"Ama, yakınmıyorum. Yaşamı bir yara gibi karşıladım, ve intiharın yarayı iyileştirmesini yasakladım. İsterim ki,sonsuzluğun her anında bu açık çatlağı görsün yaratıcı."
Ducasse'ın son anları bizce bilinmemektedir. Bilinemezlerdi, çünkü ancak tek gerçeği gösteren bu bilgisizlik içinde görünebilirlerdi. Bu son saatlerin entrikası neydi? Napolyon otoritesinin gülünç görünümü altında, herkesin aklının yüce bir cisimleşmesi olan yasa, ona el kaldırdı mı? Egemenliğinin son bir devinimi içinde Maldoror Şarkıları'nda verdiği sözden döndü mü: "Hiçbir zaman kendi yaşamına suikastte bulunmamak?" Bu, o zaman anlamı olan bir söz vermeydi çünkü o zamanlar intihar, karanlıkların girişimiydi, ama bugün aydınlıklarınkidir ve kim karşı koymak ister, günün böyle bir çağrısına? Ya da, baştan başa, alınyazısını yazınla bağdaştıran, aşırmayla başkasının söz söyleme yeteneği içinde kaybolmayı önceden denemiş olan o, şimdi eskiden hemen hemen yok olan elinin, hem Maldoror'un hem kendisinin başlangıcını gösteren "Plut au ciel" yazmayı başardığı beşinci kattaki odada, artık bu kez ne uğultunun, ne gölgenin, ne sıkıntının, ne kötü düşüncenin bulunduğu aynı odada, bu kitabın önünde, her zaman "geleceğe ait", dinginliğe adanmış, sözcüklerde gerçekleşmek için yaşamının tek özsuyu olmayı isteyen bu dinginliğinin anlamını kavrayarak, acaba, aydınlığının en yukarısındayken son değişimini, tek gerçek olanı, bu anda ondan alçakgönüllülüğü ve hatta dinginliği yaratan değişimi çok güzel tanıyor mu?
Lautreamont'un sonu gerçekdışı bir şeyler saklıyor. Yasanın tek sözcüğüyle doğrulanmış, bayağılığa olabildiğince yaklaşan ölüm olayının kısaca belirtilmesi içinde, "başka bilgi olmaksızın... öldü", yer almamak için gelmek gereksinmesini duymayan bu son, eksik gibi görünüyor. Lautreamont, çok garip bir biçimde silinen sonuyladır ki, sonsuza dek, kendisinin tek yüzü olan görünmenin bu görülemez biçimi oldu ve ölümün gizliliği içinde, sonunda herkesin gözüne kendini gösterdi, sanki böyle ışıklı bir yokluk içinde bulmuştu belki de ölümü, ama ölüm içinde de eksiksiz an'ı ve günün gerçeğini.
Maurice Blanchot
***
Eudoxie Ducasse'ın Alvaro Guıllez Munoz'a verdiği fotoğraftan
Mendez Magarinos'un yaptığı tahta üzerine oyma Lautreamont
1972
***
Yeniyetmelik tavrı Şarkılar'ın oluşumunda önemli bir yer tutar. Lautreamont 24 Kasım 1870'te 24 yaşında ölmüştür. Bu genç yaşına karşın Lautreamont düzenin nasıl işlediğini görecek olgunluktadır. "... Bir bireyden sonsuza dek acı çeken, uzlaşmaz, çıkış kapısından yoksun, akıl önünde her zaman düşünceden utanan bir varlık oluşturmak isteyen akılcı eğitim"in de farkındadır ve Maldoror'un Şarkıları' bu düzene karşı ufalama hareketine girişmiştir. Düzen'in lanetlileri Maldoror Şarkıları'nda hayat bulur. Tüm toplum dışı kişilikler adalet aramak üzere yola koyulmuştur. Bu yönüyle Maldoror başkaldırı'yı simgeler. Ama aynı zamanda konum değiştirme yoluyla Lautreamont, bu kişileri de düzenin kurbanı (Maldoror Şarkıları'nın iç düzeni) olmaktan (bile bile) kurtarmaz. "Yeniyetme'nin kanıyla beslen" (1. Şarkı) gibi dizeler "bir hıncın yeniyetme hıncının izleridir". Lautreamont bu hıncı dışa vurma yolu olarak şiddeti seçmiştir. Şiddet ve kötülük, bilincinde sonsuza dek sürecek bu iki öğe, şiirinin ana damarını oluşturur ve buradan hareketle akılcı toplumun adalet'i sorgulanır. "Maldoror yalancı değildir, zalim olduğunu açıkça söyler, gerçeği doğrular." (1. Şarkı) Bu noktada gerçeği doğrulamak, adalet denen düzen (devlet) aracına saldırmanın belirginleşmesidir. Maldoror yine de bir gün yeni bir insanın, yeni bir düzenin oluşacağı konusunda umutsuz değildir. Ancak kendisi hiçbir zaman değişmeyecektir, sonsuza kadar kendi bilincini koruyacaktır, savaşacağı (saldıracağı) şeylerin başında insan ve Yaratıcı gelir. Adalet'i kendisi sağlayacaktır çünkü insanlar, toplum ve Yaratıcı onu reddetmiştir.
Gaston Bachelard, Maldoror Şarkıları'nda hayvan yaşamına ait 400 belirti bulmuştur. Adı geçen hayvan sayısı ise 185'tir. Şiddetin ve saldırının somutlaştırılması hayvanlar aracılığıyla yapılmaktadır Lautreamont'da. Hayvanlık insanı ele geçirmektedir. Okuyucu da bu hayvanlık karşısında tepkisiz kalamaz. Düzene ve insan ruhuna (Lautreamont'un en önemli hedeflerinden birisi insandır çünkü ikiyüzlülük karşısında kendini sıkıştırılmış hisseder) bu saldırı, bir ele geçirme ya da değiştirme amacıyla değildir. Amaç saldırı'dır. Yaşamak için saldırmak söz konusu değildir, söz konusu olan saldırmak için yaşamaktır. Maldoror Şarkıları'nda savunma (dişi), saldırı (erkek) karşısında hiçbir zaman etkili olamıyor. Lautreamont'un şiirini belirleyen bu ilkellik, bazılarında bir ruh hastalığının izi olarak kabul ediliyor. Jean Pierre Soulier bu şiddet ve işkence sahnelerini (diri diri hayvanların içini açma, etleri kesme, parçalama, dağıtma zevki; kartal ejderhanın çırpınan kalbini gagasıyla oyuyor, Maldoror dudaklarını birleşme yerlerinden ayırıyor, genç bir kızın kolunu kloroform yardımıyla buduyor, Elseneur'un bileğini dilimliyor) şizofreniye yakalanmış bir yeniyetmenin anlatımı olarak görüyor. Maurice Blanchot ise tersine bu gibi şiddet anlatımlarını edebi bilincin fethinin izleri olarak görüyor. "Maldoror' Şarkıları aydınlığın eseri, aydınlık da Maldoror Şarkıları'nın eseridir".
Düzene karşı girişilen bu saldırı, yaşamın gerçekte, giydirilmek istenen akılcılık gömleğinden başka bir şey olduğunun farkına varma sonucunda başlamaktadır. Ve bize göre Lautreamont'a giydirilmeye çalışılan deli gömleği esasında onun akılcılık sultasını yerle bir etmesi karşısında paniğe kapılanlar tarafından kullanılan yeni bir yalıtma yöntemidir. Lautreamont'a deli diyerek, onun ortaya koyduğu belirlemeleri göstermemeye çalışmak, ikiyüzlü bir anlayışın ürünü olsa gerek.
Lautreamont'un bu şiddet anlatımı, nedenini belki de en iyi şu sözlerde kavrıyor: "Çocukluk sürecinden geçerek büyümek, kendisi de okul çağını yaşayan bir toplumun zorladığı bir rol ile kendi öz bilinci arasında insanlıkdışı bir çatışmaya mahkum edilmiş olmak anlamına geliyor." Kurumlara karşı giriştiği saldırılarla Lautreamont'un anlatımı belirginleşiyor. Blanchot bu saldırılarda yazarın kendi diliyle ve yaşadığı dönemin dili olan savaşımını ortaya koyduğunu söylüyor. Yadsımaya hiç gerek yok, Lautreamont'u ortaya çıkaran içinde yaşadığı düzen ve değerler dizgesidir aynı zamanda. Zaten saldırılarındaki ve anlatımındaki görkemli taraf budur. Belki Isidore Ducasse okulda saçlarının kesilmesine izin vermiştir, ama Lautreamont saçlarına el bile sürdürtmüyor.
Levent Yılmaz
Alıntıların kaynak kitapları nelerdir? Bilhassa Blanchot'nun Lautreamont üzerine yazması merak uyandırıcı.
YanıtlaSilAlıntılar Batur'un seksenlerin sonunda çıkardığı Gergedan dergisinin on beşinci sayısından. Sayıda Lautreamont üzerine kısa bir bölüme yer verilmiş. Blanchot'nun Lautreamont ve Sade isimli bir metni var ama henüz türkçeye çevrilmiş değil.
YanıtlaSil