Michelangelo'nun yaklaşık beş buçuk metre yüksekliğindeki mermerden heykeli Davut. (yapımı, 1501 - 1504) Floransa'daki Akademi Galerisinde duran bu heykelin yanındayken heykeli seyreden insanları gözlemlemek neredeyse heykelin kendisine bakmak kadar enteresan oluyor. Orada şunu fark ettim: Kadınlar heykele rahat rahat bakarlarken erkekler böyle bakamıyorlar. Göründüğü kadarıyla hem erkekler hem de kadınlar heykeli heyecan verici buluyor: ama erkeklerde endişe belirtileri görülüyor. Tabii ki şöyle basit bir gerçek var: Heykel çoğu erkeğin çıplakken baktıkları aynada gördüklerinden çok farklı bir şey. Ama erkeklerin kendilerini yetersiz hissetmelerinden başka bir sorun var burada. Michelangelo sanki Davut'un bedeniyle karşılaşmaktan haz duymalarını ister seyircilerin. Kocaman. kahraman, fiziksel olarak mükemmel, hiç kuşkusuz teknik bir şaheser ve -hepsinden önemlisi- son derece cinsel.
Michelangelo'nun bizim görmemizi istediği şey Davut'un cinselliğidir: fakat Davut'un erkekliğinin
göstergesi olarak değil, bizatihi hoş bir görüntü olarak. Bir kaide üzerinde duran figürü görebilmeleri için seyircilerin kafalarını kaldırmaları gerekiyor. Heykelin ebadı göz önüne alındığında. içinde bulunduğu mevcut mekan biraz dar; seyirciler bir bakışla bütün figürü göremiyor ve gözlerini hareket ettirmeleri gerekiyor. Tepeden tırnağa incelemek gerekiyor; ve orta yerde durduğu için de seyirciler etrafını dönerek her açıdan bakabiliyorlar heykele. Cilalı beyaz beden seyredilmek için orada ; bu bir gösteri ve heykelin gücü içine konduğu düzenekle -müzenin. içinde bakılacak başka hiçbir şeyin bulunmadığı ayrı bir galerisi- iyice doruğa çıkıyor.
Eğer bir erkek seyirci gözlerini Davut'un heykelinden çevirecek olsa rahatsız olduğunu kabul etmeye ve bununla yüzleşmeye itiliyor: öte yandan bakacak olsa bu defa da normal koşullarda bakılamayacak
bir şeye bakmış oluyor. Erkekler soyunma odalarında gözlerini nereye dikmeyeceklerini ta en başından öğreniyorlar ve dolayısıyla da bu tür noktalara bakmamak için (ya da en azından bakarken
yakalanmamak için) bilinçli olarak uzaklaşıyorlar. Sözün kısası. Davut'un huzurundayken birçok erkek nereye bakacağını ya da nereye bakmayacağını bilemiyor. Michelangelo bizde bakma isteği yaratmakta son derece usta. ama bizler bakmakla bir tabuyu itiraf etme ve en azından kısmen de ihlal etme durumunda kalıyoruz.
Gerçekten de kültür her ne kadar hiç olmazsa bugün için bedenlerini hemcinslerine ve özellikle de kadınlara teşhir etmelerini istese de. erkeklerin hemcinslerinin bedenine bakmaktan keyif almalarını yasaklıyor. Eskiden beri ve hala bugün için de en arzulanır ve mükemmel beden örneği hayattan değil sanattan alınıyor; hayır Davut'tan değil, onun eski dünyadaki, Eski Yunan ve Eski Roma'daki atalarından. Ne var ki, bu ilk örneklerdeki bir gıpta ve arzu nesnesi olarak erkek bedeni aynı zamanda bir çelişki nesnesi. belirgin biçimde fiziksel olarak tezahür eden bir çelişki nesnesidir. Bir görüntü olarak, sanat eserlerindeki -ve dolayısıyla da, öyle görünüyor ki, hayattaki- ideal erkek bedeni fiziksel ve ruhsal kahramanlık anlayışını kadınlara nadiren yakıştırılan bir cismani durumla ruhsal erdemi bir araya getiriyor. Öte yandan bütün sanat tarihi boyunca "ideal'" olarak tasarlanan erkek bedenleri ısrarla ve paradoksal biçimde kadınsı özelliklerle yoğrulmuştur.
Gerçekten de kültür her ne kadar hiç olmazsa bugün için bedenlerini hemcinslerine ve özellikle de kadınlara teşhir etmelerini istese de. erkeklerin hemcinslerinin bedenine bakmaktan keyif almalarını yasaklıyor. Eskiden beri ve hala bugün için de en arzulanır ve mükemmel beden örneği hayattan değil sanattan alınıyor; hayır Davut'tan değil, onun eski dünyadaki, Eski Yunan ve Eski Roma'daki atalarından. Ne var ki, bu ilk örneklerdeki bir gıpta ve arzu nesnesi olarak erkek bedeni aynı zamanda bir çelişki nesnesi. belirgin biçimde fiziksel olarak tezahür eden bir çelişki nesnesidir. Bir görüntü olarak, sanat eserlerindeki -ve dolayısıyla da, öyle görünüyor ki, hayattaki- ideal erkek bedeni fiziksel ve ruhsal kahramanlık anlayışını kadınlara nadiren yakıştırılan bir cismani durumla ruhsal erdemi bir araya getiriyor. Öte yandan bütün sanat tarihi boyunca "ideal'" olarak tasarlanan erkek bedenleri ısrarla ve paradoksal biçimde kadınsı özelliklerle yoğrulmuştur.