Günümüzde nihilist nedir? Budalanın teki. Bir zamanlar pek revaçtaydı, isimler tanınıyordu, aktif olumsuzluk kara elmas gibi parlamıştı, acılar yaşandı, baskılar, odun ateşinde yakılanlar, tutuklamalar, delilikler, intiharlar. Fakat günümüzde, yalnız kişiliksizler ve mahzun müsveddeler tatlandırıcı ve hımbıl bir şeytana uyuyorlar. Zavallı adam bir çatlak olduğunu öğrenmiş ya da öyle olduğuna inanmıştır, dolayısıyla bütün hayat bir yıkılma sürecidir, tutunacak tek dal olarak buna inanır, bilinçli biçimde buna bağlanır ve kendini yıkar. Etrafı saran yoğun konformizmin pek işine gelir bu durum. İçki içer, boş boş dolaşır, ailelerin toplumsal piyasasında kötü örnek diye gösterilir, her şeyle dalga geçer, genel budalalık hoşuna gider, şikâyetçidir, sızlanır, saçma hikâyeler uydurur, alay ettiğini sanır, saçmalıklara ya da acıklı filmlere hayranlık duyar, Kuşkulu, içe kapanık, tutuk, cimridir; daima paradan konuşur ya da meteliksizlikten yakınır, her başarının altında bir kusur bulur, kadınları, dostlarını, kendisini rahatsız eder; üstelik bunu gergin ve hırçın bir biçimde yapar. Dilediği zaman kendini öldüreceğini söyler ama ihtiyarlar, çürür, gevezelikle vakit geçirir.
Bu bir kızsa erotik spiritüalist olur, aşk bakımından çıkış olmayan bir ideale saplanır, artistlere ateşli saçma mektuplar gönderir, gönderdiği mektupların zarflarına rujlu dudaklarının izini çıkarır, cep telefonlarına durmadan mesaj atar, inatçı ve ısrarcıdır, gerçeği inkâr eder, kendini anlaşılmamış bir tanrıça gibi görür, katılaşır, bayat genç kız cambazlığını sürdürür. Bu bir erkekse, yavaş yavaş kindar kızkurusuna dönüşür, maruz kaldığı haksızlıktan ve yenilgileri bıkıp usanmadan yineler, aynalara dehşetle bakar, gittikçe artan umarsızlığını gizler, herkesin kendisi gibi aptal, kötü, tembel, renksiz, iğrenç olduğunu düşünür. Her kim olursa olsun, onun mutluluğunu ve özgürlüğünü önlemeye çalışacaktır. Biraz yeteneği varsa, enayi olmadığını göstermek için o yeteneğini harcar. Hiç yeteneği yoksa, genellikle yoktur, herkesi suçlamaya kalkar. Erkek kıskanç, uyuz, kurnaz, dalavereci, yapışkan, can sıkıcıdır. Kız kıskanç, uyuz, kurnaz, dalavereci, yapışkan, can sıkıcıdır.
Erkek veya kız, ilişkiyi koparmaz, fırsatını bulup en iyi yerden sokmak için yaklaşır. Sokmak: çalmaktır. Sokmak: akrep gibi. Bunun için rahatsız edici birkaç söz ve kötü niyet kullanmak yeterlidir. Kendi alanlarında pek etkilidirler, eşref saatini beklerler. Erkek sabırla dul kalmayı bekleyen kadınların saflarına katılır; bu kadınların temel meşgalesi katlandıkları kocalarının ölümünü beklemektir. Budala nihilist elbette çok ahlâkidir, gerçek kötülüğü beceremeyeceğinden ilişkilerinde bütünüyle beceriksiz bir ahlâksız, çarpık, abuk sabuk, darmadağınık biri olur. Uyuşmaz, ödün vermez, küstahtır, şişinip abartan bir tiptir. Neden olduğu rahatsızlığın farkında bile değildir. Titizlikle hazırlanmış güzel sözcükler, sertlik, sahte sevinç, eski rahiplerin bile benzini attıracak bir engizisyon iradesi, işte seyredin onu, yapmacıklı, coşuyor, göz kamaştırarak parlıyor. Hayatı cehennemden ibaret olduğundan herkes o cehenneme dahil olmalıdır. Aslında ölmek, buna bir son vermek ister, yaşamanın ona yaraşmadığını düşünür. Gülerken çok güler, ağladığı işitilir. Birden özentili sesler çıkarır; bunlar aldatmayan (ah, bir kadın olsa, gerçek bir kadın, var olmayan bir kadın) seslerdir. Bir insan arar, kayıp insanın peşinde, kendi kuralı budur. Bir tane bulduğuna inanırsa, ondan bir daha ayrılmaz, pohpohlar, sinirlendirir, küçük kıskançlık oyunları oynar, soğuk davranırmış gibi yapar, tekrar sokulur, alaycı bir kompliman yapar, kan gibi, çok içlendiricidir. Aslında cinsellikle ilgisi yoktur, madem ki her şey cinselliktir. İyi niyete karşı kabalık.
Manyakça narsisizmi yüzünden, sanki hiçbir duyarlılığı, hiç bir doğal kavrayışı kalmamıştır. İç ezikliği duyar; bu yüzden doğal davranışın karşıtıdır. İlk başta kuşkucudur, ama gazetelerde ve dergilerde okuduğu her şeye inanır. Kokular, sesler, biçimler, renkler ve tatlar bilincinden uzaklaşır yavaş yavaş. Bir şeyler duyduğunu sanır, hiçbir şey işitmez. Okuduklarından hiçbir şey kalmaz aklında. Hatta gözleri görmez. Tat almak mı? Dili pas tutmuştur. Dokunmak mı? Elleri soğuktan uyuşmuştur. Koklamak mı? Burnunu çekip durur. Dans etmeyi hiç bilmez; hödüğün tekidir, aynı zamanda aşırı duyguludur. Çok alıngan, köle ruhlu, kinci, dalkavuk, ama zorba. Her şey onu tiksindirir, her şey kokuşmuştur, kendisi hariç her şey sahtedir, ama kendisinden de kuşku duyar. Hiçbir şeyin karşılıksız olmadığına inanmıştır, bu konuda çoğu kez haklıdır, ama yanılıyor. Bütün hayırlardan daha etkili bir evet vardır, hatta evetlerin çoğunluğu hayır olsa da. Kısaca, bizim budala kendisinden başlayarak her şeyi çekiştirir. Kutsal kitapların insanı kirlettiğine inanır; “maniheizm” (bu sözcükler N.‘ye ait, üstelik filozof “ahlâk hayata hayır der” demeye kadar götürür işi) zehirini almıştır.
Bunun karşılığında bize gereken:
"Kısa, ani, gözünün yaşına’ bakmayan mutluluk.“
Yani:
"Kanatlanmış ayaklar, zekâ, coşku, iyilik, büyük mantık, yıldızların dansı, zihinsel taşkınlık, Güneşin titrek ışığı - deniz perdahlanıyor - eşsiz güzellik.”
Burada, erkek ya da kadın budala omuzlarını silker, onun için bu sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Hatta bu kadın ya da erkek sözleşmiş gibi bu sözleri gülünç bulur. Anne babaları ya da büyükbaba ve büyükanneleri gibi, köylüler, proleterler, burjuvalar ya da küçük burjuvalar gibi Pavlovcu cinsel refleksleri birden anti-aristokratik tepkiye dönüşür. Kaldı ki “özünde aristokratik olan"ın yaradılış ya da kalıtımla hiçbir ilgisi yoktur.
Peki, 'aristokratik’ olan nedir?
Şöyle: "Bir kelimeler mozaiği; öyle ki mozaiğin içinde her kelime ses kalitesi, cümle içindeki yeri, anlamıyla bütünün içinde sağa ve sola doğru etki yayar; işaretler enerjisinde maksimum noktaya ulaşan işaretlerin sayı ve yayılım bakımından minimumu.”
Okudunuz mu? Evet, hayır. Ne diye okunacak bir şeyler olsun? Emin misiniz?
N.nin bir zaafı: okunmamaktan endişe duymak.
N*: Nietzsche
*
Philippe Sollers