Freud'un ifadesi keskindir, mamafih kaideleri tuzla buz eden birkaç önemli devrimi de es geçmiştir. (burada Freud'un kavrayışına eleştiri yöneltmiyorum, zira kapsamlı bir liste sunmayı değil, sadece süreci göstermeye çalışıyordu). Özellikle kendi alanım olan jeoloji ve paleontolojinin bu sekansa yaptığı -Kopernik'in uzay keşiflerinin zamansal muadili olan- büyük katkıyı gözden kaçırdı. Harfi harfine okunduğundan Kutsal Kitap öyküsü öylesine rahatlatıcıydı ki: Yeryüzü sadece birkaç bin yıl yaşındaydı ve hakim konumdaki yaratıklar olan insanlar tarafından neredeyse beş gün içinde işgal edilmişti! Böylelikle yeryüzünün tarihi insan yaşamının öyküsüyle özdeşleşmiş oluyordu. Bu durumda, fiziksel evreni salt bizim için ve bizden dolayı mevcutmuş gibi niçin yorumlamayalım ki?
fotoğraflar: sebastiao salgado
Gel gelelim paleontologlar John McPhee'nin isabetli deyimiyle "derin zaman"ı keşfettiler. Görünen evrenin uzayın içine doğru genişlemesi gibi, zamanın içinde olabildiğince geri çekilen yeryüzü milyarlarca yıl yaşındadır. Zamanın kendisi bizim özsaygımızı asla tehdit etmiyor: Zira insanlık tarihi tüm bu milyarlarca yıl boyunca mevcut olmuşsa şayet, gezegen üzerindeki bu daha uzun hegemonya sayesinde olsa olsa küstahlığımızı artırmış olabiliriz. Paleontologlar insani varoluşun gezegen tarihinin sadece son anını -kozmik milin birkaç santimini ya da kozmik yılın sadece birkaç dakikasını- doldurduğunu açığa çıkardıklarında, Freudyen alaşağı etme gerçekleşti. İnsana ait zamanın bu olgusal sınırlandırılması, özellikle Freud'un ikinci devrim olarak adlandırdığı Darwinci devrim ile birlikte, apaçık bir tehdit taşıyor. Çünkü bu tür bir sınırlandırma "açık bir anlam" barındırıyor - ve açık anlamlar genellikle doğrudur (her ne kadar ilginç zihinsel devrimlerimizin çoğu görünüşte açık yorumları bozguna uğratmış olsalar da): Şayet bizler, ağacı andıran yaşam çalılığı üzerinde sadece minik bir dal isek ve dalımız jeolojik açıdan kısa bir süre sonra ortaya çıktıysa, belki de doğal olarak ilerlemekte olan sürecin (yaşam tarihindeki övgüler düzülen ilerleme eğiliminin) beklenen bir sonucu değiliz; sahip olduğumuz ihtişam ve başarılarımız her ne olursa olsun, belki de bizler, yaşam ağacının tohumu yeni baştan ekilebilse ve aynı koşullar altında yeniden büyüyebilmesi sağlansa asla ortaya çıkmayacak olan bir anlık kozmik rastlantılarız.
Stephan Jay Gould
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder