İŞSİZLİK KÖTÜ ŞEY VESSELAM !

(İzmir / Karşıyaka)

Çoğunlukla dergilerden beslendiğim, zengin çeşitlilikte okumalar yaptığım bir ay geçirdim. Çanakkale'ye, mezuniyet işlemlerimi yapmak üzere gittiğimde Çomü Kütüphanesi'nin süreli yayınlar arşivinde, başlangıcı kırklı yıllara değin uzanan Tercüme dergisinden, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi'ne; Yeni Dergi'ye; Oluşum'a; Yeni Ufuklar'a; Adam Sanat'a kadar pek çok dergiyi taradım, eski okumalara yeni notlar ekledim: sararmış, tozlu sayfalar arasında unutulmuş yazı ve çevirileri okuma ve görme imkanı buldum.* 

*(Yukarıda saydığım dergilerle beraber Cumhuriyet tarihi boyunca çıkmış on yedi derginin  -Adam Öykü (1970-1996) Adam Sanat (1972-1980) Cep (1970-1980) E (1972-1974) Gündoğan Edebiyat (1986-1994) Nar (1986-1987) Oluşum (1981-1985) Papirüs (1989-1995) Tercüme (1975-1979) Yansıma (1975-1980) Yazko Çeviri (1983-1986) Yazko Edebiyat (1982-1984) Yeni Dergi (1971-1978) Yeni Ufuklar (1975-1986) Yenilik (1986-1988) Yusufçuk (1978-1984)- içeriklerinin dökümüne Hacettepe Üniversitesi'nce hazırlanmış siteden ulaşmak mümkün: www.edebiyatdergileri.hacettepe.edu.tr/kunye/ ) 

Çomü Kütüphanesi'nde yukarıda adı geçen dergilerin hemen hepsi belirli sayılarda mevcuttu ve daha önce hiç haberdar olmadığım bu dergilerle karşılaşmak heyecan verici oldu. Çok değerli özel sayılar vardı içlerinde (Mektup, Günlük, İntihar Özel sayısı gibi). Blogda bu ay hem dergi sayfalarından kimi yazıları, hem de bu ay okuduğum kitaplardan düştüğüm notları paylaşıyorum.

Baudelaire, Nerval, Bacon, Pavese, Goya, Van Gogh, Sartre, Camus ve Nietzsche başlıklarını da boş bırakmadım bu ay: Emma Goldman'ın otobiyografisi Hayatımı Yaşarken'de yer alan parçada, Nietzsche'nin sevgilileri nasıl birbirine düşürebildiğini göreceksiniz:   https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/nietzsche.html  Nedim Gürsel'in Yeni Dergi'nin Ekim 1973 sayısında yayınlanan Pavese üzerine incelemesi, aynı yıllarda Tezer Özlü gibi Pavese'nin derinlerine sokulmuş, ona tutkuyla bağlanmış bir başka yazarla karşılaştırdı beni: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/pavese.html Belki bu tutkunun izlerini Gürsel'in Yeni kitaplarından Bana İtalya'yı Anlat'ta takip edebiliriz: www.kitapyurdu.com/kitap/ bana italyayi anlat


Fotoğraf başlığında James Nachtwey ve Sebastiao Salgado yer alıyor. Öncelikle James Nachtwey'in War Photographer belgeselinden paylaştığım video ve yazılar var. En az Sebastiao Salgado'nun fotoğrafları kadar çarpıcı olan Edouardo Galeano'nun Salgado Fotoğrafları yazısı,  https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/sebastiao-salgadonun-fotograflar.html her iki fotoğrafçının ted'de yaptığı konuşmalar yer alıyor. Her iki fotoğrafçıyı da yaşamları boyunca en çok etkileyen olay Ruanda katliamı olmuş. Salgado'yu tanımak için Wim Wenders belgeseli Toprağın Tuzu'nu (The Salt of Earth), Nachtwey içinse War Photographer'ı izlemenizi şiddetle öneririm. Nachtwey'in Ted'deki etkileyici sunumu da Nachtwey'le tanışmak için kısa ve iyi bir başlangıç olabilir: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/james-nachtwey.html

Bunun dışında Andre Kertesz in Paris videosunda Kertesz'le Paris'te kısa bir fotoğraf yolculuğuna çıkıyor, yolda Robert Doisneau'yla karşılaşıyorsunuz: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/andre-kertesz-in-paris.html Sırf Kertesz'in yürürken pardesüsünün içinden makinesini çıkarıp fotoğraf çekişini görmek için bile izleyin derim.

Goya'nın Üç Mayıs İnfazı resmi üzerine blogda pek çok yazı paylaşmıştım, ama bir de onu Picasso'nun gördüğü gibi görün; Goya, Guernica'yı görseydi ne derdi? diye soruyor Picasso:  https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/goya-v-picasso.html

Brancusi ve Giacometti ile birlikte odağımdaki bir başka heykeltraş Henry Moore'un üç yazısı: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/henry-moore.html ve kübist ressam Braque'nin defterlerinden parçalar: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/braque.html ve okumakta her zaman usanç bulduğum Cioran'ın Sıkıntı ve An başlıklı iki yazısını da paylaştım:

https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/sknt.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/an.html

Susan Sontag'ın Sado-mazoşizm ve Nazizm başlıklı yazısını Rifensthal'i anlattığı bir yazıdan aldım: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/sado-mazosizm-nazizm.html Çevirisini dört gözle beklediğim on pornography kitabı zamanla bu konularda çok daha geniş açılımlar sağlayacaktır.

"Bağlanma" konusu edebiyatta artık eskimiş bir tartışma olsa gerek. Ama ben Sartre'ın Bulantı'dan Sözcükler'e uzanan düşünce çizgisini önemsiyorum ve Değişen Sartre başlıklı yazıyla birlikte bağlanma konusunda üç yazı paylaştım:

https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/degisen-sartre.html


Virginia Woolf'un günlük yazmak, Albrecth Goes'in Mektup yazmak üzerine iki açımlayıcı yazısı ve Amiel'in günlüğünden son sözlerine uzanan yeni parçalar:

https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/gunluk-tutmak-virginia-woolf.html

ve Walt Whitman'ın günlüğünden iki etkileyici parça beni bu koca yürekli adama yine hayran bıraktı: 

Whitman'a şiirlerinden aşinaydım ama günlüğünden bu iki parçayı okuduktan sonra, yıllar sonra (yüz altmış beş yıl sonra!) bulunan romanı Jack Engle’in İbretlik Hayat Hikayesi'ni (Ülke İnce çevirisinden, Tekin Yayınları) bir an evvel okuma arzusu duydum. Bu ay ayrıca Federico Garcia Lorca şiirleri okudum: Lorca'nın yapıtına az ya da örtülü olarak yansıyan eşcinselliğini Whitman için yazdığı olağanüstü od'da açıkça görmek mümkün: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/walt-whitmana-od-lorca.html


Birkaç sene evvel Lorca'nın öldürülüşüne ilişkin yeni bir bilgi çıkmış, Lorca'yı öldüren askerin iki kurşunu da eşcinsel olduğu için sıkmış olduğunu öğrenmiştik. (İbnenin götünde iki delik açtım!) Bu bilgiyle birlikte Hem Yüksel Arslan'ın Lorca arture'sini, hem de Lorca'nın Karanlık Ölüme Gazel şiirini paylaştım: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/karanlk-olume-gazel-lorca.html



Blogda iki de mektup örneği yer alıyor. Emily Dickinson'a ait olan mektup Batur'un deyimiyle çığlık mektuplardan: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/emily-dickinsondan-mektup.html (Bu mektup ile birlikte Terrence Davis'in Emily Dickinson'ı anlattığı A Quiet Passion filmini izlediğimi, bir yere kadar keyifli olan teatrelliğinin sıkıcılaşmaya başlamasından ve beni kafamdaki Dickinson imgesinden uzaklaştırdığı için hoşlanmadığımı belirteyim. Keza bunun gibi bu ay içinde izlediğim Giacometti'yi anlatan Final Portrait'i de benzer bir sebeple beğenmedim. Usta oyuncu Geoffrey Rush Giacometti'ye fiziksel benzerliği nedeniyle bu rol için biçilmiş kaftan olsa da Türkçe'de de yer alan James Lord kitabından (Bir Giacometti Portresi, Nisan yy) yola çıkarak çekilmiş filmi sevemedim. Vincent Cassel'in Gauguin'i canlandırdığı merakla beklediğim Fransız yapımı Gauguin'se felaketti.)

Hart Crane'e ait mektup babasına yazılmış: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/hart-craneden-mektup.html  Bu mektubu okuduktan sonra, Hart Crane'in acı yaşamını da düşününce, (34'ündeyken bir gemiden denize atlayıp yaşamına son veriyor), biraz keyiflenmek için "İşsizlik kötü şey vesselam" diye başlayan İşsizlik isimli Orhan Veli öyküsüne sıçrayın derim: 


Bütün bu yazılar, blog için ayırdığım bu küçük seçki bir özdeşlik ilkesine dayanıyor elbette, son zamanlardaki haleti ruhiyemden de büyük ölçüde besleniyorlar: öyle ki paradan söz edince sevgi sözcüklerinin bittiğini gördüm. Celine, Gecenin Sonuna Yolculuk kitabını yazma gerekçesini "Eugene Dabit bir kitap yazmış ve kendine bir daire almıştı, bense kiramı ödemekte korkunç zorlanıyordum, neden ben de bir kitap yazmıyorum diye düşündüm ve böylece yazmaya koyuldum diye açıklıyor...(sic) :https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/gecenin-sonuna-kadar-celine.html  “Nasıl yapabiliyorsam, ne zaman yapabiliyorsam, nerede yapabiliyorsam yazıyorum. On iki yaşımdan bu yana hiç kesintisiz kendim kazanmam gereken yaşamım boyunca (savaşın dört yılı dışında), beni kullananlardan zaman çaldım, kişisel tasarılarımı gerçekleştirmek için ekmeğimi kazanırken zaman çaldım. Her zaman kaçak olduğum gibi yazıyı da kaçarak yazdım. İşte böyle çalıştım, hep gündelik yaşamdan saatler aşırarak; koca kitaplarımı böyle yazdım..."

Aruoba'nın  93'te Cumhuriyette yayınlanan Edip Cansever üzerine yazısı 
https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/edip.html, Bilge Karasu'nun tekrar tekrar okuduğum şiiri çeşitlemeli korku'su: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/cesitlemeli-korku-bilge-karasu.html ve Enis Batur'un şair yönünün irdelendiği ve kendi sesinden şiirlerini dinleyebileceğiniz 2002 yapımı Ücra, Enis Batur belgeseli yer alıyor blogda: https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/ucra-enis-batur-blgeseli.html Enis Batur'un Felsefe ve Edebiyat üzerine, düşünme diliyle yazınsal dil arasında yaptığı ayrım önemli:  https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/felsefe-edebiyat.html



 "Dünya çok büyük ve gezmek için bin ömrün yetmeyeceği olağanüstü diyarlarla dolu." https://kaotikbenlik.blogspot.com.tr/2018/04/rimbaud.html


Öyleyse,

"Çabuk! Var mı başka yaşamlar?"






Olmayan dostlara,
selam ve sevgilerimle



* Fotoğraflar genellikle bütün bir öğleden sonraları 
pineklediğim yer olan Cafe Quartet'ten. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder