Dawkins'in yazısında birkaç kez değindiği William Blake'in
ünlü Kaplan şiiri:
Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini?
Hangi uzak derinlerde, göklerde
Yandı senin ateşin gözlerinde?
O hangi kanatla yükselebilir?
Hangi el ateşi kavrayabilir?
Ve hangi omuz ve hangi beceri
Kalbinin kaslarını bükebildi?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el? ayaklar ya da
Neydi çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını alabilir avcuna?
Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?
Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
Işıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabilir o korkunç simetrini?
(http://kaotikbenlik.blogspot.com.tr
/2013/09/tyger-and-lamb.html)
***
Memeli
türüne mensup en hızlı beş koşucu, çita, çatal boynuzlu antilop, gnu, aslan ve
Doğu Afrika
ceylanıdır. Dikkatinizi çekerim, bu birinci sınıf koşucular
listesi av ve avcıların karışımından oluşuyor ve benim vurgulamak istediğim
nokta da bunun bir tesadüf olmadığı.
Çıtaların saatte 100 kilometre
hıza üç saniyede çıkabildiği söylenir ki bu Ferrari, Porsche veya Tesla
standartlarında bir performanstır. Aslanlarda ürkütücü bir hızlanmaya
sahiptirler, hatta dayanıklılıkları daha fazla olan ve aniden yön değiştirme
kabiliyetine sahip ceylanlardan bile daha iyi hızlanırlar. Kediler genellikle
kısa mesafe koşularına ve hazırlıksız yakalanan avların üzerine atlamaya uygun
yapıdadırlar; Afrika yaban köpeği veya kurt gibi köpekler ise dayanıklılık ve
avlarının gücünü tüketme özellikleriyle öne çıkarlar. Ceylanlar ve diğer antiloplar
her iki avcı tipiyle de baş etmek zorundadırlar ve dolayısıyla fedakârlık
yapmaları olasıdır. Onların hızlanmaları büyük kedilerinki kadar iyi değildir
ama dayanıklılıkları daha iyidir. Bir ceylan aniden yön değiştirerek kimi zaman
çitanın adımlamasını bozabilir, böylelikle çita maksimum ivmelenme safhasını
aşıp yorulma safhasına geçene, zaten az olan dayanıklılığı iyice azalmaya
başlayana kadar durumu erteleyebilir. Çita şaşırtma ve hızlanma özelliklerine
güvendiği için, başarılı çita avları genellikle başladıktan kısa bir süre sonra
sona erer. Başarısız çita avları da, çitanın ilk koşusu başarısız olduktan
sonra enerjisini saklamak için pes etmesiyle erkenden sona erer. Diğer bir
değişle, tüm çita avları kısa sürer!
Yüksek hız ve ivmelerin, dayanıklılık ve yön değiştirmenin,
şaşırtma ve uzun takibin detaylarını boş verin. Bariz gerçek şudur ki en hızlı
hayvanlar listesi hem avı hem de avları içerir. Doğal Seçilim, avcı türleri
avlarını yakalamakta sürekli daha iyi hale gelmeye iterken, eş zamanlı olarak
av türlerini de avlardan kaçmakta sürekli daha iyi hale gelmeye iter. Avcı ve
avlar, evrimsel süreç boyunca cereyan eden evrimsel bir silahlanma yarışının
içindedirler. Sonuç ise her iki taraftaki hayvanların silahlanma yarışına
(vücut ekonomilerindeki başka bölümlerden çalmak pahasına) ayırdıkları ekonomik
kaynakların miktarının düzenli olarak artması olmuştur. Avcı ve avlar sürekli
olarak diğer taraftan daha iyi koşma (diğer tarafı şaşırtma, onlardan daha
kurnaz olma vs.) becerileriyle donanırlar. Ama daha iyi koşmak için gelişen
donanım illa karşı taraftan daha hızlı koşulacağı anlamına gelmez. Bunun nedeni
basitçe, silahlanma yarışının diğer tarafının da kendi donanımını geliştiriyor
olmasıdır: bu bir silahlanma yarışının ayırt edici özelliğidir. Kızıl
Kraliçenin Alice'ye söylediği gibi, aynı yerde kalmak için koşabildikleri kadar
hızlı koşmaları gerekir diyebilirsiniz.
Darwin (bu tabiri kullanmasa da)
evrimsel silahlanma yarışlarının pekâlâ farkındaydı. Meslektaşım John Krebs ve
ben konuyla ilgili 1979’da, “silahlanma yarışı” tabirini Ingiliz biyolog Hugh
Cotta atfettiğimiz bir makale yayınladık. Belki de anlamlı bir şekilde, Cott kendi
kitabını {Hayvanlarda Uyarıcı Renklilik) 1940'ta, ikinci Dünya Savaşı tüm
hızıyla sürerken yayınlamıştır:
Bir çekirgenin ya da kelebeğin aldatıcı görünüşünün gereksiz derecede detaylandırılmış olduğunu ileri sürmeden önce, böceklerin doğal düşmanlarının algılama ve ayırt etme güçlerinin neler olduğundan emin olmalıyız. Bunu yapmamak, bir kruvazörün zırhının gereğinden fazla ağır olduğunu veya silahlarının menzilinin gereğinden fazla uzun olduğunu, düşmanının silahlarının doğasını ve etkisini araştırmadan iddia etmeye benzer. Gerçek şu ki ormandaki ilkel mücadelelerde (keza gelişmiş medeni savaşlarda), sonuçları kendisini; (avunmada, süratlilik, uyanıklık, zırhlılık, dikenlilik, kazma davranışı, geceye özgü davranışlar, zehirli salgılar ve tiksindirici tatlar üretme, kamuflajlı, aposematik, taklitçi renklere bürünme gibi özelliklerde; saldırıda ise, süratlilik, şaşırtmaca, tuzağa düşürme, cezbetme, keskin gözler, pençeler, dişler, iğneler, zehirli dişler, kamuflajlı olmayan ve cezbedici renklere bürünme gibi karşı nitelikteki özelliklerle belli eden büyük bir evrimsel silahlanma yarışının devam etmekte olduğunu görüyoruz. Tıpkı takip edilen hayvanın yüksek hızının takipçisinin artan hızıyla orantılı olarak; veya koruyucu zırhın saldırı silahlarıyla orantılı olarak gelişmesi gibi, saklanma tertibatındaki mükemmellik de artan algılama gücüne cevaben evrimleşmiştir.
Silahlanma yarışının evrimsel
zaman içinde cereyan ettiğine dikkat edin. Bir çita ve bir ceylan bireyi
arasında gerçek zamanda cereyan eden yarışla karıştırılmamalıdır. Evrimsel
zamandaki yarış, gerçek zamandaki yarışlarda kullanılacak donanımları
geliştirmek üzere yapılan bir yarıştır. Bunun geldiği asıl mana ise, karşı
taraftan daha zeki ya da daha hızlı olmayı sağlayan donanımları üreten genlerin
her iki tarafın da gen havuzlarında biriktiğidir. İkinci olarak (ve bu Darwin’in
kendisinin de çok iyi bildiği bir noktadır), hızlı koşmak için gerekli donanım,
aynı avcıdan kaçan, kendi türünüze mensup rakipleri geçmek için de kullanılır.
Oldukça bilinen, koşu ayakkabıları ve ayıyla ilgili fıkra bunu güzel dile
getirir. Çita bir ceylan sürüsünü kovaladığı zaman, bir ceylan bireyi için
sürünün en yavaş bireyinden daha hızlı koşmak, çitadan daha hızlı koşmaktan
daha önemli olabilir.
Silahlanma yarışı terminolojisini
artık sizlere tanıttığıma göre, ormandaki ağaçların da bir silahlanma yarışının
içinde olduklarını görebilirsiniz. Her bir ağaç, ormanda hemen bitişiğindeki
komşularıyla güneşe doğru bir rekabet içerisindedir. Bu rekabet, özellikle
yaşlı bir ağaç ölüp saçakta boş bir yer açtığında daha da sert bir hal alır.
Yaşlı bir ağacın düşüşünün yankılanması tam da böylesi bir şansı bekleyen körpe
ağaçlar için (gerçek zamanda cereyan eden) yarışı başlatan tabancadır (gerçi
bu biz hayvanların alışık olduğundan daha yavaş ilerleyen bir zamandır).
Kazanan muhtemelen, evrimsel zamanda cereyan etmiş atasal silahlanma
yarışlarında başarılı olmuş olan daha hızlı ve daha yükseğe büyüme genleriyle
donanmış bir ağaç olacaktır.
Ormandaki ağaç türleri arasındaki
silahlanma yarışı simetrik bir yarıştır. Her iki taraf da aynı şeyi elde etmeye
çalışır: saçakta bir yer. Av ve avcılar arasındaki silahlanma yarışı ise
asimetrik bir silahlanma yarışıdır: saldırı silahlarıyla savunma silahları
arasındaki bir silahlanma yarışı. Aynısı parazitler ve konaklarının arasındaki
silahlanma yarışı için de geçerlidir. Hatta şaşırtıcı görünebilir ama bir
türdeki dişi ve erkekler arasında ve ebeveynlerle yavruları arasında bile
silahlanma yarışları vardır.
Silahlanma yarışlarının akıllı tasarımın taraftarlarını endişelendirebilecek
bir yanı da onların aşın dozda gereksizliklerle dolu olmasıdır. Eğer Çitanın
bir tasarımcısı olduğunu varsayacaksak, görünen o ki tasarımcı, tasarım
konusundaki bilgisinin her zerresini, eşsiz bir katili mükemmelleştirmek için
kullanmıştır. Bu muazzam koşu makinesine atılacak tek bir bakışla bundan hiç
bir şüphemiz kalmaz. Eğer tasarımdan bahsedeceksek, çita ceylanları öldürmek
için muhteşem bir şekilde tasarlanmıştır. Ama görünen o ki aynı tasarımcı, tam
da bu çitalardan kaçmak için muhteşem bir donanıma sahip ceylanı tasarlamak
için de tüm gücüyle çabalamıştır. Tanrı aşkına, bu tasarımcı kimden yana?
Çitanın gergin kaslarına ve esnek omurgasına baktığınızda, tasarımcının
rekabeti çitanın kazanmasını istediği sonucuna varırsınız. Ama ceylanın
koşuşuna, sıçramasına, attığı çalımlara baktığınızda ise tam tersi bir sonuca
ulaşırsınız. Acaba tasarımcının sol eli, sağ elinin ne yaptığından bihaber mi?
Yoksa tasarımcı, gösteri sporlarından hoşlanan ve kovalamacanın heyecanını
yükseltmek için her iki tarafın elindekileri sürekli arttıran bir sadist mi? Kuzuyu yapan mı yaptı seni?*