DNA


Evrimin yaklaşık 14 milyon yıllık sürecinde orangutanlardan ayrıldığımız düşünülse de aslında göze çarpan şey ne kadar da benzer olduğumuzdur. Ve bu benzerlikler sadece dış görünüşten ibaret değil. Orangutanlar kesinlikle insana en çok benzeyen hayvanlardan bir tanesi. Bütünüyle insani olarak nitelendirebileceğimiz birçok davranış özelliği gösteriyorlar. Yavrularını, ormana kendi başlarına bırakmadan önce sekiz yıl yetiştiriyorlar. Bu dönemde yavrular, hangi meyvenin yenilip yenilmeyeceğini öğreniyorlar. Ve hangi dalların ağırlıklarını kaldırıp kaldırmayacağını. Bütün bunları hafızaları olduğundan dolayı yapabiliyorlar. Hayatları boyunca yaşadıklarını hatırlayıp onlardan ders alabiliyorlar. Ve bütün bunları nesilden nesle aktarıyorlar. Bu derin bağlantı en yakın akrabalarımızı çok öteye taşıyor. Çünkü DNA'mız hemen hemen 4 milyar yıllık evrim sürecinin izlerini taşıyor.

Primatların aile ağacını çizdiğimde Bonobolar ve şempanzelerle ortak bir ataya sahip olduğumuz görülüyor. Yaklaşık 4 ila 6 milyon yıl önce. Genetik dizilimleri karşılaştırırsanız genlerimizin % 99'unun aynı olduğunu görürsünüz. Gorillerden ayrım olan yaklaşık 6 ila 8 milyon yıl geriye gidip yeniden genleri karşılaştırırsanız, % 98,4'ünün aynı olduğunu görürsünüz. Yeniden geçmişe gidiyoruz.
Şuradaki arkadaşlarımız, orangutanlarla ortak atamızla % 97,4 aynı genlere sahibiz. Ve bu şekilde
zamanda geri gitmeye devam edip bir tavukla ortak atamızı arayabilseydiniz genleri yaklaşık % 60 oranında aynı olan bir ortak ata bulurdunuz. Aslında herhangi bir hayvanı; bunun gibi küçük bir sineği...
ya da bir bakteriyi, bizimle alakası olmayan bir şeyi arasanız bile genetik diziliminde de benim hücrelerimle aynı özelliklere rastlarsınız. Bu da bize, yeryüzündeki tüm yaşamın
birbiriyle ilişkili ve genetik kodla birbirine bağlı olduğu gerçeğine götürüyor.


















DNA, yaşamın taslağıdır.


Onun bu sıra dışı sadakati aynı zamanda bir hikâye taşır. Ne hikâye ama! Bütün evrim süreci. Günümüzden ta ki ilk yaşam kıvılcımının çaktığı zamana kadar. Bize sadece günümüzde yaşayan bitki veya hayvanlarla değil bugüne kadar yaşamış her bir şey ile bağlantılı olduğumuzu anlatır.

"Yaşam nedir?" 

sorusu kesinlikle gelmiş geçmiş en temel sorulardandır. Hayatın bir nesne olmadığını öğrenmiş olduk. Engin evrenden düzen ödünç alarak enerji akışını; benim gibi, bu orman gibi yerel düzen adaları
yaratmak için kullanabilen ve bunu zarif DNA yapıları aracılığıyla nesilden nesle aktaran kimyasal süreçlerin bütünüdür. Ve bu yapının kökenleri muhtemelen 4 milyar yıl öncesi ilk okyanustaki bacalara kadar izlenebilir. Ve en muhteşemi, geçmişin bu izleri 4,5 milyar yıl geriye kadar uzanıp yeryüzündeki
her canlı hücresinde görülebiliyor. Ve bu da, bana göre hepsinden daha heyecan verici bir sonuca ulaşıyor çünkü gizemli bir kıvılcım tarafından oluşma ihtimalinden öte yeryüzündeki yaşam, fizik kanunlarının kaçınılmaz sonuçlarından ortaya çıkmış olabilir. Eğer bu doğruysa canlı bir kainat,
evreni evren yapan belki de tek şeydir.

Brian Cox

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder