Venüs’ün Doğuşu


BOTTICELLI (LAKABININ ANLAMI “KÜÇÜK FIÇI’DIR) Medici ailesine bağlı, zamanının en itibarlı sanatçısıydı. Fra Filippo Lippi'nin öğrencisi olmuş ve daha sonra o da, Lippi’nin oğlu Filippino’yu eğitmişi. 1470’ler boyunca Pollaiuolo kardeşlerin etkisi altında kaldı ve 1470’te Piero Pollaiuolo’nun Erdem serisindeki Cesaret eserini tamamladı. 1478’den 1490’a kadar Primavera’nın ve Venüs'ün Doğuşu nun da aralarında bulunduğu ünlü mitolojik eserlerini resmetti. Uzun süren araştırmalara rağmen bu resimlerin kesin anlamı sır olarak kalmıştır - çünkü daha önce
benzerleriyle hiç karşılaşılmamıştır.

Ancak açıkça ortada olan, iyi bilinen mitolojinin anlaşılır bir betimi olduğudur; Venüs’ün Doğuşu aslında özenle gerçekleştirilmiş Yeni Platoncu bir yorumdur. Yeni Platoncular klasik mitolojinin örtülü alegoride gizli  bilgelik içerdiğine inanarak mitolojiyi Hıristiyanlık ile uzlaştırmaya gayret gösterdiler: çünkü eğer bu gizlilik deşifre edilebilirse, derin gerçekler de çıkabilecekti. Metaforlar ve semboller sadece üyelerin ulaşabildiği örtük anlamları betimlemek için kullanılıyordu. Bu nedenle gizleme kasıtlıydı; sonuç olarak burada yer verilen örnek ile diğer mitolojik çalışmalar halka yönelik değil, aksine özel odalara asılmak için yapılıyordu. Geç 15. yüzyıl Rönesans Floransa'sındaki karışık kültürel hayatın birer emaresiydiler. Bilimsel yorumlamaya göre Venüs’ün doğuş hikâyesi, güzelliğin dünyaya gelişinin kutsal mesajı yoluyla gizemi sembolize eder. Bundan dolayı aşk Tanrı'dan gelen yaratıcı güçtür.

Venüs'ün Doğuşu'nu Muhteşem Lorenzo’nun, Floransa Akademisi ndeki hümanist bilgin ve Yeni Platoncu Marsilio Ficino (1433-99) tarafından eğitilmiş olan genç kuzeni Lorenzo di Pierofrancesco de Medici için sipariş ettiği düşünülür. Akademi 16. yüzyıl görselliğinin zengin ve etkili bir kaynağı olmuştur - Botticelli’nin mitolojisi yeni dönem alegorik resim geleneğinin ön sıralarında yerini alır.



Venüs'e model olan, Guiliano de Medici'nin "la Hela Simonetta" denilen sevgilisiydi ve 1478'de Pazzi komplosuyla Öldürüldü. Ölümü Venüs’ün Doğuşu'ndan önce olmasına karşın efsaneye göre Botticelli de ona aşıktı.


Kompozisyonun merkezindeki Venüs, Venüs Pudica pozunda durur; deniz kabuğunda suya batmadan kıyıya ulaşmıştır, bu onun atribüsüdür. İlkbaharın batı rüzgârı olan Zephyr’in üflemesiyle sürüklenmiştir; o, karısı olan Yunan çiçek tanrıçası Chloris’i tutarken, tertemiz beyaz güller kutsal Venüs ile birlikte etraflarını sarar. Sağda Roma çiçek tanrıçası Flora, Venüs’ü karşılamak için hazırlanır. Mavi çiçek desenli beyaz bir elbise giymiştir, beli yabangülü ile sarılıdır ve boynunun etrafında, tıpkı aşk gibi her dem taze hatta Venüs için de kutsal olan mersin ağacı çelengi vardır. Sağ elindeki uzun altın sarısı saçlarıyla pudenda’sını kapatmaya çalışan Venüs’ün çıplaklığını örtmek için beyaz çiçeklerle bezeli uçuşarak kabaran kırmızı bir pelerin uzatır. Venüs’ün zarif vücudu, deniz kabuğundan dışarı adım atar gibi eğilmiş, böylece unutulmaz bir lirik ve şiirsel sahne gerçekleştirilmiştir. Kompozisyonun tamamı dengeli güzelliğe ve armoniye sahiptir.


Botticelli dönem boyunca zarif, saygın üslubu için çaba göstererek buradaki mükemmelliğe ulaştı. Dengeli pozlar, vakur oranlar ve göze batmayan konturlar ile figürleri lirik duygular ifade eder. Bunu büyük ölçüde çizgisel kalitesiyle hak eder - figürleri, Pollaiuolo'nun ya da Masaccio’nunkiler kadar doğru çizimler değillerdir, fakat bir şekilde bunun önemi yoktur. Ritmik nitelikleri resmin yüzeyi boyunca memnun edici motifler yaratır. Botticelli becerikli bir desenciydi ve çizgilerine figürlerini karakterize etmesi için izin vermişti. Siyah mürekkep ile resmin altında iki desen yapmış, sonra silmişti. İlkini doğrudan alçılı bez yüzey üzerine uygulamış, ardından renkleri eklemişti; kontur ayarlamak ve yeniden tanımlamak için bunu ikinci bir çizim takip etti. Özellikle eller ve ayakların yerleştirilmesi, dikkat çekmek için oluşturulan odak noktalarıydı.

*
Ayrıntı'da Sanat

*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder