Arabasından göz ucuyla bakan ya da tabureye tünemiş çocuk oyun oynarken tasvir ediliyor. İp atlıyor, elinde oyuncak bebek, portakal, çiçek tutuyor, tahta at okşuyor, çömelerek oyuncak araba itiyor, güvercinlerle eğleniyor ya da yazıyor resim yapıyor. Paolo, Maia, Claude, Palorna: Picasso çocuğa eğlenmiş ve işbirlikçi bir bakış atıyor. Kendisi kadar büyük bir atın dizginini çekmenin biraz ürkek sevincini (iki Yaşında- Claude Atıyla, 9 Haziran 1949, Zervos XV, 144), birbirini takiben havaya kaldırılan bacaklarla bulunan dengenin gururunu biliyor. Şiş baldır, daha fazla ihtimam için indirilmiş göz kapakları, ipi, muskaya sarılır gibi sıkıca tutan eller (İp Atlayan Küçük Kız) Uzun lifli bir papatyayı koparırken yakalanan çocuğun katılaşan heyecanını (Çiçekli Çocuk, 6 Mart 1945, Zervos ve eliyle zar zor kavrayabildiği kadar büyük bir portakal verilen küçük kızın ciddiyetini biliyor (Portakallı Çocuk Zervos XV, 175).
- Picasso, çocuğu karakterize eden oyuncakla çocuk arasındaki suç ortaklığını ön plana çıkartıyor görünüyor. Şekilsel, kromatik ya da hareketsel olsun, çocukla oyuncağını bir araya getiren bağ, var olma hissine ait bir düğüm noktası misali bir detay üstünde yoğunlaşıyor hep. Atın, hızlı ve gürültülü tekerlekli tahtasına sıkıca tutturulmuş çok yüksek ve dümdüz bacakları, çocuğun vücudunun, eklemlerinden ayrılmış kaotik, neredeyse sakar bir görüntü vermesine neden oluyor. Öyle ki, bacaklar, kollar tam olarak nerede, çocuk ayakta mı duruyor, dört ayak üstünde mi pek anlaşılmıyor (İki Yaşındaki Claude Atıyla, 1949).
Diğer tarafta, bir yandan tekrar eden hoplamanın, diğer yandan zemini döven urganın baş döndürücülüğüne ve can acıtma ihtimaline hâkim olan küçük kızın yiğitliğini, ulu baleyi düzenleyen şekiller, yarım daire ve üçgen seçimi gösteriyor (İp Atlayan Küçük Kız, 1951-52). Bir diğer yanda, bu defa, çocuğu kesen, hatalı hareketi durduran ve onu inatçı bir şaşkınlığa uğratan dikey beyazlık vurgulanıyor. Öyle ki, tamamen ritmik olan; bir sorun, ışık yoğunluğu meselesine dönüşüyor. Kuvvetle aydınlatılmış bir yan yüzeyden ibaret kalan küçük kızda hem hırsızlık hem şaşkınlık görünür halde (Çiçekli Çocuk, 5 Mart 1945).
Picasso'nun dehası "plastikle" "psikoloji" yapıyor olmasında! Picasso, portrelerinde biçimler arası benzerlikler bularak planları üst üste bindirerek, hareketi katarak, rengin yerini ” değiştirerek, her defasında bir hikâye anlatıyor. Resim sinemaya dönüsüyor. Cocuksu zevklerin neşeli dünyasını yaratıyor sanki. Doğru olmakla beraber, Picasso'nun birkaç çizgiyle çocukların dikkatini ve saflığını yansıtmasını sağlayan olağanüstü sentez yetisine dayalı bir yaklaşım, savaş sonrası eserlerde çocuğu ciddi şekilde etkilemiş görünen düpedüz teratolojik niteliği içermiyor. Çeşitli canavarlardan oluşan halk: Kız ve erkek çocukları, açılmış parmakların, genişlemiş ayaların ve kare tırnakların güçlü, etkisiyle minicik kalan bebek ya da kamyonları ezmeye her an hazır devasa ellerini sallıyorlar (Ekose Bereli Çocuk, 1952; Arabayla Oynayan Paloma, 1953, Zervos XV, 263, (Resim 8). Diz, baldır ve ayaklarını mor ve tombul et parçaları gibi sunuyorlar (Bezelyeli Elbiseli Bebek, 26 Nisan 1947, Zervos XV, 57; Güvercinli Çocuk, 1943; Paloma Bahçede, 27 Aralık 1953, Zervos XVI, 98).
montaj sanatının ustası olarak bilinen Picasso, aynı görüntünün içine genellikle çelişen değişik sinematografik unsurlar katarak çocukluğu özetliyor ve bunu resmin durağan görüntüsüne uyarlıyor. Yer değiştirmelerden ve zorlayıcı deformasyonlardan kurulu bu tuhaf bileşimden, darbe ve kurnazlığın egemen olduğu çelişen unsurlu, çokyönlü bir görüntü çıkıyor. Gerçek zum etkisi yaratan yakın planlar, muhteşem short-cut'lar, çocuğun gözüne kimi zaman devasa görünen, kimi zaman da
saldırdığı dünyaya yaklaşımım taklit eden plonjeler ve kontrplonjeler, postür ve hareketleri hızlandıran ya da büyüten ileri travelling'ler, çocuğu boğucu bir alansal labirentte sıkıştıran
geri travelling'ler. Bakış açılarının eşzamanlılığında hepsi birbirlerine çarpıyor ve canavarsılık ortaya çıkıyor. Aynı anda pek çok açıdan görünen çocuğun genellikle başı vücuduna göre büyük, gözleri çok ayrık ama kulakları çok düzgün ya da burun kanatları çok ayrık ama etli dudakları ve fazla tombul yanakları var.
Neredeyse hep karanlık ve yoğun bakışlar atan çocuk, onu gerçekten şeytani bir yaratığa dönüştüren yanlış ya da bozulmuş (Paloma ve Bebeği, 1951; Güvercinli Çocuk, 1951).