak Nietzsche'nin Temmuz 1881 'de Sils Maria'ya varışına denk geldi. Nietzsche burada 1 Ekim'e kadar kalacaktı. Böylece hayatının geri kalanındaki desen de belli olmuştu. İleride göreceğimiz üzere "Salome meselesiyle" alakalı travmatik olayların normal hayatını kesintiye uğrattığı 1882'yi saymazsak, 1888 sonunda tamamen çökene kadar her yıl yaklaşık üç yaz ayını Sils'te geçirecekti.
Sils Maria'daki (hala) küçük köy, Sils Gölü ile Silvaplana Gölü arasında kalan toprak parçasına kurulmuştur; Engadin vadisinin yukarı tarafında, 2.000 metre yüksekliktedir. Vadinin üstünde her yönde Alpler yükselir. En nefes kesici dağ olan Corvatsch Dağı'nın etekleri köyden yürüyerek sadece on dakika uzaktadır. Nietzsche daha ilk görüşte Sils'e sevdalanmıştı:
"Manzaranın ihtişamı, köylülerin zor ve sade hayatı, ormanların düşünceli gölgeleri, göllerin turkuaz berraklığı, çevrelerindeki düz yürüyüş yolları, sadece sığırların ve kilise çanlarının bozduğu dingin sessizlik ve "fiziğinötesinde", dünya işlerinin üstünde ve ötesinde olma hissi."
Tek küçük penceresi bir köknarın gölgesinde kalan, koyu renkli, ışığı emen çam kerestesiyle kaplı Nietzsche'nin odası Durisch'in evinin ikinci katındaydı. Tek bir ispirto lambasıyla aydınlanan oda loş ve sobasızdı. Nietzsche bu odada her gün sabah beşte kalkar, bütün vücudunu soğuk suyla yıkar, bir saat kadar düşündükten sonra altı buçukta iki çiğ yumurta, küçük ekmekler, çay ve anasonlu galetayla kahvaltı ederdi.
Üç-dört saat -havaya ve sağlığına göre- yürüyüş ve düşünmeden sonra et ve makarnadan oluşan öğlen yemeğini yer, zaman zaman bir bardak da bira içerdi. Hiç değişmeyen yemeğini kaldığı yerden yüz metre uzaktaki Alpenrose Oteli'nde yer, öğlen kalabalığından kaçınmak için de daima on bir buçukta oraya varırdı. Üç ya da dört saatlik başka bir yürüyüşün ardından altı buçukta yediği akşam yemeği -yine her gün aynıydı- çay, iki çiğ yumurta ve (yöre köylülerinin başlıca besinlerinden) polenta ve anasonlu galeta yiyordu. Anlaşılan Nietzsche bu yaz hemen hiç meyve ya da sebze yememişti; bunun zaten hep şüpheli sindirimine korkunç etkileri olması muhtemeldir. Akşamları tıpkı Cenova'da yaptığı gibi yediden dokuza kadar karanlıkta sessizce oturuyor, böylece "manevi güçlerini" koruduğuna inanıyordu. Ardından yatıyordu.
Üç-dört saat -havaya ve sağlığına göre- yürüyüş ve düşünmeden sonra et ve makarnadan oluşan öğlen yemeğini yer, zaman zaman bir bardak da bira içerdi. Hiç değişmeyen yemeğini kaldığı yerden yüz metre uzaktaki Alpenrose Oteli'nde yer, öğlen kalabalığından kaçınmak için de daima on bir buçukta oraya varırdı. Üç ya da dört saatlik başka bir yürüyüşün ardından altı buçukta yediği akşam yemeği -yine her gün aynıydı- çay, iki çiğ yumurta ve (yöre köylülerinin başlıca besinlerinden) polenta ve anasonlu galeta yiyordu. Anlaşılan Nietzsche bu yaz hemen hiç meyve ya da sebze yememişti; bunun zaten hep şüpheli sindirimine korkunç etkileri olması muhtemeldir. Akşamları tıpkı Cenova'da yaptığı gibi yediden dokuza kadar karanlıkta sessizce oturuyor, böylece "manevi güçlerini" koruduğuna inanıyordu. Ardından yatıyordu.
Nietzsche Sils'e "kurtarıcı-mekanı" olarak bakıyordu: "Daha önce hiç görmediğim kadar sakin ve yoksul hayatımın şartından hepsi yerine geliyor ... beklenmedik ve hak edilmemiş bir armağan". Duruma bakılırsa bu tuhaf bir yargıdır, çünkü sağlığının muhakkak "aylar boyu berrak gökyüzü" gerektirdiğine karar vermişti zaten -bulutların eksik olmamasıyla ünlü dağ tepelerinde en son beklenecek şey her gün berrak gökyüzüyle karşılaşmaktı.
Gerçekten de Sils'teki ilk yazda bulutlar hiç eksik olmadı. Temmuz sıcak geçti, sürekli fırtına çıkıyordu. Nietzsche atmosferdeki elektriğin nöbetlerini tetiklediğini düşünüyordu; bu yüzden her fırtınayla birlikte bitkin düşürücü bir baş ağrısı ve mide bulantısı nöbetiyle yataklara düşmesi şaşırtıcı değildir. Ağustos, Engadin standartlarına göre daha çok soğuk geçti ve sobasız odasında mayasıl ağrısı çekmeye başladı. Eylül de çok kötüydü, kah yağmur yağıyor, kah fırtına çıkıyor, kah kar yağıyordu. Nietzsche eve gönderdiği bir mektupta Sils'in karının Haziran'a kadar erimeye başlamadığını, Temmuz ve Ağustos'ta bile yağabildiğini, bu yüzden Cenova'daki pek çok kış gününün Sils'teki yaz günlerinden daha ılık olduğunu yazmıştı. Medeniyetin merkezine çok uzak olduğundan, eskisi gibi annesine alışveriş listesi göndermeye başlamıştı. Başka şeylerin yanı sıra ondan Alman sosisi, ispirto lambası için fitil, fırça ve tarak, çörek, iğne ve iplik (anlaşılan yemek yapabildiği gibi dikiş de dikebiliyordu) istemişti. Ama her şeyden önce sıcak tutan eldivenler ve çoraplar istiyordu, çoraplar gelmeyince dokunaklı bir tarzda, " Çok üşüyorum: çorap! Bir sürü çorap! " diye tekrar yazmıştı.
Gerçekten de Sils'teki ilk yazda bulutlar hiç eksik olmadı. Temmuz sıcak geçti, sürekli fırtına çıkıyordu. Nietzsche atmosferdeki elektriğin nöbetlerini tetiklediğini düşünüyordu; bu yüzden her fırtınayla birlikte bitkin düşürücü bir baş ağrısı ve mide bulantısı nöbetiyle yataklara düşmesi şaşırtıcı değildir. Ağustos, Engadin standartlarına göre daha çok soğuk geçti ve sobasız odasında mayasıl ağrısı çekmeye başladı. Eylül de çok kötüydü, kah yağmur yağıyor, kah fırtına çıkıyor, kah kar yağıyordu. Nietzsche eve gönderdiği bir mektupta Sils'in karının Haziran'a kadar erimeye başlamadığını, Temmuz ve Ağustos'ta bile yağabildiğini, bu yüzden Cenova'daki pek çok kış gününün Sils'teki yaz günlerinden daha ılık olduğunu yazmıştı. Medeniyetin merkezine çok uzak olduğundan, eskisi gibi annesine alışveriş listesi göndermeye başlamıştı. Başka şeylerin yanı sıra ondan Alman sosisi, ispirto lambası için fitil, fırça ve tarak, çörek, iğne ve iplik (anlaşılan yemek yapabildiği gibi dikiş de dikebiliyordu) istemişti. Ama her şeyden önce sıcak tutan eldivenler ve çoraplar istiyordu, çoraplar gelmeyince dokunaklı bir tarzda, " Çok üşüyorum: çorap! Bir sürü çorap! " diye tekrar yazmıştı.
Nietzsche kendi kendine doktorluk etme çabalarını sürdürdü, çektiği dertlerin güç teşhis edilen bir beyin sorunundan kaynaklandığına ve kendi durumunu her doktordan daha iyi bileceğine inanıyordu. Ayrıca durumunu düzeltmenin anahtarının iklimin sağlık üzerindeki etkilerinde yattığını düşünüyordu -gittiği her mekanın yeni bir sağlık "deneyimi" olduğunu yazıyordu Elizabeth'e.8 Pierre Foissac'ın Meteoroloji (Meteorologie, 1 859; De La Meteorologie, 1 92 3 ) üzerine eserini okumuştu. Bu kitap başlığının aksine aslında hava basıncının ve atmosferdeki elektriği insan bedeni üzerindeki etkileriyle ilgiliydi, ama Nietzsche bu "bilimin" henüz bebeklik döneminde olduğunu üzülerek gördü. Katı günlük rejimine rağmen (ya da bu rejim yüzünden) sağlığı her zamanki gibi kötüydü. Sıklıkla günler boyunca mide bulantısı yüzünden hiçbir şey yiyemiyordu. Bütün yaz boyunca, "ölüm omuz başımdaydı" diye yazar Eylül sonunda Köselitz'e: Sadece on günü tahammül sınırları içinde geçirmişti ve nöbetler en az Basel'deki kadar kötüydü (orada bu nöbetler yüzünden profesörlüğü bırakmıştı elbette).
Nietzsche hiçbir başarı elde edememesine rağmen kendine doktorluk etmenin faydasına inanmayı sürdürdü: "İnsanlar iyi bir doktor olduğumu söyleyecek -üstelik sadece kendim için değil," diye ekliyordu, yeni çıkan Tan Kızıllığı'ndan bahsederken. Burada kastettiği şey, Sils'e yerleşmesinin kendi ruh doktorluğu bakımından büyük başarı olduğudur. Epikurosçu felsefenin öğrettiği gibi, bedensel acı, ruhun üstüne yükselecek, hatta hoş karşılanıp üretken bir hayata çevrilebilecek düşman kaderdir:
"Kuvvetlenmenin ve kuvvetlice kanat çırpmanın pek çok yolu var: azla yetinme ve acı da bunlardandır, bunlar bilgelik tasarrufuna ait yollardır," diye yazar Marie Baumgartner'e. Önemli olan ruh sağlığıdır ve Nietzsche Sils'in ruh sağlığına iyi geldiğini fark eder. "Oehlerlerin en sevimlisi" olan dayısı Theobald'ın kendini Salle'ye atıp intihar ederek ölümünün ardından annesini teselli etmek üzere gönderdiği mektupta, kendine dönerek şöyle der: "'Bunalımda' sözcüğünün bu kadar alakasız olduğu başka biri daha yoktur ... [beden] sağlığından çok daha ağır meseleleri dikkate almalıyım. "
...
Julian Young / Nietzsche
...
Julian Young / Nietzsche