Picasso’nun resimleri, Eylül-Ekim 1901 tarihlerinden sonra giderek “mavileşmeye” başlamışlardır. 1904 yılı ilk yaz aylarında üretilen Ütücü Kadın çalışmasına kadar süren bu zaman dilimini, genellikle “mavi dönem” olarak tanımlamak, doğru olmasa da gelenekselleşmiştir...
Bu dönemlerdeki çalışmalarda yoksulluğun, tükenmişliğin, açlığın, sakatlığın, yalnızlığın, sevecenliğin ve de her şeye karşın direnebilmenin, ayakta kalabilmenin, umudun hemen her türü, kimi kez yoğun bir romantizm, büyük bir duygululuk, çok çarpıcı katı bir gerçekçilik ve kimi kez de sembolik biçimlerde sergilenmiştir.
Ayrıntıların alabildiğine dışlandığı, temel devinim çizgilerinin yalınlaştığı bu resimlerde, kimi bedenler büyüyüp anıtsallaşırken, kimi zaman, örneğin bir körün uzaya uzanan eli boş bakışları ön plâna çıkmakta ve içinde yaşanan ekonomik-toplumsal biçimlenmeleri, manevi dünyayı tüm yalınlığı ile gözler önüne sergilemektedir.
Ancak hemen vurgulamak gerekir ki, “mavi dönem” çalışmalarında betimlenenler, belli bir kişiyi ya da kişiliği, hatta köylü ya da işçi belli bir sınıfı değil, genel olarak insanlığı, insanlık tarihinden bir kesiti sergilemişlerdir... Bu amaçla da, bu insanlar, belli bir ülkenin, belli bir ulusun, hatta uzay ve zamanın bile dışında, herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda yaşıyormuşçasına üretilmişlerdir.
Ayrıca, bu insanların sorunlarının da, kişisel değil tarihsel oldukları vurgulanmıştır. Picasso’nun, “mavi dönem” ürünleri, kapitalizmin yüzyıl başında devletle bütünleşen tekelci kapitalizm, emperyalizm aşamasına ulaştığı bir süreç içinde, yoksulluk, çaresizlik içinde yaşam savaşımı vermeye çalışan insanlığın girdiği dar boğazı, büyük tarihsel sorunlarının dirimsel bir nitelik aldığı dönemi-yansıtmıştır.
Bu ürünler, sanat çevrelerinde büyük tepkilerle karşılanmış; bunu algılayan Picasso, Max Jacop’a, kimi ressamların, eleştirmenlerin bazı alışılagelmiş beklentilerinden yakınmış ve "...ne ilginçtir ki, benim resimlerimde çok fazla duygunun ve ancak bunlara uygun yeterli biçimlenen formların bulunmadığı, söyleniyor... ” diye yazmıştır...
Ancak, her şeye karşın Picasso, dostlarının deyimiyle, artık tek mavi renkli bir palet kullandığı bu dönemlerde, koyu mavinin çeşitli tonlarıyla amaçladığı etkiyi üretmede çok başarılı olmuştur. Kuşkusuz, onun bir tek rengin çeşitli tonlarının kullanılmasıyla yaptığı çalışmalarda ulaştığı başarı, ilerideki yıllarda, Guernica, Kore Soykırımı gibi yapıtlarında doruk noktasına ulaşmıştır...
simple meal
Picasso’nun “mavi dönem” çalışmaları, ayrıca onun ne denli kapsamlı bir düşünür kişiliği ve ozanca bir duygululuk içinde yaşadığını sergilemiştir. Katalonya’lı bir sanatkâr arkadaşı, “mavi dönem” ürünlerini gördükten sonra... "...demek, yeni sanat, bu büyük acıdan, hırstan ve üzüntüden doğacaktır...” demiştir.
***********
PEMBE DÖNEM
***********
Picasso, ikinci kez Paris’e gelişinde açtığı sergilerde kendisine altı aylık geçim sağlayacak kadar resim satabilmiş, ancak ocak 1902’de yine Barselona’ya dönmüştür. Bu kez İspanya’da daha uzun bir süre kalmış, yine çok çalışmış, çok üretmiştir.
Ancak, Ekim 1902’de yeniden ve üçüncü kez Paris’e gelmiş ve bu kez Max Jacop’un Volther Bulvarı 67 numaralı evinde kalmış, büyük dostu ile çok zor günler geçirmiş; kimi soğuk günlerde, donmamak ve birazcık olsun ısınabilmek için binlerce çalışmasını yakmak zorunda kalmışlardır. Onun, bu dönem çalışmalarından arta-kalan az sayıdaki örneklerde Loutrec’in etkisinin yine de büyük olduğu görülmektedir...
Picasso, Ocak 1903’te yine Ispanya’ya dönmüş ve başta Malaga olmak üzere yaşadığı tüm yöreleri dolaşmış, bir anlamda kendisi ve çevresiyle hesaplaşmış ya da daha doğru bir demeyle vedalaşmıştır. Ancak yine bu süreç içinde, şaşılası bir hızda çalışmış ve 14 aylık bir zaman dilimi içinde, elliden çok yağlı boya resim üretmiştir...
Picasso, 1904 yılının Nisan ayında, artık Katalonya’dan ayrılıp uzun bir süre yerleşmek üzere Paris’e gitmiştir...
Picasso, ressam arkadaşı, Sebastian Junyent ile birlikte uzun süreli yerleşmek için, 1904 yılının ilk yazında Paris’e geldiklerinde, Montmartre Ravignon 13 numaralı evde hem barınabilecekleri hem de atölye olarak kullanabilecekleri bir yer bulabilmişlerdir. Diğer kat ve odaları da pek çok ressam ve yazar tarafından paylaşılan bu ev, kısa bir süre sonra bölge aydınlarının sıklıkla buluştukları bir kültür merkezi durumuna gelmiştir.
Ancak, her şeye karşın, Picasso’nun Montmartre’daki yaşamı çok zor koşullar altında geçmiş, açlık ve yoksulluk zaman zaman pek çok ressam ya da yazar arkadaşlarının intihar etmesine yol açacak düzeylere ulaşmıştır...
Bu dönemlerde Picasso, zamanının hemen tümünü, ozan dostu Max Jacop ile birlikte geçirmiş ve öğleden sonra saat üç-dört dolaylarından ertesi günü sabaha kadar süren bir çalışma temposu düzenlemiştir. Picasso, bu çalışma biçemini hemen hiç aksatmadan tüm ömrü boyunca sürdürmüştür.
Picasso, Montmartre’a gelişinden kısa bir süre sonra tanıştıkları Fernande Olive ile uzun sürecek arkadaşlığına bu koşullarda başlamıştır...
Picasso, Max Jacop ve Fernande Olive, çok kez, sabahları hemen hiç yemek yemeden Montmartre tepesinin eteklerinde kurulan Medrano sirkine gitmişler; soytarılar, cambazlar, palyaçolar hatta hayvanlarla dostluk kurmuşlar ve akşamları mum ışığında, soğukta ve genellikle de aç karnına sabahlara kadar bu yeni dünyanın insanlarının resimlerini yapmışlardır...
Picasso, ancak ilk kez, 1905 yılında Galeri Berte Weill’de açtığı sergisindeki resimlerinin temel konusunu bu yeni dünyanın yeni dostları olan palyaçolar, cambazlar, soytarılar oluşturmaya ve ayrıca bu aşamada kullandığı renkler de, bu yeni yaşam biçimlerine uygun olarak koyu maviden açık pembeye dönüşmeye başlamıştır. Ancak, Picasso, içerik biçim diyalektiği araştırmasını sürdürdüğü bu aşamada da, gerek konu ve figürler, gerekse de renkleri çok kez sembolik kullanmış ve giderek artan oranlarda, insan sevgisini, yaşama umudunu sergilemeye çalışmıştır...
Picasso, yine bu aşamada, Yoksulların Yemeği gibi “mavi dönemin" en görkemli örneklerini üretmeyi sürdürmüştür. Fakat ilginçtir ki, bu evrede üretilen akrobatlar, cambazlar, vb. "pembe dönem” çalışmaları sayılmalarına karşın, "mavi dönem" öğelerinin izlerini taşımışlardır. Bir aşamadan diğerine geçiş, görece yavaş ve Ütücü Kadın örneğinde olduğu gibi birbirlerinin içinde eriyerek olmuştur...
Picasso, yine bu arada, Max Jacop’un diğer bir ozan dostu Andre Salmon ve ömür boyu sürecek bir dostluğu başlatacakları bir başka yazar-ozan-düşün adamı Apollinere ile tanışmıştır...
Picasso, 1904 yılı güzünde açılan karma bir sergiye 12 çalışmasıyla katılmış ve Fernande Olive, “Meditasyon” gibi resimlerde ilk kez yapıtlara konu olmaya başlamıştır. 1904 yılı kış aylarında artık “mavi dönemin” son resimleri üretilmiştir...
Picasso, bu zaman dilimi içinde Paris-Fransa, Barselona, Madrid, Malaga ve Ispanya’nın çeşitli kent ve köylerinde o denli çok dolaşmış, yer değiştirmiştir ki, genellikle “mavi dönem” kapsamı içine giren resimlerin pek çoğunun nerede başlanıp, nerede sürdürüldüğü ya da tamamlandığı kesinlikle bilinmemektedir...
Picasso, “pembe dönem” resimlerini ilk kez, 1905 yılı 25 Şubat - 6 Mart tarihlerinde, Albert Trachel ve Auguste Gerardin ile birlikte, Haussmann Bulvarı’rıdaki Galeri Serruier’de sergilemiştir...
Sergi katalogunun önsözünü Charles Morice yazmış. Apollinaire, La Revue immoralist"in Nisan ve La Plume’ın 15 Mayıs tarihli sayılarında çıkan iki kritik yayınlamıştır...
Bu resimlerde de insanlar, sembolik olarak, yabancılaşmış, istemedikleri görevlerle yükümlenmiş olsalar da, giderek yaşamın içine girmeye; bedenler, eller, yüzler daha bakımlı, hatta güzelleşmeye başlamış; konuların rengi, zaman zaman bu artan niceliği vurgular nitelikte pembeleşmiştir...
*
Serol Teber
Picasso
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder