Gauguin 1889'da yaşayıp çalışmak için daha sade ve ucuz bir yer bulma umuduyla Fransa'dan ayrılıp tropik ülkelere gitmeye karar verdi. Ressamlarla dolup taşan ve '‘Paris'ten gelen alaycı sözleri" hâlâ işitebildiği Brittany’den memnun değildi. Daha önceden Martinik'e yaptığı seyahat cesaretini kırmamıştı ve çocukluğunun o egzotik, mutlu ve güvenli yerini bulabileceğine hâlâ inanıyordu.
Nisan 1889’da şöyle yazmıştı:
"Madagaskar'a gitmeye karar verdim... Bayan Redon istenirse 5.000 frankla orada 30 yıl yaşanabileceğini söylüyor."
Bununla beraber Madagaskar ve gitmeyi düşündüğü diğer yerlerden olan Toukin (şimdiki adıyla Vietnam) gibi yörelerdeki yaşam maliyetleri hakkında çelişkili öğütler almaktaydı. Gauguin sonunda Tahiti'ye gitmeye karar verdi, çünkü Madagaskar "uygar dünyanın çok yakınındaydı." Gauguin, yolculuk için para toplamak amacıyla 30 tablosunu açık artırmaya çıkardı ve bir tanesi dışında hepsi satıldı. Satıştan elde edilen toplam gelir 7.350 franktı. Karısına ve ailesine veda etmek için Kopenhag'a gidip oradan da Marsilya’ya geçti.
1 Nisan 1891'de Oceanien adlı gemiye binerek Tahiti’ye doğru yola çıktı.
Tahiti’nin başkenti Papeete’deki çevresi Gauguin’i hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu işlek kentte yaşayan Tahitililerle aynı sayıda Avrupalı ve Çinli işadamları vardı. Gauguin’in bütün derdi geleneksel Tahiti yaşam biçimini, geleneklerini, kültürünü ve dinini konu alan resimler yapmaktı. Papeete’de buna pek fırsat bulamadı ve sonunda 50 kilometre uzaktaki Mataeia’ya taşındı. Ama gerçek Tahiti ortamını burada da bulamadı. Hayal kırıklığının nedeni yalnızca Avrupa kültürünün yerli halkın yaşam biçimini kökünden değiştirmiş olması değil, Gauguin’in de dünyada batı etkisinin ulaşmadığı bir köşe bulma düşüncesiyle kendini kandırmış olmasıydı. Çocukluğunun tropik cennetini yeniden yaratma sevdasıyla resimlerinin yok olmakta olan bir kültürü ilk elden yansıttığını ileri sürüyordu. Aslında Gauguin’in resimleri, Tahiti’de yaşayan bir koloni üyesi tarafından kendisine verilen Tahiti gelenekleri konulu bir kitaptan son derece etkilenmişti. Bununla birlikte, bu resimler batı dünyasının gözünde hâlâ gerçek Tahiti yaşamını yansıtır görünmektedir. Bunda güzel kadınları ve ağaçlardan yerlere dökülen meyveleriyle, bozulmamış Tahiti adalarını anlatan kalıplaşmış Hollywood filmlerinin de büyük bir katkısı vardı.
*
Gauguin ve Cennete Kaçış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder