İnilir, çıkılır, koruluklar, ovalar geçilir ve Alplerin karlı dorukları parlar her zaman, Güzel bir kaldırımda ilerliyoruz tan sökerken, birçok kapılardan geçiyoruz... derken, Bern'deyiz. Kuşkusuz İsviçre’nin en güzel kentinde.
İşte gezgin Nerval, gazeteci Nerval bu. İsviçre’yi dolaşıyor ve şehirden şehire, tepeden vadiye, posta arabasından ırmak kayığına bizim için izlenimlerinin günlüğünü tutuyor. Yer ve zaman olarak doğru bir günlük. Bu izlenimlerde düzeltilmiş, tepkisel hiçbir şey yoktur; izlenimler birbirini izler sadece. Dağ bayır, inilir çıkılır, duraklanır, bir komşuyla tartışılır, yenilir içilir, yatıp uyunur ve hareket edilir sonra. Tek bir hareket yasası vardır burada, o da yasanın yokluğudur, talihe ve zamana boyun eğilir. ‘Talihe bağlı olmayı seviyorum biraz' diye yazar Nerval, başka bir yerde de şöyle der: “Ülkenin yollarını göstermek istiyorum sadece, arabaların yalnızlığını, şu anda şurda burda konuşulan, yapılan, yenilen şeyi anlatmak istiyorum.” Şu an, işte yolculuğun zamansal birliği. Fıkralar, turistik bilgiler, betimlemeler, eğlenceli düşünceler, anlatı bütün bunları kopuk kopuk ve geçici bir gerçekliğin özünü açıklamak isteyen bir şimdi’de toplar. Hiçbir izlenim filizlenmesi, duygu ya da metaforun işin içine karıştığı iradeli hiçbir duyum yoktur orda. Nerval imge toplamak için gezer, bunu kendisi söyler bize. Şurda burda, incelikle ve ustalıkla konuşmalara ve görünümlere dalıp gider. Hep yeniden başlanmış bir alanı kat eder, bıkmadan.
Dalıp gitme durur bazan, şurda burda bir burada olur, duyumlar düzenlenir, bir panorama oluştururlar. Bir anın aydınlığında, onları söylenir söylenmez anlamak yerine, gezgin olayları kendi karşısında belirler ve onlara bütünüyle sahip olur. Devinimsiz, yayılmış manzara planları birbiri üzerine çözülürler o zaman. “Scutari (onun resmi), mavi dağların ayırdığı ufukta, uzakta,” İstanbul “ufukta, uzaktan parlıyor”, “çocukların, ışıkların karşısında gezdirdiği iğne pikeleri resmini anımsatıyor, profili iyice belirirken...” Yolculuk hikâyeleri benzer sembollerle doludur: Gerçek orada derinliği olmayan bir çizgi sanatı (grafizm) olarak saptanır, çizgi ve noktalar her madde ya da form kaymasını önler, açık bir ufuk uzaklığın sınır işaretlerini belirler. Bu kesip ayırma o kadar kusursuz başarılmıştır ki manzaranın bütün gerçekliği manzarada yitip gider sonunda. Bir yüzeyle Önceden sınırlanmış olan görünüm bir profile indirgenir. Bir kaleydoskop (çiçek dürbünü) estetiğinden sonra, Nerval bir kartpostal sanatı önerir bize.
Bu sanat özü bakımından olumsuz nedenlerle çözümlenmeyi hak ediyordu: O, bize Nerval olmayan, dahası bir tür Nerval-karşıtı bir kişiliği betimler. Aurelia'nın girişini yeniden okursak, onun yolculuğunun gerçek nedenini bulabiliriz: Nerval iyileşmeye çalıştığı için yolculuklara çıkar. Akıl hastanesinden çıkar çıkmaz karadüşlerini unutmaya çabalar, bunun için de yeni bir insan olmaya yönelir. Herkes gibi, sıradan, zararsız bir izlenim vermeye çalışır. Çılgınlığının bir rastlantı, artık aşılmış bir durum olduğuna hem kendini, hem dostlarını inandırmak ister. Olmadığı şey olmaya çabalar çılgınca:
Kendimi bir sevinç kaynağı, tasasız biriymiş gibi gösteriyordum, dünyayı dolaştım, değişik ve geçici heveslere kapıldım delice; özellikle uzak toplulukların giysilerini ve garip adetlerini seviyordum: böylece iyiliğin ve kötülüğün koşullarını, deyim yerindeyse bizim için duygu olan şeyin sınırlarını biz öteki Fransızlar için değiştirebileceğimi sanıyordum.
Asıl itiraf: Turist kursları, dünya sevinci, gazeteci heyecanı yüzeysel bakışlar, ani hevesler, vb... bütün bunlar demek ki bir sağaltımla ilgiliydi. Gezgin Gerard gösteriş yapıyordu, normal olmaya zorluyordu kendini. Kendinde bir geçişimi gerçekleştirmek, duyarlığının yapılarına kadar da değişmek istiyordu. Ancak, ne duygu, ne de gerçek varlık onu o kadar kolayca değiştirmeye, dönüştürmeye izin veriyordu. Saplantı, gerekli bir incelikle hemen gösterdi kendini: Doğuya Yolculuk iyi okunursa bu saplantının her sayfada kendini gösterdiği görülür, Nerval’in, bu saplantının en kesin şekilde önlendiğine inandığı sayfada bile belli olur bu.
Bu saplantı bazan olumsuz bir şekilde, bir can sıkıntısı, bir boşluk şeklinde gösterir kendini. Hakikaten gerçek hissedilmiş olmak için bir şey gerçekliğe uymamaktadır: Bu şey belki şaşırtma yeteneğidir. “Üzerine gidilen kimi saplantılar ne kadar dikkat çekici olsalar da, onun imgelemi tamamen sarsılmaz bundan, bu saplantılar uyuşturucu ve olağanüstü bir şey sunarlar ona...” İmgelemde, bellek ya da edebiyatta, her şey daha önce yaşanmış olduğundan, bilinen her ülke onun sıradan bir görüntüsüne indirgenebilir. Mısır’a ya da Türkiye’ye doğru yola çıkmak neye yarar o zaman? Gerard, Theo’ya, tadını çıkarabileceğimiz en iyi yer Paris’tir, diye yazar. En güzel manzara, keşfini ve alayını önceleyen bütün betimlemelerle önceden gerçekliğinden uzaklaşmış olur, bundan dolayı gazeteci Nerval, bu manzaranın ayrıca bir betimlenmesini sağlayabilir ancak, yani daha da bayağılaştırılmasına, uzlaşımı güçlendirmeye katkıda bulunur.
Sonunda, bu bayağılık izlenimi bir klişe-evren, bir tiyatro dünyası görüşüne varır. Gerçeklik, gerçeklik komedisinin oynandığı dekordan başka bir şey değildir artık. Böylece, hiçbir şeyin gerçek olmadığı Baden-Baden’de: “Budanmış bu ağaçlar, boyanmış bu evler, bu dağlar, çerçeveye gerilmiş büyük tuvaller...”. Ya da “sürülerin ülke geçiminin bir parçası olduğu ve hükümet tarafından gözetildiği” Lichental’de. Ve Lozan’ın karşısında, “karlı tepeler (bir) opera görünümünü taçlandırır”, “İsviçre doğasının basmakalıp sureti budur tamamen” Münih, badanalı duvarlarıyla, gerçek bir operet kentidir, palyaçolar orada “gerçek komedi palyaçolarıdır...” Kusursuz turizmin şanssızlığı şudur: Her şey komik ya da anlamsız olur. Tehlikesi olmayan dünyanın etkisi de olmaz. Orada tek ve silik bir uzlaşımla hareket edilir, bir görünüşler dünyasında, “solgun bir ufka” doğru devinilir.
Ama yine de öyle görünüyor ki, bu görünüşü ortaya çıkarmak, bu görünüşte salt bir ortaya çıkışı vurgulamak, yüzeyin ya da örtünün altında, Nerval’in muhteşem bir şekilde canlı bir gerçekliğin simgeleri, tram adını verdiği her şeyin altında, bu tiyatro dünyasının yeniden bulunacak gerçek bir dünya olmadığını onaylamak, yetiyor. Bu ihbar ve aşma yöntemi Nerval’ci yolculuğun her anında yeniden meydana gelir: ikiyüzlülüğünü, tuhaf etkili karakterini onun gazeteci üretimine yansıtan yöntem budur. Çünkü fıkra yazarı ya da libretto yazarı görüntüsü altında, her an gerçek Gerard, Aurelia’nın, Chimeres'in, ya da doktor Blanche’ın Gerard’ı gösterir kendini. Sözcüklerinin, davranış ya da coşkularının her birinde, daha derin, daha bütüncül olan aynı yazar değildir hiç.
Örneğin, duyum ve anlar koleksiyonunun, gezgin Gerard için bir doğu araştırmasına, “bir ülkeler ve raslantılar şiirine" nasıl dönüştüğüne bakalım. Üzerinde dalıp gittiği bu yüzey, azalan ve başka imge ve gerçeklik katmanları yüzeyinin altında görünmesine izin veren yüzey budur işte. Cenevre Gölü Napoli Körfezi’nin “zayıf bir İmgesi” olur; her nesne bir başka nesne araştırmasına götürür, dünya çukurlaşır, an aralanır. “Şimdi’nin kabuğu altında” geçmişin imgeleri yeniden doğar, geleceğin serapları çıkar ortaya. “Dingin ufukların ötesinde, anılarımda ışıldayan ve tozuyan bu uzak serabın şaşkınlığını duyuyorum her zaman...” Ve çok açık bir ufuk çizgisi, bu kavranılmaz alevin göz kamaştırıcılığında, her zaman izlenimin ya bir ötesinde ya bir berisinde bulunan bu ocakta kaybolup gider hemen. Talihe gelince, biraz araştırılsın, gerçek yüzünü açığa çıkarır, burada raslantıdan daha çok zorunluluk söz konusu. “Yaşamın tek biçimli dokusu altında”, görünmez bir patron üzerine çizilmiş ve aksi halde silinip gidecek olan bir yolu gösteren kesin bir çizginin belirdiği görünür gibi olur o zaman. Zigzaglar, şurası burası, yoktur artık: Yolculuğun bundan böyle kaçınılmaz bir menzili vardır, her yolcuya salık verdiği yol da onun yazgısı adını alır.
Nerval'in bütün çabasının amacı şimdi iyi anlaşılıyor: bu görünmez yolu izlemek, bu yazgıyı eline almak. Çünkü bu yazgı yazılı olduğu nesnelerin içindedir, bu nesnelerden (olaylardan) yazgıyı elde etmesi gerekecektir. Demek ki her manzara bir varlığa doğru, bu manzaranın kişisel bir hakikatine doğru, ona anlamını ve değerini verecek olan hem zamansal hem mekânsal bir yapıya doğru aşılmış olacaktır. Nerval'in coğrafyası dünyayı betimlemez: Onu araştırır, onu bizzat kendine ifşa eder, onda bir mutluluk ya da kurtuluş yolu ulur, bilinmeyen bir gezegenin büyülü coğrafyasına yönelir. Ne var ki, bu bilinmez gezegenin yeryüzünün kendisi olduğunu, yeniden keşfedilip, yeniden yaratılan bir yeryüzü olduğunu iyi bilelim. Nerval'i anlamak, ardı arkası kesilmeyen bu ikinci yaratılış davranışlarını onunla birlikte yeniden yapmaktır; serüveninin birbirini izlediği özel üç katlı görüngede, bu üç katlı derinlik ortaya çıkış ve özdeşlik alanında, Nerval’in serüvenini onunla birlikte yeniden yaşamaktır.
Jean-Pierre Richard
Jean-Pierre Richard
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder