Jean-Leon Gerome'un son derece fallus merkezli oryantalist imgesi Yılan Terbiyecisi, o zaman için, çocukların özellikle sorunlu bir şekilde cinselleştirilmesine, yani homoerotikleştirilmesine
gönderme yapıyor. Bir oğlan çocuğu dimdik -hatta, bacakları sıkıca birleştirildiği için dingil gibi- ayakta duruyor ve eril cinsel iktidarın en basmakalıp ruhsal fantezilerinden biri olan kocaman bir yılanı tutuyor: sütunlu formların, düz ve keskin çizgilerin hakim olduğu bir kompozisyonda gerçekleşiyor bu olay. Hepsi de erkek olan resimdeki figürlerin neredeyse tamamının elinde ya bir değnek ya bir kılıç var ya da üflemeli bir çalgı. Arkadaki duvarın ortasına ise erkek cinsel organlarının ana hatlarını çağrıştıracak şekilde bir kalkan ve mızrak yerleştiriyor Gerome: birlikte çizilen bu iki figür, resmin konusunu haykıran sözel olmayan bir etiket hizmeti görüyor
adeta.
Bir istisna -ayaktaki oğlan- dışında erkeklerin tamamı koyu esmer tenli. Onlara göre açık renkli olan ve dolayısıyla da dikkatimizi çeken bu istisna, resimdeki figürler içinde tam anlamıyla cinselleştirilen tek figür. Oğlan cinsellik demek; ayrıca. duruşundaki ve tuttuğu yılandaki fallikliğe rağmen, kadınsılaştırılmış. Oğlanın kalçaları görsel bir fetiş haline getirilmiş. Resimde sağdan giren ışığı en iyi alan yer olan çocuğun kalçaları dikkatin odaklandığı ve gözlerin mıhlandığı yer hal ine geliyor.
Bir istisna -ayaktaki oğlan- dışında erkeklerin tamamı koyu esmer tenli. Onlara göre açık renkli olan ve dolayısıyla da dikkatimizi çeken bu istisna, resimdeki figürler içinde tam anlamıyla cinselleştirilen tek figür. Oğlan cinsellik demek; ayrıca. duruşundaki ve tuttuğu yılandaki fallikliğe rağmen, kadınsılaştırılmış. Oğlanın kalçaları görsel bir fetiş haline getirilmiş. Resimde sağdan giren ışığı en iyi alan yer olan çocuğun kalçaları dikkatin odaklandığı ve gözlerin mıhlandığı yer hal ine geliyor.
Burada doğrudan doğruya mıhlanmış bakışlara gönderme yapılıyor. imge bakmaya dairdir. imgenin içindeki seyircilerin önüne çerçevenin dışındaki seyircilerden farklı mönüler konuyor. Dikkatlerini çocuğa yönelten içerideki seyirciler onun kaldırdığı yılanla, yani dev fallus simgesiyle ilgileniyor gibi duruyor. Ama ayrıcalıklı bir bakış açıları olduğu için istedikleri anda "gerçek" şeyi de görebilirler. Resmin dışındaki seyirciler ise çocuğun poposuyla "vaat" edilenler yüzünden saklanan şeyi görmek ister bir duruma sokuluyor. Arzu, sahip olmaktan değil de hayal etmekten duyulan haz olarak
yansıtılıyor.
Yani, oğlanın öne çıkarılan poposu Gerome'un bizden esirgediği görüntünün hayali ikamesi haline geliyor ve bu şekilde de Gerome bize daha fazla şeyler aratıyor: yani ressam olarak sahnenin içine de giriyor. Ne var ki imgenin ister heteroseksüel isterse de homoseksüel olsun yetişkinlerin çocuklara cinsel arzu duymalarına ilişkin içerimleri şöyle dursun, burada gözlerimizi dikmemiz istenen görüntü bile gerek Viktorya döneminin ahlak kuralları tarafından gerekse de Batı Avrupa'da iyice yayılmış olan eşcinsel nefreti yüzünden yasaklanan bir şeydir. Başka bir deyişle bu görüntü zımnen bir tabudur. Ama temsil edilen konunun "biz"e değil de başka bir ırka ait bir konu olması seyircilerin seyrine meşruiyet sağlamaktadır. Durum böyle olunca seyirciler hem görüntünün zevkini çıkarıp hem de resimdeki kültürel ve ahlaki rezalete ağızlarına geleni sayabilir. Tipik oryantalist nü, Linda L'ochlin'in işaret ettiği gibi, yalnızca gözde konusu olan harem kadınlarının cinsiyetinden dolayı değil, aynı zamanda atıfta bulunulan hayali coğrafyanın gizeminden -kültürel anlayışa göre gizemlilik kadınsı bir özelliktir- dolayı da kadınsı olan bir cinselliğin ayrıcalığını sahiplenir.
yansıtılıyor.
Yani, oğlanın öne çıkarılan poposu Gerome'un bizden esirgediği görüntünün hayali ikamesi haline geliyor ve bu şekilde de Gerome bize daha fazla şeyler aratıyor: yani ressam olarak sahnenin içine de giriyor. Ne var ki imgenin ister heteroseksüel isterse de homoseksüel olsun yetişkinlerin çocuklara cinsel arzu duymalarına ilişkin içerimleri şöyle dursun, burada gözlerimizi dikmemiz istenen görüntü bile gerek Viktorya döneminin ahlak kuralları tarafından gerekse de Batı Avrupa'da iyice yayılmış olan eşcinsel nefreti yüzünden yasaklanan bir şeydir. Başka bir deyişle bu görüntü zımnen bir tabudur. Ama temsil edilen konunun "biz"e değil de başka bir ırka ait bir konu olması seyircilerin seyrine meşruiyet sağlamaktadır. Durum böyle olunca seyirciler hem görüntünün zevkini çıkarıp hem de resimdeki kültürel ve ahlaki rezalete ağızlarına geleni sayabilir. Tipik oryantalist nü, Linda L'ochlin'in işaret ettiği gibi, yalnızca gözde konusu olan harem kadınlarının cinsiyetinden dolayı değil, aynı zamanda atıfta bulunulan hayali coğrafyanın gizeminden -kültürel anlayışa göre gizemlilik kadınsı bir özelliktir- dolayı da kadınsı olan bir cinselliğin ayrıcalığını sahiplenir.
*
Richard Leppert
*
Jean-Leon Gerome:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder