Pek az kitap Gecenin Sonuna Yolculuk'unki gibi bir kavrayış gücüne sahiptir. Sıkı bir kavrayış gücü: yoksulluğun, savaşın, umarsız hastalığın, ölümün açımlanması. Cümle odaklanıyor, her yeri didikliyor, hiçbir şeyi bağışlamıyor. Gezen ve de olağanüstü ölçülerde değişken bir kavrayış gücü: Okur Clichy meydanından yola çıkıyor, kendini ata binmiş, türlü katliamın ortasında buluyor, ardından bunaltıcı Afrika'ya gidiyor, Afrika’dan sonra New York’ta, Detroit’te kayboluyor, sonra bir kez daha Paris yörekentine geri dönüyor (Celine’in yörekenti, Cehennemin o daracık çemberi!), daha sonralarıysa Toulouse dolaylarında, ve sonunda da başkalarına pek benzemeyen bir psikiyatri kliniğinde. Başlangıç noktasında da varış noktasında da ölüm var. Boşluğa uzanan sonsuz gecenin senfonisi.
Celine’in soyut kahramanı her zaman yollarda olan, Chaplin ile Kafka arasında, ama onlardan daha sert bir adam, onu burada yeniden keşfedeceksiniz; şaşkın, kurnaz, yitik, sersemlemiş, her yerden saldırıya uğrayan, ama öte yandan aklı başında, saçmalığı, aptallığı, korkunç ve gülünç bir kâbusa tanık olan bir dünyada evrensel kötülüğü hiç durmadan sorgulayan bir adam. [...]
Celine yüzyılın gerçeğini dile getiriyor: gerçek olan neyse onu, çürütülemez, cılız, canavarsı, ara sıra da danseden ya da katlanılabilen gerçeği.
Yolculuk yeniden başlıyor. Gecenin içindeki ışıltılar da.
Philippe Sollers
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder