Kulübe Güncesi: Manzara
Kulübe Güncesi: Manzara
Katranağacı korularıyla, karla kaplı tepelerin arasında, oltalarını kuytu bir kovuğa oturtmuş, ellerini tulumunun cebine sokmuş bir Finlandiyalı gibi, buzun üzerinde turnabalığı yakalamaya çalışan bir balıkçı dikilir uzaklarda; hissiz, karlı, balık kokulu düşünceleriyle yüzgeçsiz bir balığı andırdığı için kendi ırkıyla arasına biraz mesafe girmiştir; suskundur, dimdik durur ve kıyıdaki çamlar misali, bulutlar ve karlarla sarmaş dolaş olmak için yaratılmıştır adeta. Bu yabanıl manzaralarda insanlar ya manzaranın orta yerinde dikilir ya da şehirlerin canlılığını ve diriliğini doğanın dilsiz ağırbaşlılığına feda ederek telaşsızca, ağır ağır ilerler. Manzaranın yabanıllığını zedeleme konusunda alakargalardan ve misk sıçanlarından bir farkı yoktur ve oranın bir parçasıymış gibi durur; bu haliyle tıpkı eski zamanlarda yaşayan denizcilerin Nootka Boğazı'nda ve Kuzeybatı kıyısında yaptıkları seferlerde ancak üzerlerine geçirdikleri kürklerle tasvir edebildikleri, henüz dilleri çözülsün diye bir de mir parçasıyla dürtülerek zıvanadan çıkarılmamış yerlileri andırır. O insanoğlunun doğal ailesine aittir ve kasabaların sakinlerine kıyasla doğaya daha fazla kök salmıştır. Gidin ve ona öylesine bir şeyler sorun, onun da görünmeyene tapan biri olduğunu öğreneceksiniz. Kafasındaki en ideal ve yabanıl turnabalığından, hayatında hiç görmediği göl turnasından öyle içten bir saygıyla, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek bahsedişi vardır ki...
Kulübe Güncesi: Ağaçlar
Niçin yaşadıklarını bilmeyen
Hiçbir şey bilmediklerini de bilmeyen
Ağaçlarınkinden başka?
Kulübe Güncesi: Kedi
Kulübe Güncesi: → Yuva
Âdem ve Havva, efsaneye göre, elbiseleri giymeden önce bir çardağın altına sığınmıştı. İnsan bir ev istedi, sıcak ya da rahat bir yuva – önce fiziki sıcaklık, sonra da sevginin sıcaklığı.
Bir insanın kendi evini yapmasında, bir kuşun kendi yuvasını yapmasındaki yetenek gizlidir. Kim bilir, insanlar evlerini kendi elleriyle yapsa ve kendilerinin ve ailelerinin yiyeceğini yeteri kadar basit ve dürüstçe sağlasalardı, evrendeki bütün kuşların bunlarla oyalanırken şarkı söyledikleri gibi insanların da şiirsel yeteneği evrensel düzeyde gelişmiş olabilirdi belki! Ama ne yazık ki biz, başka kuşların yaptığı yuvalara yumurtalarını bırakan ve çatlak sesleri ve ahenksiz notalarıyla hiçbir yolcuyu neşelendiremeyen inek kuşları ve guguk kuşlarına çok benziyoruz. Ev yapma zevkini sonsuza dek marangoza mı bırakacağız? İnsan yığınlarının deneyimlerinde mimari ne ifade ediyor? Bütün gezintilerim boyunca kendi evini yapmak gibi son derece doğal ve yalın bir işle uğraşan tek bir kişiylebile karşılaşmadım. Biz topluma aitiz.
Walden
→ :
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2014/04/x.html
https://kaotikbenlik.blogspot.com/2021/06/kulube-guncesi-landscape-1978-francis.html
Kulübe Güncesi: Tasarılar - Baudelaire
Kulübe Güncesi: Bay Thoreau ile Yolculuk
Ateş İçin Ağıt 🔥
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Alkol
Alkol.
Alevlenen su.
Alkolle bağıntılı bilinçaltı derin bir gerçekliktir. Alkolün yalnızca ruhsal gizilgücü uyardığını düşünmek yanıltıcı olur. Aslında alkol bu gücü yaratmaktadır. Alkol, deyim yerindeyse, kendine anlatım yolu arayan durum ile birleşir. Öyle görülüyor ki alkol dilin etmenlerinden biridir; söz dağarcığını zenginleştirir, sözdizimini özgür kılar. Aslında ateş sorununa dönersek, psikiyatri alkolle bağıntılı çılgınlıklarda ateş düşlerinin sıklığına tanık olmuş, Lilliput'ça sanrılara alkol uyarıcılığının yol açtığını göstermiştir. Küçük ölçekte imgeye götüren düşlem aynı zamanda derinlik ve istikrara da götürür: Son çözümlemede, bizi ussal düşünceye en iyi hazırlayan düşlemdir. Baküs iyilik getiren bir tanrıdır; sağduyunun yalpalamasını sağlayarak mantığın eklem tutukluğuna uğramasını önler ve ussal yaratıcılığa yol açar.
🔥
Tüm rahatlık izlenimi yüreği dinlendirici bir içkiden gelir. Yüreği dinlendiren her içki bilinçaltı için bir sevişme uyarıcısıdır.
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Küllerin Cenneti
Ateşle bağıntılı bütün karmaşalar sancılı karmaşalardır, aynı anda nevroza ve şiirselliğe götürür. Bunlar yönü tersine dönebilir karmaşalardır. Kişi ateşin eyleminde ya da dinginliğinde, alevinde ya da külünde cenneti bulabilir.
"Gözlerinin duruluğunda senin
Ateşin yıkımları esinini gösterir
Ve küllerinin cennetini."
Bachelard
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Aşk Ateşi
Alev, Diccionario de Autoridades'e göre, "ateşin en incelikli bölümüdür, yukarı doğru çıkar ve bir piramit biçiminde yükselir." İlk asal ateş, yani cinsellik, erotizmin kırmızı ateşini püskürtür ve bu ateş de yükselip başka bir ateşi, titrek ve mavi bir ateşi besler: Aşk ateşini. Erotizm ve aşk: Hayatın çifte alevi.
Aşk da, erotizm de -çifte alev- ilk ateş olan cinsellikle beslenir. Aşk ve erotizm, hep ana kaynağa, Pan'a ve onun ormanı titreten haykırışına döner.
(Paz)
"İnce bir alev dolanır
derimin altında" (Sappho)
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Küller
"Lou'dan ayrıldıktan sonra kesin bir yalnızlığa gömüldüğü söylenen Nietzsche, gece, Cenova körfezine hakim dağlarda dolaşıyor ve orada, alevleri seyrettiği büyük bir ateş yakıyordu. Sık sık bu yangınları düşündüm, bu yangınların parıltısı tüm zihinsel yaşamımın arka planında dans edip durdu. Hatta, karşılaştığım bazı düşüncelere ve bazı insanlara karşı adaletsiz davrandığım olduysa da, bu, onları istemeden de olsa bu yangınların karşısına koymamdan ve onların hemen kül olmasından kaynaklanmaktadır."
Albert Camus
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Yalnızlık
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Düşlem
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Ateş Yakmak
"Hasta olduğumda babam odamdaki ocakta ateş yakardı. Kütükleri tutuşturucu parçalar üstüne dikkatle yerleştirir, ayaklığın demirleri arasından talaşları bırakırdı. Bir ateşi yakamamak inanılmaz bir aptallık sayılmalıydı. Babam ateş yakma işini kimseye bırakmazdı ve ben kimsenin bu işi onun kadar iyi yapabileceğini düşünmezdim. Aslında on sekiz yaşımdan önce ateş yakmış olabileceğime inanmıyorum. Ancak yalnız yaşadığım zaman ocağımın efendisi oldum. Ama babamdan öğrendiğim tutuşturma sanatı bugün bile bana gurur verir."
Bachelard
Ateş Yakana Kılavuz 🔥 “I once set fire to the woods.”
1844 - Thoreau, accidentally starts a fire that burns down much of the Concord woods
“I once set fire to the woods.”
fotoğraf: Ayvalık Orman Yangını
20.09.2020
I once set fire to the woods. Having set out, one April day, to go to the sources of Concord River in a boat with a single companion, meaning to camp on the bank at night or seek a lodging in some neighboring country inn or farmhouse, we took fishing tackle with us that we might fitly procure our food from the stream, Indian-like. At the shoemaker’s near the river, we obtained a match, which we had forgotten. Though it was thus early in the spring, the river was low, for there had not been much rain, and we succeeded in catching a mess of fish sufficient for our dinner before we had left the town, and by the shores of Fair Haven Pond we proceeded to cook them. The earth was uncommonly dry, and our fire, kindled far from the woods in a sunny recess in the hillside on the east of the pond, suddenly caught the dry grass of the previous year which grew about the stump on which it was kindled. We sprang to extinguish it at first with our hands and feet, and then we fought it with a board obtained from the boat, but in a few minutes it was beyond our reach; being on the side of a hill, it spread rapidly upward, through the long, dry, wiry grass interspersed with bushes.
“Well, where will this end?” asked my companion. I saw that it might be bounded by Well Meadow Brook on one side, but would, perchance, go to the village side of the brook. “It will go to town,” I answered. While my companion took the boat back down the river,
I set out through the woods to inform the owners and to raise the town. The fire had already spread a dozen rods on every side and went leaping and crackling wildly and irreclaimably toward the wood. That way went the flames with wild delight, and we felt that we had no control over the demonic creature to which we had given birth. We had kindled many fires in the woods before, burning a clear space in the grass, without ever kindling such a fire as this.
Ateş Yakana Kılavuz 🔥: Ölü Ağaçlar